Ahmet Mithat Efendi Yalısı'ndan Boğaz'a yansıyan müzik

  • 0
  • 19386
Ahmet Mithat Efendi Yalısı'ndan Boğaz'a yansıyan müzik
Ahmet Mithat Efendi Yalısı'ndan Boğaz'a yansıyan müzik
Ahmet Mithat Efendi Yalısı'ndan Boğaz'a yansıyan müzik
Ahmet Mithat Efendi Yalısı'ndan Boğaz'a yansıyan müzik
Ahmet Mithat Efendi Yalısı'ndan Boğaz'a yansıyan müzik

Beykoz'un iki ünlü edebiyatçısı vardır. Biri Ahmet Mithat Efendi diğeri Orhan Veli.

İkisinin de yaşadığı yalılar halen ayaktadır.Ahmet Mithat Efendi'nin kendi yalısında başlattığı 'edebiyat sohbetleri ve müzik âlemleri' onun yakınları tarafından 60'lı yıllara kadar sürdürüldü.

Bu müzik âlemlerine ve sohbete katılma şansını yakalayanlardan biri de bendim. Bir zamanlar, özellikle köprüler yapılmadan evvel Boğaz kıyılarında, Faruk Nafiz Çamlıbel'in şiirinde belirttiği gibi harap, beli bükülmüş yarı terk edilmiş viran yalılar vardı. Bunlar, onlarca yılın tahribatı ile belki de daha çok bakımsızlıktan kaderine terk edilmiş ahşap sahilhanelerdi. Deniz tarafından önlerinden geçtiğimde, hep bu şiir ve onun anımsattığı yaşlı ve güngörmüş kadınlar gelirdi gözümün önüne... Hüzünlenirdim ve bu benzetmeye hayranlık duyardım. Düşünürdüm, kim bilir acı tatil anılarla dolu yaşamlarında neler neler görmüşler ne acılar yaşamışlardı. 80-90 yılın yükleri sırtlarında bu günlere kadar sürüklenip gelmişlerdi. Yalılara gelince onlar da yıllarca, kara, kışa yağmura rutubete dayanmışlar artık kendilerini yavaş yavaş kaderlerine terk etmişlerdi.
 

 
Çünkü sahiplerinin değil onlara bakmak, onarmak, kendilerini geçindirecek güçleri kalmamıştı. Güzel günler çok gerilerde kalmıştı. Buralarda yaşayan bu mütevazı aileler, o yörenin yerlisiydi.'Baba ocağı terk edilmez' içgüdüsüyle, mütevazı bütçeleriyle yıllarca bu sahillerde bu şirin ahşap evlerde, evleriyle birlikte yaşadılar ve yaşlandılar. Ama acımasız zaman geçip gidiyor, her şey; yer ve şekil değiştiriyordu. Ne zaman ki köprü iki sahili birbirine bağladı her şey birdenbire değişmeye ve viran yalılar el değiştirmeye başladı. Biz yine eski günlere dönelim.
 
 
ORHAN VELİ-DİDAR HANIM YALISI
 
Fotoğraflarda görülen iki yalıdan birisi, daha önce de bahsetmiş olduğum şair Orhan Veli'ningüzel zamanlar geçirdiği 'Didar Hanım Yalısı'dır. Bu defa sizlere, meşhur romancı Ahmet Mithat Efendi Yalısı'ndan bahsetmek isterim: Beykoz İskelesi'ni geçtikten sonra, deniz kıyısını takip eden yol, sağa dönüşle kıyıdan ayrılarak bir rampaya tırmanır. Ve Beykoz çayırına uzanır. Yolun tam dönüş noktasında karşınıza ve tam deniz kıyısında, kırmızı aşı boyaları dökülmeye yüz tutmuş görkemli bir yalı-konak çıkardı. İşte bu büyük yalı, Beykoz sevdalısı romancı Ahmet Mithat Efendi yalısıdır. Bu yalı restore edilmiş olarak bugün yerinde durmakta ve içinde yeni sahiplerini barındırmaktadır. 1894'te yapılmış bu görkemli yalı da yazımızın başında belirttiğimiz gibi yorgun ve yıpranmış haldeydi. Yolum o taraflara düştüğünde, şaşaalı günler görmüş bu yalının hüzünlü yalnızlığı beni çok etkilerdi, sanki eski günleri düşünür, şansına ve kaderine küsmüş gibi gelirdi bana.
 
 
YALIDA MUSİKİ ÂLEMLERİ
 
Benim çocukluğumda, özellikle yaz aylarında, yalı çok kalabalık olurdu. Uzun ve geniş rıhtımı çok kişiyi birden barındırırdı. Büyüklerimiz, Ahmet Mithat Efendi'nin çok geniş olan sülalesinin, varislerinin, yalının değişik kesimlerinde oturduklarını söylerlerdi. Zira akıp giden bir asırlık zaman dilimi içerisinde, artık yalıda, dördüncü beşinci nesiller yaşıyordu (1960'lı yıllar). Beni yalıdaki kalabalıklardan çok, deniz tarafından sandalla geçtiğimiz yaz akşamları, yalının rıhtım katı pencerelerinden denize ve bazen daha uzaklara yayılan musiki sesleri ilgilendirirdi. Klasik Türk Musikisine tutkum nedeniyle, yalıda yapılan bu musiki toplantılarını çok merak ederdim. Sonradan öğrendiğime göre, büyük yalının rıhtım katındaki bu bölümde, Ahmet Mithat efendinin damadı olan meşhur edebiyatçı Muallim Naci'nin kızı Fatma Nigar Hanım ile eşi yaşamakta idi. Nigar Hanım iyi yetişmiş, kültürlü bir İstanbul hanımefendisidir. Türk musikisine çok meraklıdır ve piyano, keman çalarmış. İşte ben bu dönemin sonlarına yetiştim. Dedesi Ahmet Mithat'ın vefatından sonra, azalan bir tempoyla bu ananevi kültür toplantılarını, Fatma Nigar Hanım sürdürüyordu. Ahmet Mithat Efendi, ailesinin gelişmesini dikkate alarak, yalıyı çok bölümlü inşa ettirmiştir. Yalıda sosyal aktiviteler (toplantı ve tiyatro) için uygun mekânlar yaptırmıştır. Yalı zaman içinde, Ahmet Mithat'ın genişleyen çevresiyle, dostlarıyla paylaştığı bir kültür merkezi haline dönüşür. Her hafta cuma günleri, edebiyatçı ve yazarlar, şairler, musikişinaslar, yalıya davet edilir, herkes bu kültür ziyafetinden nasibini alırmış.
 
TAMBURDAN YÜKSELEN NAĞMELER
 
Yalıda, yalnızca cuma günleri, genellikle musiki ağırlıklı yapılan böyle bir toplantıya, ben de misafir olarak katılma şansına erişmiştim. Yaz akşamları, açık pencerelerden denize akseden şarkı ve fasıl sesleri, belki de sona ermekte olan bir dönemin, o günlere son yansımalarıydı. Öyle sanıyorum ki, Ahmet Mithat Efendi'nin başlattığı bu müzikli toplantılar, geçmiş günlerden 1950'li yıllara kadar devam etti ve ettirildi. 1952-53 yıllarıydı... Anımsadığıma göre katıldığım bir toplantıda, ses sanatçısı Mülkiye Ecevit, kanuni Hüsnü Anıl, tamburi Necdet Anıl gibi sanatçılar vardı. Mehtaplı gecelerde, sandallarla denize çıkılır, şarkılar söylenir, çıt çıkmazdı, sadece, küreklerin suya giriş çıkışları ile küreklerden süzülen damlaların, şıpırtılarının yarattığı suların musikisi duyulurdu. Güzel, çok güzel zamanlardı onlar...
 
• Beykoz kıyısında Didar Hanım Yalısı diye bilinen yalıda Orhan Veli bir süre kalmış ve şiirler yazmıştı. Yalı halen bir kurumun sosyal tesisi olarak kullanılmaktadır.
 
Sevil Çalışkan
Beykoz nüfus defterleri bir açılsa!
Önceki Beykoz nüfus defterleri bir açılsa!
Başkan Köseler’e başarılar dilerim
Sonraki Başkan Köseler’e başarılar dilerim