Talip ERCAN
  • 01/01/1970 Son günceleme: 10/04/2012 00:11
  • 14.652

Bilen bilir bilmeyen öğrenmiş olsun biz ekmeğimiz çok farklı bir sektörden kazanmakta olan bir kişiyiz.

Bu güne değin iş hayatımla özel hayatımı bir birinden tamamen ayırmayı başarmış olduğumu, hatta pek çok arkadaşımızın bile çalıştığımız yeri bilmediğini söyleyebilirim. İşyerimizden yıllık izin hakkımızın 35 gününü de kar yağışlarının devam ettiği günlerde başlattık, ilkbahar sıcakları ile neticelendirdik. Bu süre zarfında ilçe sokaklarını hem gezip durduk, hem de toplamda kilometrelerce tutacak derecede yürüyüşümüzü, sporumuzu yapmış olduk. Bir birinden ilginç olaylara da şahit olmadık değil. Saçımız sakalımız erkenden ağardığı için bizi emekli olmuş sana bazı dostlarımız koşturup durduğumuz görünce bizi okey maslarına 4.yapma için de öneride bulunmadı değil. Tabii ki bizim kahvehanelerle, meyhanelerle işimiz olmadığı için nazikçe teklifleri geri çevirdik.
 
Bu güne kadarki köşe yazılarımda Beykoz’u çok gezen bir kişi edası ile rastladıklarımı yazmakta idim eee vaktimizde bu kez bol hele 35 gün olunca daha da bir dikkat kesildik Beykoz’umuza ve insanlarına. Beykoz’da yaşayanları azalta azalta 3 grupta toplamayı başardım. Birincisi ilçedeki emekliler ki büyük bir çoğunluk, Beykoz’u sevmekte, Beykoz’a ait olaylara yorumlama yapabilmekte ve günlük siyasetin içine kolayca dahi olabilen kesim. İkincisi Beykoz’da yaşayıp yaşadığı ilçenin güzelliklerinin farkına varmayan kesim ki bunların çoğu sabah akşam kahvehanelerde pineklemekte, ya da hayata boş vermiş gözlerle bakmakta. Bu gruba dahil bazıları ise başkalarından otlamaya bayılmakta, gerek sigara, gerekse para taleplerinin ardı arkası kesilmemekte.
 
SABAHIN KÖRÜNDE İŞE ÇIKIP GECE YARISI DÖNENLER
 
Gelelim 3.gruba, buna dahil olan Beykozlular geçim derdinden, ekmeklerini ilçe dışında hatta çok uzak ilçelerdeki işlerden temin ettikleri için Beykoz onlar için haftada 1 gün izin geçirilen bir yer…ilçede olan bitenden haberdar olmadıkları için de ilgisiz görünenler. Bu grup ta kendi içinde birkaç bölüme ayrılmakta. Ne acıdır ki hayat pahalılığı nedeni ile 2 işte birden çalışıp sabahın köründe çıktıkları evlerine gece yarılarına doğru gelip bu işi yıllardır devam ettiren insanlar çocuklarının nasıl çabuk büyüdüğünü söyleyip durmakta. Aslında büyüme anlarında onların yanında olamadığından, akşam vakti yorgun argın döndükleri evlerinde aileleri ile 1 bir buçuk saat anca vakit geçirebildiklerinden bu acı tablo onlar için söz konusu.
 
Beykoz’da bu üç grup dışında tabiri caizse bir de tuzu kuru takımı var. Bunların bir gözü siyasete göz kırpmakta iken, diğer gözleri ise bunun en sağlam dayanağı olarak niteledikleri bir Sivil Toplum Kuruluşundadır. Aralarında mütevazi olanı olduğu kadar, ben olmadan Beykoz’da hayat mı olur, heyecan, hareket mi olurdu dercesine etraflarına çaka satanları da bulunmakta. Onlar her devrin adamıdırlar yeter ki onlara saygı gösterenler, makamlarına değer verenler olsun. İşin tuhafı her yere yetecek zamanları fazlası ile vardır, bir günün akşamında falan derneğin etkinliğinde iken bakmışsınız yarın sabah başka bir yerin düzenlediği kahvaltıda başköşeye kurulmuşlardır.
 
Ne garip tezat, ne acı bir tablo değil mi dostlar, birisi çalışmaktan ailesine günde 1-2 saat bile ayırmakta zorlanırken, diğerleri ise onca faaliyete katıldığından bolca vakti var ki ailelerine zaman ayıramamakta!. Ben de yaş kemale ermeye başladığından olsa gerek Beykoz’da yazıp çizen bir şahsiyet olarak elimi ayağımız etkinliklerden, toplantılardan, yemeklerden çekmeye başladım. Haa haber yapmıyor muyum, şu 1 aylık sürede dahi Dost Beykoz adına belki 20 tane özel habere imza attım. İnanın Beykoz’da yazılacak çizilecek o kadar çok konu var ki…
 
ABİ SENİN OĞLUN ÖLMENİ BEKLİYOR!
 
Gelelim son saptamalarıma Beykoz’da bir kesim daha var ki onlar aile büyüklerinin vefat etmelerini beklemekte! acı bir tespit de olsa maalesef doğru ve gerçek. Bu kategoriye giren insanlar 70 ve 80’e merdiven dayamış, zamanında canını dişine takıp çalışıp birkaç kat dikip çocuklarının gelecekleri için onlara bir şeyler bırakabilmek için çalışıp-didinen aile büyükleri vefat etsin ki mallardan bazılarını satalım, sermaye yapalım! Yoksa bu devirde bir işe girip çalışıp 35 sene sonra emekli olmak bize yaramaz, zor gelir niyetindeler. Bakın geçenlerde bir dost sohbetinde Beykoz’un hali ne olacak diye konuşurken, karşımdaki muhatabıma-Abi senin oğlun senin ölmeni bekliyor- dedim! karşımdaki bir hiddetlendi ki sormayın gitsin. Eyvah dedim samimiyete binaen fazla mı yüklendik derken abimiz ne cevap verdi biliyor musunuz-Sen ne diyorsun kardeşim oğlum benim ölmemi isteyecek son kişidir. Çünkü ona bu yaşında dahi ben bakıyorum, işi gücü yok ki,gezip-tozup durmakta!- buyurun gelin buradan yakın. Sevgili dostlar gerçekler acı, hatta neydi bu yazımızın başlığı? Bir şarkı sözü mü idi! Evet, -Ağlatıyor beni acı gerçekler….- Yüce Allah sonumuzu hayreyleye.
Yazarın Yazıları