Av. Ferda KAZANCIBAŞI
  • 04/05/2017 Son günceleme: 04/05/2017 21:24
  • 7.771

Vatan topraklarımıza emperyalizm tarafından yapılan saldırılara karşı milli birliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz dönem içindeyiz.

Tarih göstermiştir ki Türk Milleti zor şartlar karşısında dahi birleşmesini bilen millettir. Emperyalizm dediğimiz sömürgenlerin en çok korktuğu şey bölük pörçük edilmiş milletin uyanarak yeniden birleşmesidir. Millet topyekûn birleşmeye her zaman için hazırdır. Ancak birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyulduğu nazik dönemde referanduma gidilerek milletin evet ve hayır tercihleri halinde iki ayrı kampa bölünmesi hiç de iyi olmadı.

Diğer taraftan

16 Nisan 2017 Pazar tarihli seçim sonuçlarına bakıldığında resmi olmayan açıklamalara göre evet oyları %51,4 ve hayır oyları % 48,6 bilgisi yansıdığında. Toplumun küçümsenmeyecek yaygın kesiminden seçim sonuçlarına karşı itirazlar yükselmeye başladı.

Gazete ve televizyonların tek taraflı yayınları karşısında büyük seçmen kitlesinin objektif görüşten ve özgür iradesini kullanma gücünden yoksun kaldığını, bir kısım seçmen kitlesinin işinden ekmeğinden olma endişesi ile korku altında evet oyu kullandığını, sandıklarda mükerrer oyların kullanıldığını, bütün televizyon kanallarının tam gün boyunca tek taraflı yayın yaptıklarını, caddelerin, sokakların ve binaların yüksek maliyetlerle donatılmış büyük boy evet pankartları ile donatıldığını, tüm bu sebeplerle eşit olmayan yarışma şartları karşısında hayır oyunu tercih edenlerin haksız rekabete maruz bırakıldığı inancı halk vicdanında çalkalandı.

Aynı zamanda halkın mükerrer oy kullanıldığı yönündeki yakınmalarını haklı kılacak bir durum ile karşılaşıldı. Beykoz Anadoluhisarı Ayazma Orta Öğretim Okulu seçim çevresindeki 1166 No’lu sandık seçmenlerinden birinin evinde iki yabancı şahsın bulunduğu şikâyetine tanık olundu. Bu konu sandık başkanlığının bilgisine intikal ettirildi ve beklenildi. Bir süre sonra bu iki şahıs oy kullanmak için geldiler. Ancak fark edildiklerini ve oy kullandıkları takdirde suçüstü yakalanacaklarını fark ettiklerinden oy kullanmaktan vazgeçerek uzaklaşıp gittiler Mükerrer oy kullanmada isimleri bende saklı olan bu iki şahsın örneği Türkiye geneline göre tek örnek midir? Yoksa yaygın mıdır? Allah bilir.

Mühürsüz zarflara gelince

Seçimlerin temel hükümleri ve seçmen kütükleri hakkındaki 298 Sayılı Kanunun (98)’nci maddesi ; (Üzerinde İlçe Seçim Kurulu ve Sandık Kurulu mührü bulunmayan zarflar geçersizdir) şeklinde amir hükümdür. Yüksek Seçim Kurulu’nun işlevi ise kanun hükümlerini uygulamaktır.

Demokrasinin temeli olan kuvvetler ayrılığı ilkesince yasama, yürütme ve yargı güçleri arasında yetki sınırları ile ayrılmış dengeli ilişki vardır. Ancak şunu çok açık olarak ifade etmek gerekir ki, Yüksek Seçim Kurulu mührü olmayan zarfları geçerli kabul etmiş olmakla, kendi yetki gücünün dışına çıkarak yasama gücünün yetkisine müdahale etmiş ve böylece Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde hukuk kuralları açıkça ihlal edilmiş olundu.      

Sonuç olarak

        1.  298 sayılı yasanın 98 maddesi hükümlerine aykırı karara karşı muhalefet partileri tarafından yapılan itirazın ret edilmiş olunması, adil yargılanmanın önünü kapattı.

        2. Yapılan itirazlar Yüksek Seçim Kurulu tarafından kabul edilse, şaibeli olduğu iddia edilen zarf ve oyların yeniden sayımına geçilse ve çıkacak sonuç gene de evet oyları lehine sonuçlanmış olsa idi, referandumun sonucu milletin bütünlüğü tarafından saygı ve kabul görmüş olacaktı.

        3. Şimdiki durumda itirazlar kabul edilmek yerine ret edilmiş ve yargılamanın önü kapatılmış olunmakla milyonlarca vatandaşın iyi niyetle kullandığı hayır oylarının % 50’yi aştığının örtülmesine, evet oylarının da şaibeli duruma düşmesine sebebiyet verildi.

       4. Yüksek Seçim Kurulu tarafından yapılan resmi açıklamada yapılan itirazlara karşı verilen ret kararına (Tam kanunsuzluk koşulları oluşmadı) gerekçesi gösterildi. Gösterilen gerekçeye göre (Kısmi Kanunsuzluk koşullarının da geçerliliği) kabul edilmiş olundu.

Tüm gelişmelerin toplamına bakıldığında; Seçmenin % 51,4 evet oyları karşılığında Türkiye nüfusunun yarısı olan  % 48,6’ndan rejim değişikliğini içlerine sindirmelerini beklemek mümkün değil. Bu durumda siyasi iktidara düşen görev milletin bütünlüğünü gözeterek icraatlarını şekillendirmiş olmaktır. 

Kaldı ki referandumun sonuçları itirazlı olduğundan, yeni anayasa hükümlerinin yürürlüğe girmesi yargı sürecinin sona ermesine bağlı bulunmaktadır.

Yazarın Yazıları