Saadettin KILIÇ
  • 14/06/2020 Son günceleme: 14/06/2020 15:05
  • 4.259

AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan,15 Temmuz Darbesi’nin ardından, daha önce bizzat kendisinin; ne istediyse verdiği ve devletin en kritik noktalarına yerleştirdiği Fetocuları temizlerken aynı şarkılarla beraber ıslandığı çok sayıda dava arkadaşlarıyla da yollarını ayırdı.

Kimilerini gönüllü, kimilerini gönülsüz iktidardan uzaklaştırırken, kimilerine de gitmekten başka seçenek bırakmadı…

Muhtemelen bu boşluğu doldurmak için bir zamanlar kendisine en ağır hakaret ve suçlamaları yönelten ama ağızları iyi laf eden siyasi hasımlarına kapılarını açtı.

Sanki her biri koşullar oluştuğunda FETO’dan daha az kendisine zarar vermeyeceklermiş gibi…

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile ilan edilmemiş bir koalisyon kurdu, yani geçmişte çok sık ve hamasetle karşı çıktığı koalisyonların örtülüsünü; olmak, ya da olmamak noktasına gelince mecburen can simidi gibi gördü…

Kapalı kapılar ardında yapılan özel görüşmeler sonucu Ak Partiye transfer olan eski DP Genel Başkanı Süleyman Soylu’ya da muhtemelen verilen sözler gereği bakanlık görevleri ikram etti.

Çapı düzeyinde her devrin adamı Doğu Perinçek’i de ihmal etmedi tabi…

Sağ görüşlü Devlet Bahçeli ve Süleyman Soylu ile ideolojik yakınlıkları bilinen bir gerçekti fakat güya sol görüşlü olduğu anılan daha doğrusu sanılan Doğu Perinçek ile de bu denli yakınlaşması kamuoyunda gerçekten büyük bir şaşkınlık yaratmıştı.

Zaten Doğu Perinçek’in tüm siyasi yaşamındaki gelgitleri nedeniyle kendi kadroları bile onun hakkında berrak ifadeler kullanamazlar.

Doğu Perinçek kimdir, nedir, hangi ideallere hizmet eder bu sorunun yanıtını yarım asırdan fazladır hiç kimse tam anlayamamış ve her zaman zihinlerde bulanıklık yaratmış bir fenomendir…

Bir bakmışsınız SSCB karşıtı azılı bir Maocu, bir bakarsınız Rusya yanlısı Avrasyacı, bir bakarsınız en kahraman Kemalist, bir bakarsınız Kemalistleri yok etmeye çalışanların en sağlam koltuk değneği, bir bakarsınız Marksist, bir bakarsınız ırkçı bir Milliyetçi, bir bakarsınız APO’ ya karanfil uzatan Aydınlık Gazetesi sahibi, bir bakarsınız APO, HDP ve CHP’nin can düşmanı siyasi bir müteahhit. 

Gerçekten de Doğu Perinçek’in eski bir yargıcın oğlu olmasının dışında aklından ne geçer en yakınındaki dava arkadaşları bile hala bilmezler.

38 yıldır siyasi parti genel başkanlığı yapmasına rağmen her nedense, her seçimde oy oranı yüzde sıfır nokta bilmem kaçları bir türlü geçmez.

Üstelik elinin altında 20 yıldan beri en güçlü iletişim araçları televizyon, radyo, gazete ve matbaa gibi devasal olanaklar bulunmasına rağmen, 38 yıldır bir arpa boyu bile mesafe almamış hatta kilerdeki arpalarını bile koruyamamış bir siyasetçidir.

Siyaset üzerine 50’ye yakın kitap yazmış; Ergenekon Davasının en ateşli savunmaları yapmış sözde teoriysen Doğu Perinçek gerçekten bu kadar beceriksiz biri midir? Yoksa asıl ideali beceriksizliği başarıyla sürdürmek midir?

Peki, partisine sonradan katılan yüksek rütbeli ve nitelikli Kemalist emekli subaylar, Deniz Gezmiş’in yoldaşları 68’liler ve pek çok nitelikli sivil siyasetçilerin partisinde barınmaması için elinden geleni ardına koymamsına ne demeli?

Söyleyeyim; bu insanların yüksek enerjilerinin kontrol edip daha sonra pasifsize olmalarını sağlamak.

Belli ki asıl görevi, iktidar partisinin karşısında her zaman en güçlü ana muhalefet partisi olan CHP’nin güçlenmesini engellemek ve yıllardır da bunu üstün başarıyla sürdürmeye devam etmektir.

Cesareti varsa kendi televizyonu dâhil çıksın karşıma, bu gerçeği yüzüne karşı da söyleyeyim ona.

Her seçimde sıfır nokta bilmem kaç ölçeğinde oy alması onun için hiç önemli değildir, çünkü asıl onun görevi; sol, sosyal demokrat çevrelerde mikserlik yaparak CHP’ye gidebilecek olası kararsız ve hiç oy kullanmayanları en yüksek noktalara taşımaktır. Bugün de olduğu gibi… Pek çok aydın diye geçinenlerimiz de bu zokasını afiyetle yutmaktadır…

İşte bu yanardöner Doğu Perinçek’in partisinde ne yazık ki; ben de üç, beş yıl yer aldım ve benim kriterlerime göre önceki söylemlerinden 180 derece U dönüşleri yaptığı için bir daha o partinin hiçbir mekânına uğramadım.

Nasıl ve niçin onunla devam edebilirdim ki?

Üstelik 21 Mart 2007 tarihinde yani tam 13 yıl önce en yüksek hamasetle (inandırıcı olmak için) yazdığı 381 sayfalık kitabı da okuduktan sonra, gerçekten ondan yaka silktim…

Kitabın içinde Recep Tayyip Erdoğan hakkında yazdığı neler, neler var ama kısaca özet olsun diye sadece arka kapağına düştüğü notları yazıyorum:

Tayyip Erdoğan’ın Yüce Divan Dosyası…

*Elinizdeki dosya bir iddianame değildir; Cumhuriyet’in hükmüdür.

*Biz okuyucuya Cumhuriyet’in ve tarihin yargısını sunuyoruz.

*Tayyip Erdoğan’ın Yüce Divan Dosyası şu bölümlerden oluşmaktadır:

*ABD Marifetiyle iktidar koltuğuna...

*ABD’nin BOP Görevlisi…

*AB Kapsamındaki suçlar…

*Kıbrıs’tan Hançerlenme…

*Vatan Satıcılığı…

*Haçlı İrticaının Cumhuriyet Yıkıcılığı…

*AKP İktidarı Gayri Meşrudur ve Yıkılacaktır…

*Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına…

İşte bu hamasi vatan, millet Sakarya nidalarıyla yıllarca partisi ve ailesine maddi ve manevi faydalar sağlayan ve kitleleri apaçık aldatan, hatta vatanseverlik duygularını ustaca sömüren 13 yıl sonraki Doğu Perinçek ne kadar mı değişti?

23Nisan 2019’da TBMM'nin 99. Yıl Resepsiyonuna büyük bir mutlulukla katılarak yıllarca vatan hainliği ve yüce divanla tehdit ettiği Başkan Recep Tayyip Erdoğan ile en samimi ve ilk tokalaşmayı o yaptı… (Tıpkı Kandil’de PKK lideri Apo’ya uzattığı karanfili verir gibi gülüyordu. Merak edenler iki resmi karşılaştırabilir)

Yüce Divan Dosyasını hazırladığı aynı Ak Parti Genel Başkanı ve Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın desteklenmesi için ana muhalefet dâhil iktidara muhalif olan bütün kesimlere hukuksuz savaşlar açtı. Aklın, hukukun ve vicdanın asla kabul etmeyeceği iftiralar attı…

Partisinde yer aldığım o günlerde MYK içinde yer alan üst düzey yöneticilerden birine; “durup, dururken neden Ak Partiyi desteklemeye karar verdiniz bu nasıl olabilir, şaka mı yapıyorsunuz?” soruma aldığım cevap ise gerçekten şok edici idi:

Güya Recep Tayyip Erdoğan’a destek kararı almalarının temel gerekçeleri şuydu; “bu iktidar ve Türkiye ne kadar çok bunalıma girerse, bu bizim partimizin iktidar olması için o kadar iyi olur”

Aman Allah’ım!

Hem Ak Parti, hem de ülkemizin için ne kadar sadistçe ve haince bir gerekçeydi bu?

AK Parti ve ülke krize girdikçe Doğu Perinçek ve kadroları avuçlarını ovuşturacak ve ülkemizde yaşayan milyonlarca insan perişan oldukça partisi daha kolay iktidara geleceklermiş! Yani sözde teorisyen Doğu Perinçek, partisinin çıkarlarını, ülkesinin çıkarlarından üstün gören sadist bir anlayışla bu kararı aldıklarını deklere etmişti.

Ben de, Saadettin, Kofin ve Seyfullah Kılıç olarak onlara söyleyeceklerimi söyledim ve o an o partiyi terk ettim…

Bu da normal bir değişim değil tabi, çünkü Doğu Perinçek’in önceki düşünceleriyle şimdiki düşünceleri arasında 180 derece çelişen somut bir tutarsızlığa sahip.

Bu durumda kolaylıkla diyebiliriz ki; Doğu Perinçek’in ya önceki düşünceleri bütünüyle çürüktü, ya da şimdi ki düşünceleri bütünüyle çürüktür.

Ama her durumda Doğu Perinçek her haliyle çürük düşünceli bir siyasetçidir ve asla güvenilir biri değildir. Yoksa bu 180 derecelik U dönüşleri başka nasıl açıklanabilir ki?

Gelelim MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve eski DP Başkanı Süleyman Soylu’ya...

Daha doğrusu ikisinin de değişen düşünceleri ve bazı ağza alınmayacak ifadelerine bence hiç gelmeyelim; çünkü daha üç, beş yıl öncesinde her ikisi de Ak Parti ve Recep Tayyip Erdoğan hakkında öyle sözler kullanmış siyasetçilerdir ki, sadece o beyanları için Cumhurbaşkanına hakaretten belki de ömür boyu mahpusta kalmaları gerekirdi.

Ayrıca kullandıkları ifadelerinin burada yazılmasında ve herkesin zaten çok iyi bildiği bu tekrarların yapılmasında gerçekten utanç duyulacak çok seviyesiz tümceler vardır…

Hatta 18 yaş altı çocukların okumasında arlanacak tümceler bile vardır…

Anlaşılan; sol maske altında Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek nasıl 180 derece kendi söylemleriyle çeliştiyse, sağ maske altında da MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Saadet Partisi eski Genel Başkanı Numan Kurtulmuş ve DP eski Genel Başkanı Süleyman Soylu da kendileriyle çelişmiş siyasetçilerdir ve asla güvenilmezdirler...

Oysa Recep Tayyip Erdoğan, ilk yıllarda gösterdiği performansıyla bilimsel ve profesyonel bir strateji izleseydi kendi çıkardaşları dışında topluma hiç güven vermeyen bu siyasilerin hiç birine, hiçbir zaman gerek duymadan hem oylarını bu kadar düşürmez, hem kendi öz kadrolarına haksızlık etmez, hem de belki ölene kadar iktidarda bile kalabilirdi.

Yazarın Yazıları
Yorumlar (0 Yorum)

Bu içeriğe yorum yapılmadı, yorum yapmak ister misin?

Yorum Yaz