Şeref KAÇMAZ
  • 20/02/2022 Son günceleme: 20/02/2022 20:11
  • 4.321

Cumhur ittifakı içindeki parti liderleri ya da yardımcıları hükümeti eleştiren açıklamalar yaptığını duyuyoruz, ittifak içinde zaman zaman anlaşmazlık olması gayet normal, anormal olan ise, kendi içindeki başkan yardımcıları ya da yöneticilerinin iktidar partisini eleştirmesi. İktidar içinden gelen söylemler bile ilk seçimlerdeki sonucu tahmin etmeye yeterli. Diğer taraftan, Millet ittifakının bütün farklılıkları bir kenara bırakarak! seçim sonuçlarını neredeyse ilan edercesine yaptıkları yuvarlak masa toplantısı…

Uzun zamandır yapılan hazırlık çalışmalarının sonucunda fiziken 6 partinin, ruhen 7 partinin bir araya gelmesi ve bunun yuvarlak masa etrafında yapılıyor olması, Millet ittifakının Cumhurbaşkanı adayının belirlenmiş olduğunu ve bu adayında o masa etrafında oturanlar dışında başka bir isim olduğunu gösteriyor. Bu tabi ki siyasi tecrübeme dayanarak yaptığım öngörü. Günün sonunda 7. Partinin de bu adaya oy vermesi beklendiğine göre 7. partinin de onay verdiği bir aday üzerinde anlaşıldığını tahmin etmek zor değil.

Hazırlık çalışmalarına 4 partinin başladığına, ilerleyen süreçte 3 partinin daha katıldığına göre 7 partinin olması gereken yuvarlak masa 6 parti ile yapıldı. Toplantıya katılan 6 partinin ortak görüşü ile ve toplumsal tepki çekmemek adına 1 parti şimdilik süreci perde arkasından takip ediyor gibi görünüyor. Hazırlanan anayasa taslağında, siyasi partiler kanununda ve son açıklanan basın metninde katkısı olduğu hissedilen 7. Partinin de o masada olmasının hiçbir sakıncası yoktu aslında. O masada olmayan partinin seçmenlerine yönelik verilen mesajlar çok açık. 28 Şubat tarihinde yapılacak açıklamada bu durumu daha net anlayacağız. 6 partinin de bu konuda daha şeffaf, daha cesur ve daha dürüst olması gerekirdi. Ne yani? İktidar partisi ve Cumhur ittifakı siyasi menfaat ve seçim zaferi için gerekirse 7. Parti ile kol kola girer mi? Girmez mi? Bu soruya girmez diyenler son 20 yıllık siyasi tarihimizi iyi takip etmemiş demektir.

Hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığı ülkemizde seçmenlerde eskisi gibi değil. İletişim araçlarının ve sosyal medyanın 7 den 70 e her bireyin cebine girdiği günümüzde seçmenlerimiz çok bilinçli ve bütün süreçleri, gelişmeleri dikkatle takip ediyor. Bazılarınızın ‘’seçmen bilinçli olsa Akp 20 yıldır iktidarda kalır mıydı?’’ dediğinizi duyar gibiyim. Değerli dostlar, son 20 yıldır Akp nin iktidarda kalması kendi yaptıklarından çok, muhalefetin yapmadıklarından, beceriksizliğinden, alternatif olamamasından, eylem ve söylemleri ile iktidarın ekmeğine yağ sürmesinden kaynaklanıyor. Bugün akılları başlarına gelmiş olacak ki, bir araya gelerek alternatif olmanın ilk adımını attılar.  Tabi ilerleyen süreçte her konuda anlaş-ı-yorum demeleri önemli. Çelik ağlarla mı bağlılar? Pamuk ipliği ile mi? zamanla göreceğiz.

Mesela Saadet Partili bir seçmen olarak, Milli Görüşün tek temsilcisi olan, sömürü sisteminin yerine Adil düzenin savunucusu olan, Önce Ahlak ve maneviyat parolası ile yola çıkan Saadet Partisinin, merkeze çekilmesine, sisteme entegre edilmesine kesinlikle karşıyım. Erbakan hocamızın ‘’biz ve diğerleri’’ söylemi, ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel politikalara, inançlara, ideallere, AB, ABD ve İsrail ile ilişkilere bakış açısına göre söylenmiş bir söz. Bu açıdan bakıldığında ne AKP, ne CHP ne de diğerlerinin bizim için hiçbir farkı yok, hepsi faizci, hepsi AB ci, hepsi sömürü sisteminin bütün argümanlarını benimseyen partiler. Elbette Erbakan hocamızın yaptığı gibi, Millete hizmet için bütün partilerle koalisyon yapılabilir, ancak kendi değerlerimizden, ideallerimizden ve inancımızdan taviz vererek yapamayız, ‘’Erbakan söylemleri geride kaldı’’ ‘’ kitle partisi olacağız’’ derseniz, kırmızı çizgilerinizi bir kere ihlal ederseniz, kaç kere daha tekrar olur ve nerede biter bilinmez, zafere giden her yol mubah olamaz. Allah gecinden versin Temel beye bir şey olsa, Saadet Partisini bu ittifak içinde tutmaya, makamlarını, menfaatlerine hizmet ettiren birkaç kişinin gücü yetmez. Saadet seçmeninin suskunluğu itaat kültüründen geliyor, bunu suiistimal ederseniz, Milli Görüşçüler geçmişte olduğu gibi bu gün de gerekeni yapmaktan çekinmezler.

Bütün bu gelişmeler yaşanırken, anketler peş peşe açıklanırken ve iktidar oyları her geçen gün kan kaybederken, kısacası seçimlerin kaybedileceği davul zurna ile ilan edilirken, 7 partinin birlikteliğini finale kadar sürdürmeleri, süreç içinde kendi içlerindeki radikalleri susturmaları kolay olacak gibi değil. Yapılan ortaklık koalisyon değil, seçim ittifakı. Fark ne? Koalisyonda seçimler yapılır, hükümet kurmak için asgari müşterekte anlaşanlar görev dağılımı da yaparak hükümeti kurarlar. Seçim ittifakı ise, bütün seçim kampanyası sürecinde ittifak içindeki bütün partilerin birlikte kampanya yürütmesi, ortak çalışma yapmaları, ortak dil geliştirmeleri, eylem ve söylem birliği oluşturmaları gerekiyor, kendi seçmenleri için üretecekleri propaganda vs. diğer seçmenlerdeki karşılığı ne olacak? hele bir de dünya görüşü, hayat tarzı taban tabana zıt seçmenler arasında bu eylem ve söylem birliği sağlamak kolay olacak gibi görünmüyor.   

Son olarak şunu da belirtmek isterim, 28 Şubat, siyasi tarihimiz açısından önemlidir, Milli Görüşü gömüp, üzerine beton dökmeyi hayal edenlerin, amaçlarından vazgeçmediklerini, sadece ertelediklerini, geçen zaman içinde farklı metotlar geliştirdiklerini, ‘’karşıyım türküsü söylete söylete kendilerine hizmet ettireceklerini’’ unutmamamız, bu mücadelenin sonsuza kadar devam edeceğini bilmemiz gerekir.

Adaletin Güçlü, Güçlünün de Adil Olduğu Bir Dünya’nın kurulması duası ile Allah’a emanet olunuz.

[email protected]

 

     

Yazarın Yazıları