A. Raif ÖZTÜRK
  • 30/04/2018 Son günceleme: 30/04/2018 08:30
  • 5.615

Allah aşkına, şu ittifaka; akıl, izan, vicdan, mantık ve ülke hesabına bir bakar mısınız?

Bunların aynı fotoğrafta yer almaları, hangi akla, hangi vicdana, hangi iz’âna sığar?

Zerre kadar imanı, vicdanı, vatan sevgisi olan bir akl-ı selim, bunlara oy verebilir mi?”

Şu serzenişi birkaç gün önce, bir soru üzerine genç bir dostuma yapmıştım. O da bana:

-Fakat hocam kusura bakmayınız ama “Zerre kadar imanı, vicdanı, vatan sevgisi olan bir akl-ı selim, bunlara oy verebilir mi?” diyorsunuz yâ, ben görüyorum ki cami cemaati arasında bile, tek-tük te olsa bunlara müsamaha ile bakan kişiler biliyorum. Bunlara ne diyeceksiniz? ..dedi. Ben dedim:

-Bak kardeşim. Tek bir sinek kanadını gözünüzün önüne dayayarak şu Uludağ’a bakarsanız, karşınızdaki Uludağ’ı bile göremezsiniz. Aynen bunun gibi; küçük bir menfaat umudu, menfaat vaadi, kuyruk acısı veya KİN, kişinin akıl, vicdan ve feraset gözünün önüne dayanırsa, dağlar gibi menfaatli ve faydalı icraatları ve yatırımları da göremez.

Hatta güzel ülkemizin coğrafî ve tabii zenginliklerine ağız şapırdatan ve Lozan kalıntısı müttefik düşmanların, ŞER güçlerin ülkemizi ateş çemberine aldıklarını da, ülkemizi Suriye’ye çevirmek için ittifak ettiklerini de göremezler. Siyaset, işte böyle bir şeydir.

Senin gördüğün ve o “cami cemaatinden tek tük” dediğin kişiler de böyle basiretsiz ve ferasetsiz kişilerdir. Yâ bir kuyruk acısı kinini veya herhangi bir menfaatini, akıl, vicdan ve feraset gözünün önüne dayayarak, olaylara öyle bakıyorlar. Veya basiretsiz partilerine, şartsız güvenmişler ve şuursuzca sürükleniyorlar. Hem Tüm ülkelerin hayal bile edemedikleri ve gıpta ile baktıkları yatırımları, kalkınmaları, güzel gelişmeleri, %34,5’tan başlayıp her seçimde güvenini arttırarak %50’lere varan inanılmaz başarılara da kör olmuşlar.

Hem de bu kalkınmaları hazmedemeyen ve Lozan antlaşmasında 100 seneliğine gasp ettikleri haklarımızı 2023’te bize geri vermemek için, bu güçlü iktidarı ve özellikle de bu haksızlıklara ölesiye direnen Sn. Erdoğan’ı engel görüp, % 50 üzerindeki halk dayanışmasını bölüp parçalamak isteyen, şu ŞER İTTİFAKI da maalesef göremezler bunlar. Bunlar akıl, vicdan ve ferasette kördürler. Hatta maalesef nankördürler ve kesinlikle çok ciddi bir vebal altındadırlar.

Evet, yemin billâh kesinlikle vebal altındadırlar, çünkü bilememek, görememek, fark edememek, konu “VATANI ZAAFA UĞRATMAK” olduğu için, Allah cc indinde asla mazeret sayılmayacaktır. Çünkü Yüce Rabbimiz; NAMUS sayılan Vatan müdafaasına, öyle çok önem veriyor ki, bu uğurda ölenlere ŞEHİD unvanı bahşediyorken, aksine davrananlara da en şiddetli mücazat şart olur. Çünkü adalet budur...

Bu konuları bilememek de asla mazeret sayılmayacak.

Aynen kırmızı ışıkta geçtiği için polise yakalanan şoförün, “kırmızı ışıkta geçmenin yasak olduğunu bilmiyordum veya kırmızı ışığı fark etmedim” gibi saçma mazeretlerin geçersiz olduğu gibidir. Çünkü trafik kurallarını bilmek zorunda olduğunuz gibi, güzel vatanımız üzerinde oynanan şu kirli ittifak oyunlarını ve tuzaklarını da bir vatandaş olarak bilmek zorundayız. Müslüman gâfil olamaz ve olmamalı. ..Derken:

Bu açıklamalarımı can kulağı ile dinleyen o genç kardeşimiz bana:

-Vallahi hocam, ben o cami cemaatindeki abileri dinledikçe kafam iyice bulanmıştı. Onların camiye geliş ferasetlerinin, bu konuda da açık olduklarını zannetmiştim. Fakat şimdi çok iyi anladım ki CUMHUR İTTİFAKINI canla başla desteklemek, hatta bu uğurda seferber olup herkesi uyarmak, her hâlükârda ASKERLİK yapmak gibi bir vatan borcudur. İyi ki size itiraz etmişim de bu gerçekleri öğrendim. Allah cc senden razı olsun. Dedi…

Ben de son cümle olarak ona “..bak kardeşim, az önce anlattığım bu akıl, vicdan ve ferasetleri; şu menfaat ve KİN ile perdelemeler var ya, sadece böyle araştırma yapamayan saf ve temiz kişileri değil, yıllarca siyasetin zirvelerinde bulunmuş olan kişileri bile yanıltarak, sinsi tuzaklara, hatta ihanete düşürebilir. Uzak ve yakın tarihimizde onlarca örnekleri vardır. Biraz düşünürseniz, hepsini hatırlayabilirsiniz. Sonuncusu 11. CB. GÜL değil mi?” dedim.

Bu kardeş; gayri ihtiyari benim boynuma sarıldı ve tekrar tekrar teşekkürler ederek ayrıldı.

Bu kardeşimizin o mâsumane itirazından anladım ki; halkımızın içinde, iş-gücü ile uğraşırken bu çok önemli ve çok ciddi konulardan yabancı kalıp, perdenin arkasında oynanan sinsi ve kirli tuzakları öğrenemeyen saf ve temiz kişilerin zihinlerini karıştıranlar var. Az sayıda bile olsalar, onları da bu CİDDÎ VEBALDEN kurtarabilmek adına, bu açıklamaları kamuoyuna arz etmek istedim. Çünkü Suriyelilerin ülkemize sığındığı gibi, bizim sığınacağımız bir ülke yok!...

Pek tabiidir ki ben de Kâinatın Efendisinin SAV, “.. …eğer Ulu’l-Emr değilseniz, bir kötülüğe sözlerinizle engel olmaya çalışınız” emrini yerine getirmiş olacağım, inşallah.

Sizler de bu yazıyı paylaşarak, o Peygamberi emri yerine getiriniz. Vesselâm…

NOT: Bu yazıyı kaleme aldığım günlerde T. Karamollaoğlu’nun ve 11. CB. Gül’ün, aynı gaflet ve ihanet içinde, o ittifaka hevesli olduğu görüldüğü halde, seçmeninin ikazlarıyla veya bir İkaz-ı İlâhî ile bu tehlikeyi idrak edeceklerini umuyorum. Şayet aksi olursa, Musa As’ın niyazı gibi; “..içimizdeki beyinsizler yüzünden bizi de helâk etme Allah’ım” diye dua edeceğiz… (A’râf S. 155 Â.)

Yazarın Yazıları