Melih PERÇİN
  • 09/08/2014 Son günceleme: 09/07/2012 00:11
  • 16.538

Birden annesinin elini bırakıp koşmaya başlayan çocuk, düşünce sağına soluna baktıktan sonra hiçbir şey olmamış gibi acımadı ki acımadı ki diye bağırarak tekrar annesinin yanına geldi…

Canı fena halde yandığı halde etrafına belli etmek istemiyordu…

....

Politikayla derneklerle vakıflarla uğraşıp ta acaba canı yanmayan var mıdır diye düşündüm…

Bu insanların canları fena halde yandığı halde nasıl oluyor da hiçbir şey olmamış gibi yapabiliyorlardı… Acımadı ki acımadı ki diyen küçük çocuktan farkları neydi?…

                                                           ….

Her yere kast sistemi hakim olmuş…

Ehliyetmiş, liyakatmış geçin bunları…

Abilerin, şeflerin, reislerin, başkanların, grupların sözü geçerli… 

Samimiyetsizlik… Vefasızlık… İlkesizlik diz boyu…

Eğilmeyen bükülmeyen dik duranlar ise bir müddet mücadele ettikten sonra değmezdiyerek kenara çekiliyorlar…

                                                           ….

Nerede bir seçim varsa ne yazık ki orada;

Çekişmeler…

İtişmeler…

Ayak oyunları…

Dedikodular…

İftira ve karalamalar…

Bizden mi onlardan mılar oluyor…

 

Önümüzdeki senelerde Mahalli Seçimler olacak… Adaylar ve listeler konuşulmaya başlanacak… Kulis çalışmaları… Tanıdıkların devreye sokulması… Hemşericilik… Aklınıza ne geliyorsa listelere girilebilmek için her şey denenecek... Sonunda kırgınlıklar dargınlıklar olacak… Bana veya bize bu yapılır mıydı denilecek… Yıllarca süren dostluklar arkadaşlıklar biranda belki de bitecek… Kazandım diyenlerin neleri kaybettiklerini ise seneler sonra öğrenebileceği bir süreç bu…    

....

Her yerde olanlara…

Bundan sonra olacaklara…

Güzel bir hikâye ile cevap verelim…

Bir kurdu avcılar öldürmek için fena halde sıkıştırmışlar. Kurt ormanda oraya buraya kaçmakta… Fakat bir türlü peşindeki avcılardan kurtulamamaktadır. Bu koşuşturma sırasında bir köylüye rastlar. Köylü elindeki yabasıyla tarlasına girmektedir. Kurt adamın önüne çöker ve yalvarmaya başlar…

Kurt : Ey insan ne olur yardım et bana, peşimdeki avcılardan kaçacak halim kalmadı, eğer sen yardım etmezsen biraz sonra beni yakalayıp öldürecekler…

Köylü bir an düşündükten sonra yanında bulunan boş çuvalı açar, kurda içine girmesini söyler. Çuvalın ağzını bağlar, sırtına vurur ve yürümeye devam eder… Birkaç dakika sonra avcılara rastlar, avcılar köylüye civarda bir kurt görüp görmediğini sorarlar… Köylü görmediğini söyleyince avcılar uzaklaşır.

Avcıların iyice uzaklaştığından emin olduktan sonra köylü sırtındaki torbayı indirir, ağzını açar ve kurdu dışarı çıkarır…

Kurt : Çok teşekkür ederim, bana büyük bir iyilik yaptın.

Köylü : Önemli değil der… ve tarlasına gitmek üzere yürümeye başlar…

Kurt : Bir dakika. Çok uzun zamandır bu avcılardan kaçıyorum, çok bitkin düştüm açım, kuvvetimi toplamam için bir şeyler yemem lazım ve burada da senden başka yiyecek bir şey yok…

Köylü şaşırır…

Köylü : Olur mu, biraz önce ben senin hayatını kurtardım…

Kurt :  Yapılan iyiliklerden, verilen hizmetlerden daha çabuk unutulan bir şey yoktur. Bende kendi çıkarım için yaptığın iyiliği unutmak ve seni yemek zorundayım…

Bir süre tartıştıktan sonra ormanda karşılarına çıkacak olan ilk üç kişiye bu konuyu sormaya çıkacak sonuca göre de davranmaya karar verirler…

Karşılarına önce yaşlı bir kısrak çıkar…

Kısrak : Ne vefası, ben sahibime yıllarca hizmet ettim, arabasını çektim, taylar doğurdum, gezdirdim. Sonunda yaşlanınca bir işe yaramadığımı görünce beni böylece kapıya koydu…

Bir sıfır öne geçen kurt sevinirken bir köpeğe rastlarlar…

Köpek : Ben hizmetin değerini bilen bir efendi görmedim. Yıllardır sadakatle hizmet ederim sahibime, koyunlarını korurum, yabancılara saldırırım ama o yine de beni her gün tekmeler, sopayla döver…

Kurt köylüye döner,

Kurt : İşte gördün… der.

Köylü son bir çabayla : Ama üç kişi diye konuşmuştuk, birine daha soralım sonra beni ye..

Bu kez karşılarına bir tilki çıkar. Başlarından geçenleri anlatırlar. Tilki hep nefret ettiği kurda bir oyun oynayacağı için keyiflenir…

Tilki : Her şeyi anladım da, bu küçücük torbaya sen nasıl sığdın ?

Kurt bir şeyler söyler ama tilki inanmamış gibi yapar…

Tilki : Gözümle görmeden inanmam…

İşin sonuna geldiğini düşünen kurt torbaya girer girmez tilki köylüye işaret eder ve köylü torbanın ağzını sıkıca bağlar… Eline sopayı alır.

Köylü : Beni yemeğe kalkarsın ha diyerek torbanın içindeki kurdu güzelce döver…

Sonra tilkiye dönerek,

Köylü : Sana minnettarım beni bu kurttan kurtardın…

Tilki : Benim için bir zevkti…

Fakat o an köylünün gözü tilkinin parlak kürküne takılır, bu kürkü satarsa alacağı parayı düşünür ve hiç beklemeden elindeki sopayla kafasına vurup tilkiyi öldürür. Sonra da torbanın içindeki kurdu ayağıyla dürter.

Köylü :  Haklıymışsın… Yapılan iyilikten daha çabuk unutulan bir şey yokmuş….

                                   ….

Olanın değil OLMASI GEREKENİN olacağı o güzel günlere…

Selam ve dua ile…

Yazarın Yazıları