Mert AKDEMİR
  • 02/08/2023 Son günceleme: 02/08/2023 18:03
  • 4.803

Herkesin içinde bir çocuk vardır ve bu çocuk ne kadar uzun süre insan ruhuna tesir ederse, insan o kadar kendisinde hayalleri için güç bulur.

Doğru, peki herkesin içinde bir genç yok mudur? Kesinlikle vardır. Lakin gençliğini doğru düzgün, layıkıyla yaşamamış olanlar,  gücü ele geçirdiğinde gençliğini yaşayanların ruhuna düşmandır. İsterler ki idealizmin yol başçısı, gücün ve geleneğin öncüsü genç ve yarın öbür gün bize çok sorun yaratır, devrimiz son bulur diye daha yolun başında o gençliğin üstesinden gelmenin çabasında harikalar yaratır.

Ve maalesef kendi değirmeni dönsün diye gençliği sindiren, pusturan, tehditlerden tehdit beğendiren bir grup erk bu konuda ne hikmetse çok başarılılar. Hapse atmalar, ekmeğiyle tehdit etmeler, ailesine ıstırap olmalar hepsinden kötüsü kendileri gibi düşünmediği için terör gruplarıyla iltisaklandırmalar ve vatan hainliği yaftası yakıştırmalar.

Peki siniyor mu bu büyük milletin gençliği? Evet maalesef siniyor. Kendi gibi düşünenler tarafından sahip çıkılmadıkça siniyor. Kendini ait hissettiği insanların arasında koltuk, makam, mevki hırsına bürünenler yüzünden siniyor. Değer görmediği için, sözünün kıymeti harbiyesi olmadığı için siniyor.

En kötüsü bu memleketten vazgeçiyor. Değer göreceği, sözünün dinleneceği, emeğinin karşılığını alacağı ülkelere göçüyor. Kardeşim Gökhan Gürgan’ın bir yazısından örnek vereyim. Pandemi zamanında ayakta alkışlanan doktor ve sağlık çalışanlarımıza hak ettiği değeri vermeyen siyasi yönetimin ‘giderlerse gitsinler’  anlayışıyla muamele gördükleri için terk ediyor bu ülkeyi. ‘Rahatlıkla doktor dövebiliyoruz’ diyen mendeburluğun altında kalmamak için göçüyor.

Oysa bu memleketten kimsenin gitmesini istemeyen, mücadeleyi bırakmamakta kararlı ruha sahip insanlar da var. Kimi genç, kimi içindeki gençliğin ateşini harlamış.

20 Ekim 1927’de ülkemiz Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, izinden gitmekten hiç değilse gitmeye gayret etmekten onur duyduğumuz Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türk Gençliği için dile getirdiği hitabede şunları söylüyor;” İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahların(düşmanların) olacaktır. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler...”

Biz içinde bulunduğumuz durumu ekmek parasından, ailemizden, evlatlarımızdan ve gelecek kaygımızdan düşünüp sinerken, cepheden cepheye koşup, ölümü yenmiş bir büyük Ata’nın nasihatinden ve mirasından ne kadar da uzaklaştık.

Yine Türk’ün bir başka Büyük Atası Bilge Kağan bu anda, çağlara hükmeden cümlesiyle bize yol gösteriyor;  “Ey Türk; üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe, senin ilini ve töreni kim bozabilir.”

Ülkemiz hala sınırları belli bir vatandır. Anadolu’dur. İnsanımızın hamurunu hala bu topraklar besler.  Olumsuz anlamda herkese, her şeye ve her türlü menfaat köpeğin karşı Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti’ni kurtarmak ve muhafaza etmek kanımız pahasına vazifemizdir.

Yazarın Yazıları
Yorumlar (0 Yorum)

Bu içeriğe yorum yapılmadı, yorum yapmak ister misin?

Yorum Yaz