A. Raif ÖZTÜRK
  • 27/10/2019 Son günceleme: 27/10/2019 16:41
  • 17.787

Kur’ân âyetleri bazen hakîki mâna içerir, bazen de mecâzî mana içerir.

Kur’ânın birçok yerinde de konuların daha iyi anlaşılması için, bilinenlerden misaller gösteriliyor.

Meselâ; Âl-i İmran Sûresi 103. Âyette de “Allah'ın ipine sımsıkı sarılın” ifadesiyle de böyle bir edebî sanat sergilenmiştir. Edebiyattan pek nasibi olmayan, mecâz ifadeleri çözemeyenler veya hakîkî mana saplantısı olanlar, bu ifadeyi; darlandığımız veya köşeye sıkıştırıldığımız zaman Allah’a cc yalvarıp yakardığımızda, gökten bir ip sarkıtılacağını, ona tutunup kurtulacağımızı da sanabilirler. Oysa bu ifade hakiki değil, mecâzî bir ifadedir.

Bu âyette de bizlere edebî bir sanat ile hârika mecâz ifadeler bahşedilmektedir.

Yukarıdaki örneği biraz genişleterek düşünürsek, çok güzel neticelere ulaşacağız, inşallah.

Meselâ; bir kişi azgın dalgalı bir denize düşse. Veya bir kişi, içinde akreplerin, yılanların, çıyanların, hatta timsahların bulunduğu kör bir çukura düşmüş olsa. Onu kurtarmak isteyenler o azgın dalgalı denize veya o çok tehlikeli çukura sağlam bir ip atsalar, o kuyuya düşen kişi, o ipe nasıl cân-u gönülden ve en son gayretiyle sımsıkı sarılır? Bir düşününüz…

İşte bizler de sınav gereği olarak gönderildiğimiz dünyada; kendimizi ve özellikle îmanımızı tehdit eden şu azgın dalgalı denizden ve o kör çukurdan daha tehlikeli ve sinsi olayların içinde bulduk. İçinde akrep, yılan, hatta timsahların bulunduğu kör bir çukurdan daha tehlikeli olan nefis, şeytan ve insî şeytanların kuşattığı şu Dünya denilen SINAV yerinde, “ancak Allah’ın ipine işte öyle sımsıkı sarılarak kurtulabilirsiniz” anlamına gelmektedir bu âyet. Allah’ın ipi ise; şu bin bir tehlikelerle dolu olan ve dünya denilen sınav yerinden, emniyetle ve selâmetle kurtulmamız için, Yüceler Yücesi olan Rabbimizin bizlere lütfettiği (hablullahtır) vahyidir, yani Kur’ân-ı Azîmüşşândır…

Örnekteki o azgın denize ve o çok tehlikeli kör çukura atılan kişiler, o ipe nasıl lâubali bir şekilde, acele etmeden tutunarak, o zehirli yılan, akrep ve canavarlarla dalga geçmeye kalmaları, ne derce ahmaklık olduğunu bir düşününüz.

Aynen öyle de; Allah’ın ipi mesabesinde olan Kur’an’a da acele etmeden tutunmak, yani Kur’ân’a sımsıkı sarılmak yerine, dünya işlerinden fırsat kalırsa ve lâubâli bir şekilde ilgilenmek te o dereceden bin kat daha ahmaklıktır. (Kusura bakılmasın, ispat edilecek.)

Çünkü örnekteki o azgın deniz ve o çok tehlikeli çukurdaki tehlikeler; insanın sadece kalan 50-60 senelik hayatını mahvedecekti. Oysa îmanımızı tehdit eden tehlikeler 50-60 değil, 50 000-60 000 değil, hatta milyarlarca seneler de değil, SONSUZ ve ebedî hayatımızı Cehenneme çevirmekle tehdit ediyorlar...

Allah’ın ipine sımsıkı sarılmak, mademki bu kadar çok önemli, şimdi de TEFSİRLERE BAKARAK “Allah’ın ipine sımsıkı sarılmak” ifadesini daha iyi anlamaya çalışalım, inşaallah.

Yine bu 103. Âyetin devamında; O hâlde hep birlikte Allah'ın ipine (Kur'ân'a) sımsıkı sarılın. Bölünüp parçalanmayın! Hem Allah'ın size olan ni'metini hatırlayın! … Yani âdetâ sımsıkı sarılma olayı da tarif ediliyor, değil mi? Önce bir sosyal Prensip emrediliyor.

O ipe sımsıkı sarılmayı gevşetmemiz hâlinde, bölünüp, dağılıp parçalanacağımız ve bölünüp parçalanırsak, ‘su uyusa da uyumayan düşmanlarınız’ tarafından yutulacağımız vurgulanıyor. Te’yit âyetler de şöyle:

-“Çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp zâafa düşersiniz, gücünüz gider” (Enfal suresi, 46.)

-"Kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, parçalanıp ayrılan ve anlaşmazlığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır.” (Âli İmran suresi, 105.) 

-“Güzel düşünüp güzel davranarak, bütün benliği ile özünü Allah’a teslim eden, en sağlam kulpa (halkaya-ipe) yapışmıştır. Bütün işlerin âkıbeti Allah’a varır.” (Lokman suresi, 22.)

Sonra da hem yüce Rabbimizi çok daha iyi tanıyabilmemiz için sayılamayacak kadar çok olan nimetleri tetkik etmemiz, tefekkür etmemiz ve bu harikulade ve sayılamayacak kadar çok olan nimetlerin, İlmi, Rahmeti ve Kudreti sınırsız olan Rabbimiz tarafından bahşedildiğini her zaman hatırlamamız emrediliyor…

Hem de bu âyetin devamı olan bir sonraki 104. Âyette; “O hâlde içinizden, hayra da'vet eden ve iyiliği emredip kötülükten men' eden bir topluluk bulunsun! Ve işte kurtuluşa erenler, ancak onlardır.”  

  • İşte bu âyeti her hatırlayışımda, sanki kalbime bir hançer saplanır gibi, irkiliyorum.

Çünkü Cumhuriyetimizin ilk yıllarında, o ceberut Din düşmanlığı dönemlerinde o “hayra da'vet eden ve iyiliği emredip kötülükten men' eden topluluklar” maalesef zalimce tırpanlanmıştı. Dîn ve îman ilimleri ve Sosyal Rehabilitasyon Merkezleri olan Tekkeler, zâviyeler, Kur’ân kursları ve Medreseler, “irtica yuvaları” suçlamalarıyla kapatıldı. Hatta Kur’ân ve Ezan okumak bile tam 18 sene yasaklandı. Bu fırtınalı dönemde bu yasaklara uymayan BİNLERCE âlim sokaklarda ve cami avlularında İDAM edildi. Bu baskılarla ürkütülen halk, camilere girmeye korkunca, “camiler gereksiz” denilerek binlerce cami kapatıldı, satıldı, depo, ahır, Ceheletle Hareket ve Propaganda lokaline çevrildi. Sadece ŞAPKA GİYMEDİ diye, 3000 civarında âlim asıldı. Cami avlusunun yanından geçen bir bohçacı kadın, gayri İhtiyârî; “yahu, hiç şapka giymedi diye adam asılır mı” dediği için bile, o da asıldı. (İşte birkaç belgenin linki: http://belgelerlegercektarih.com/tag/sapka-yuzunden-idam-edilen-salci-baci/ https://www.milligazete.com.tr/haber/1205574/sehid-edilen-salci-baci )

İşte gördünüz; bu âyeti her hatırlayışımda, sanki kalbime bir hançer saplanmasında haklı değil miyim?... Sadece Âl-i İmran Sûresi 103. Ve 104. Âyetleri uyguladıkları için idam edilenler şehid olup, Cennete uçtular. Yâ onlara o zulümleri revâ görenlerin, hatta bugün onlara sempati duyanların âkıbetleri ne olacak? Siz düşününüz!

Vesselâm…

Yazarın Yazıları
Yorumlar (0 Yorum)

Bu içeriğe yorum yapılmadı, yorum yapmak ister misin?

Yorum Yaz