Nuray AK
  • 19/10/2016 Son günceleme: 19/10/2016 14:34
  • 7.649

………………………


Bu dünya ol ahretten içeri
Âşıkın yeri var kimseler bilmez
Yunus öldü diye sala verirler
Ölen hayvan imiş, âşıklar ölmez!

                                             Yunus EMRE

Ey dünya; neden sende bir yolcu olduğumu unutuyorum? Sana ait her şey faniyken, bu telaşım niye? Olmasa her isteğim her arzum... Kalmasa hayatta bir pulum...

Ne çıkar? Baki sevdalar için yaratılmadım mı ben? Allah'ıma sonsuz hızla koşmak üzere programlanmadım mı? Sende niye takılı kalıyorum ki...

Yaprak dökerken bir yanımız, bir yanımız bahar bahçe bazen. Kabul ediyorum. Sende güldüğüm, coştuğum, mutlu olduğum da doğru. Ahrete hazırlanırken bile sendeki nimetlerden istifade ettiğim. Tefekkür edip bin yıllık nafile ibadet sevabı alabilmem için dahi seni seyre dalıyorum.

Güne başlarken bugün hangi dünya işimi halletmeliyim, nereye gidip dolaşsam, ne yiyip içsem ne giysemler... Ah be dünya, yetmiyorsun ki bana. Mutlu oldum demiştim ya olamıyorum aslında. Kısa çok kısa sürüyor mutluluk zannettiklerim. İçimdeki tatlar anlık vurup geçiyor. Hem zaten ne zaman sendeki bir mutluluk veya başarı için odaklanıp emek versem, fos çıkıyor. Peşinden koştukça kendini beğenmişlik yapıyor, naza çekiyorsun. Böyle yapınca daha bir cazip kılıyorsun bana kendini. Her anımı 

Benden (ç)alıp sana ulaşmaya zorluyorsun beni. Bir kısır döngüsün işte. Dedim ya yetmiyorsun sadece beş dakika sonra pişman ediyorsun beni, sana koştuğuma sana coştuğuma.

Ben seni çözdüm ama ey fani yoldaş: Sen biticisin, gidicisin, aldatıcısın, arkandan sürükleyip ahretimi çalmaya niyetlisin. Ama sen bilmezsin ki Efendimiz (s.a.v.) bana yol gösteriyor, seni nereye koymam gerektiğini biliyorum sünneti seniyyeler sayesinde. “Kimin emeli dünya olursa Allah onun işini aleyhine darmadağın eder, fakirliği iki gözünün arasında kılar, eline geçen miktar da kaderinde yazılandan fazla olmaz. Kimin de kastı ahret olursa, Allah onun (dağınık) işini lehinde toplar, zenginliğini kalbine koyar, dünya nimetleri ona koşarak (kendiliğinden) gelir”. Rasülullah  (s.a.v.) daha ne buyursun ki? Anlarsam bu bana ömrümce kâfi!

Ama dünyacığım, sende sevdiğim ve vazgeçemediğim bazı haller var ki on numara beş yıldız. Allah'ım biliyor. Bana sorsan seni yazmak, sende yaşadıklarımı / yaşayamadıklarımı yazmak, seyri sülüğümüzde olan biteni yazmak doyulmaz tat. Her bulduğum kâğıda nehirlerce yazmak. Çünkü yazarsam hayal kurabiliyorum. Sende yaşamayı sevdiğim şeylerden birisi de bu zaten.

Hayal kurayım ki yaşamak için gücüm olsun. Yarınlar için duam olsun. Umudum olsun ki Rıza-i İlahi için kanat çırpabileyim. Ağlayan çocukların gülmesi, aç karnına uyumaması, güllerin daha mis kokması, şimşeklerin gökkuşağına gebe kalması, hainliğin son bulması -en azından minimuma inmesi-, zalimlerin diz çökmesi, sevdaların Karadeniz gibi hırçın lakin katışıksız olması, muhabbetin ve kardeşliğin veba gibi kalplerimize bulaşması, gökteki yıldızların masumların saçlarına konması, meleklerin kol-kanat germesi, zalim gurbetliklerin yakamızı bırakması, dertlerimizin gözlerimizden akan inci tanelerine karışması, sevdiğim her cana dünya-ahret asla acı değmemesi ve daha neler neler... Hepsi için hayallerim var benim. Bitmek bilmeyen, sınır bilmeyen. İyi ki var. Lakin dünya, kimse hayallere inanmıyor. Bunu da bil isterim. Her şey aynı kalacak, değişmeyecek dercesine bakıyor birbirine herkes. Asla hayal kurmak için kalbini kıpırdatmadığı gibi kurulan hayallerin de katili herkes. "Yeter ama biraz gerçekçi ol, denedin işte olmuyor, napalım kısmet bu kadarmış, ne geçecek eline" diyerek. Oysa Peygamber (s.a.v.) sünnetidir hayal etmek. Bir hayra niyetlenince önce kalbe düşürmek, havsalamıza yazmak, dillere pelesenk etmek ve hepsinden değerlisi çokça inanmak. Hayal etmek oyalanmak değildir be dünya. Öyle sananlara ithafımdır. Hem hayal etmeseydim ben benlikten çıkmaz bu hal üzere nefes almazdım. Hakka yakin yolunda hayalsiz olmaz/olamam. Hatta şu an yine bir koca hayal yüreğimin önünde bağdaş kurmuş bekliyor, dualarıma yol bulmak için.

Kimseler inanmasa da vira Bismillah.

Dünyacığım, bir de ilim öğrenmek  var sende, tadından yenmez. Daldıkça boğulursun deryasında. Damlasını da içsen abat olur gönlün. Eşeledikçe miski amber yayılır evine, ocağına. Yaşamanın dibidir ilim. Hele de talebelik hele de öğrenmeler. Kafanda deli sorular, her cevapta yeni ufuklar. Nereden geldim, yolculuğum neye/kime? Hangi yolda huzur saklı hanginde elem? Ya varış noktam: Orada neler beni bekliyor ya da beni neler bekliyor? Sordukça sorasım ve öğrenesim geliyor. Kalbim tel tel dökülüyor duyduklarıyla. Gizli pencereler açılıyor arka bahçeme bakan.

Ah yalan dünya, anladım ki sen ve ben faniyiz. Ölümlü. Ama unutma Yunus'un dediği gibi ölen ten, beden. Ruhlar ölmez. Âşıklar hiç ölmez. Sana kanmaz sende yanmaz isem ölmeyeceğim biliyorum. Şebi aruz misali bekleyen sevdiceklerime kavuşacağım. Yalansın dünya. Tek gerçek şu ki; Mevla’ya kavuşmam için sende geçen her dakikam değerli. Her yaptığım amel benim yol azığım. Tek önemin bu benim için.

Son nefesime dek inşa Allah hayal edeceğim ben, dinimin ve mukaddesatımın göklerde şahlandığı günleri. Gülen güzel yüzlü sabileri. Asrısaadetin gül çiçek yollarını.

Baki Huda’ya emanetiz.

Yazarın Yazıları