Allah seni korusun eski denizci

  • 0
  • 12327
Allah seni korusun eski denizci
Allah seni korusun eski denizci
Allah seni korusun eski denizci
Allah seni korusun eski denizci

Bir yere giderken güzergâh üstündeki olur olmaz her yere uğrayarak yolu alabildiğine uzatanları tarif etmek için güzel bir deyim var dilimizde:

Dilenci vapuru gibi dolaşmak. Gölgesinde güzel bir öykü saklıyor bu renkli ifade. Üstelik capcanlı ve yüzüyor. Sabah saat 06.15'te Beykoz'dan kalkıyor yüzen dev makine. Ara iskelelerin tamamına uğrayarak tıklım tıkış Eminönü’ne ulaşıyor 07.30'da. Akşamsa tam tersini yaparak. 17.50'de Eminönü İskelesi’nden ayrılıp sırasıyla Beşiktaş, Ortaköy. Arnavutköy, Bebek,  Kandilli. Anadoluhisarı, Kanlıca, Çubuklu ve Paşabahçe'ye yanaşıyor. Ve saat 19.10'da yine Beykoz'da paydos edip akşam kahvesini içiyor.

Kapı kapı dolaşma huyundan dolayı, İstanbul halkı sevip benimsediği bu seferlere 'dilenci vapuru' benzetmesini uygun görmüş. Kazana biteviye atılan kömürün kaynattığı suyun buharıyla işlediğinden. İngilizce 'vapour' sözcüğünü de Türkçemize vapur diye uyarladığımızı bir kenara not edelim.

Şimdilerde yine sabah akşam, birebir aynı sefer, iğne atsan yere düşmez yoğunlukta sürdürülüyor. Ama dilenci vapurunun duraklayarak gezinme fiyakasını, meraklısına daha makul saatlerde, elbette biraz daha pahalıya, 'turistik Boğaz hattı' adı altında sunuyor Şehir Hatları işletmesi. Oysa bu sefer, romantik avarelik bir yana, kentin ciddi bir sorununu çözüyordu geçmişte:

Çalışan kesim uzak semtlerden iş ve ticaret merkezlerine, Karaköy'e, Sirkeciye, Haliç periferisindeki fabrikalara dilenci vapuru sayesinde ulaşıyordu. Tıpkı bugün, İstanbul Belediyesi’nin işlettiği, her durakta bir nefeslenip yola öyle devam eden hantal metrobüsler gibi. Aradaki fark. Mis gibi deniz havası ve Boğaz manzarası elbette... Martılara dikkat ederseniz, onlar da pek sevmiyor metrobüsü; kanadına kuvvet hepsi vapur peşinde.

Günümüzden 150 yıl öncesini hayal edelim: Anadolu yakasında Üsküdar, Kuzguncuk, Çengelköy, Göksu: karşısında Ortaköy. Arnavutköy, Bebek, İstinye; Kadıköy'den sonra Moda, Fenerbahçe, Bostancı, Pendik: Eminönü'nden ileri Sirkeci, Yeşilköy, Florya, Bakırköy ve daha uzaklar... Ulaşımın kısıtlı, yolun ve arabanın nadir bulunduğu bu çetrefil coğrafyayı o devirde ancak vapurlarla birbirine bağlayabilirdiniz.

Tanzimat'ın ilanıyla yaşanan ekonomik hareketlilikle Boğaz'ın iki yakasında artan ulaşım talebini ilk değerlendirenler, imtiyazlı yabancılardı. 19. yüzyıl ortalarında Boğaz, Marmara ve Haliç hatlarında birbirinden bağımsız üç işletme peydah oldu. 1844'de Bahriye nezaretine bağlı Hazine-i Hassa vapurlarıyla Sirkeci den Marmara istikametine. Adalara, Pendik'e, Yeşilköy'e gidilebilirdi. Bizim dilenci vapurunun dahil olduğu geleneksel Boğaz hattı, denizcilik işletmesi Şirket i Hayriye'nin de faaliyete geçtiği 1851'den, Haliç hattıysa 1858'den beri İstanbul'un vazgeçilmezleri. İstanbul'a gelen ilk vapurlar. İngiltere'nin meşhur gemi tezgâhlarına sipariş edilmiş, her biri 60 beygir gücünde buhar makineleriyle donatılmış, yandan çarklı ahşap teknelerdi. Azami hızları 6 deniz mili olan bu beyefendiler, hemen daima hizmete ve harekete hazır, kısaca istim üstündeydiler. Hazır yeri gelmişken istim sözcüğünün de, İngilizce ‘steanv’ uyarlaması olduğunu belirtelim. İstanbul halkı, ilk günden muhabbetle benimsediği vapurları ve onlarla ilişkili terimleri, kavramları gündelik dile aktarmada tereddüt göstermedi. Ama tarihi yarımada ve yakın çevresi hariç yolu izi olmayan kentin toplu taşımasını yoktan var eden iki girişimin (diğeri de tramvay kuşkusuz) idari seviyede aynı özenle karşılanmadı.

Modern otoyollarımıza, akıllı otomobillerimize ve delirtici trafik yoğunluğumuza dikkatle bakınca, durumun şimdi de olumlu yönde değiştiğini söylemek mümkün değil. Oysa İstanbul'da uzaklara, diyelim Kavak'a veya Fener’e ulaşmanın en ucuz ve zahmetsiz yolu, hâlâ dilenci vapuruna yazılmak. 1990'lara dek gelenek, tedavülden kalkmalarına çeyrek kalmış emektarları iskeleden iskeleye koşmaktı. Beykoz, Eminönü hattından başka, Eminönü, Yeniköy arası mekik dokuyan vapur seferleri de dilenci lakabıyla anılırdı. Akşamı şerifler hayrolsun. Saat 16.00 sularında Eminönü'nden oflaya puflaya hareket eden ihtiyar.

MARMARA DENİZİ Of Marmara Ortaköy-Bebek Kandilli-Anadoluhisarı, Kanlıca Çubuklu-Paşabahçe-Beykoz iskelelerini geçip saat 18.00'de Yeniköy'e ulaşacak. İstinye tersanelerinde çalışan yorgun işçileri toplayıp Kanlıca-Çubuklu ve Beykoz'daki evlerine bırakacaktı Dilenci vapuru. İstanbul'u tatmanın da en güzel vasıtası. Şaka değil, dilenci vapuruyla İstanbul'un kadim ve hesaplı lezzetlerini de ucundan köşesinden tadabilirsiniz. Sabahleyin ince bellide çay ve pişkin simitle mükellef kahvaltı. Akşamsa Kanlıca'nın meşhur yoğurduna ilave pudra şekeri ve Anadolukavağı'nda dört gözle ziyaretinizi bekleyen midye dolmalar... Mevsiminde Eminönü iskelesinde yarım ekmek ızgara palamut atıştırmak da ihmal edilmemeli. En güzeli en sonda tabii: Taptaze Boğaziçi. Şehir Hatları işletmesinin web sayfasında, Boğaz hattı sefer tarifeleri ayrıntılı olarak mevcut. Boğaz'dan geliş Boğaza gidiş başlıklarında yer alan tablolardan dilenci vapur güzergâhlarını, hangi iskeleye kaçta yanaşıklığını kolayca öğrenebilirsiniz. (www.sehirhatlari.com.tr).

Başta değinip geçtiğimiz dilenci vapuru esinli turistik Boğaz turları da uzun ve kısa olmak üzere iki alternatifli. Gelişen teknoloji sağ olsun, cüzi ücret karşılığında elektronik sesli rehber hizmetinden de faydalanmak mümkün. Siz yine de en hakiki dilenci vapuruna atlayın: İstanbul'un hafızasına katılın.

Galatasaray'ın umudu RİVA!
Önceki Galatasaray'ın umudu RİVA!
Beykoz İshaklıspor’da Beylerbeyi alarmı
Sonraki Beykoz İshaklıspor’da Beylerbeyi alarmı
Yorumlar (0 Yorum)

Bu içeriğe yorum yapılmadı, yorum yapmak ister misin?

Yorum Yaz