Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

24 Haziran Sonrası, kahreden pişmanlığa düşmemek için

Bu çok önemli konuları sadece hatırlatmak değil, birbirimize haykırmak zorundayız.

Çünkü yakın bir geçmişte halkı; Cihan Padişahı Abdülhamit Han hakkında düşürülen tuzağa, bugün bizler, aynı ŞER güçler tarafından tekrar düşürülmek üzereyiz.

O yıllarda batının ve aynı şer güçlerin tuzağına düşüp, Abdülhamit’i indirmek için var güçleriyle çalışan, paşalar, anlı-şanlı yazarlar vd., sonraki dönemde öyle pişman olmuşlardı ki, tüm onurlarını ayaklar altına alarak, aşağıdaki pişmanlık çığlıklarını atmışlardı.

Bugün de aynı batı, aynı ABD ve diğer ŞER ülkeler ve şer güçler; FETÖ’süyle, PKK’sıyla, HDP’siyle, CHP’siyle ve tüm satın aldıkları yazar ve uşaklarıyla, karşılarında DİMDİK duran, direten ve ülkemiz menfaatine işlerde taviz vermeyen Sn. R. Tayyip Erdoğan’ı indirmek için seferber oldular.

Eğer buna muvaffak olurlarsa, bizlerin ve bu tuzağa düşenlerin pişmanlıkları, o günkü pişmanlıklardan kat kat fazla olacaktır. Öncelikle bunları iyice idrak etmek zorundayız.

  • İşte bu nedenlerle; o günkü kahreden pişmanlıklardan mutlaka İBRET almamız için, sadece birkaçını saygılarımla arz ediyorum: 

Mâlûmunuz; meşhur Dr. Rıza Nur da, Sultan Abdülhamid’e şiddetle karşı çıkanlardandı.

Buna rağmen Cumhuriyet dönemini anlatırken, şunları yazmaktan kendini alamamış:

Hürriyet imhâ edildi. Yeni bir zulüm ve istibdat dönemi başladı. Bu zulüm ve istibdat, Abdülhamid’inkinden de İttihatçılarınkinden de çok dehşetli oldu. Zavallı Hamid kaç kişiyi asmıştı? ..HİÇ…! … ..Hele hiç hırsızlık etmedi, hiç fuhuş yapmadı, hiç israfta bulunmadı. Bilâkis memlekette bunların önüne geçmeye çalışmıştı. Bu yeni devre bakınca insan, Abdülhamid aleyhine kıyam ettiğine (ona karşı ayaklandığına) utanıyor.”(1*)

Bu cümleler; Rıza Nur’un ciddi pişmanlıklarından sadece bir kısmıydı. Şimdi diğerlerine geçelim:

Evet, Rıza Tevfik de Sultan Abdülhamid’e karşı çıkanlardandı; hatta kendi ifadesiyle, 31 Mart komplosunu tertipleyenlerden biriydi. Seneler sonra Sultan Abdülhamid’den “özür dileyen” bir şiir yazmıştı. Ne gariptir ki, Necip Fazıl Kısakürek bu şiiri 1947’de Büyük Doğu’da yayınladığı için, bir süre hapis yatmıştı… (Bu hapis olayı da, o günkü istibdatın şiddetini anlatıyor.)

Rıza Tevfik’in hastane yatağında, şunları söylediği naklediliyor:

“Ben bu şiiri Türk milletine hakaret kastıyla değil, tamamıyla aksi olarak, Türk milletini ölüme götüren bir zümreyi teşhir ve Abdülhamid Han’a edilen iftiraları tespit gayesiyle yazdım. 31 Mart vakasını tertiplediği isnadı altında tahtından alaşağı edilen büyük hükümdar, bu isnatla, sadece iftiraların değil, tertiplerin de en hâinine hedef tutulmuştur. 31 Mart’ı tertipleyen İttihatçılar ve bu işe memur edilenler arasında, bizzat ben de vardım. 31 Mart’ı kışkırtma ve körükleme işini Selim Sırrı ile ben Rıza Tevfik idare ettik. Hasta yatağımdan söylediğim bu sözlere tarih kulak kabartsın.”(2*)

Sultan İkinci Abdülhamid’in aleyhinde faaliyet gösterenlerin elebaşlarından biri olan Rıza Tevfik, devlet elden gittikten sonra, korkunç pişmanlığını dile getiren, “Sultan Abdülhamid Han’ın Ruhâniyetinden İstimdat” adlı mersiyesinde şöyle feryat ediyor:

Neredesin şevketlim, Sultan Hamid Han? Feryâdım varır mı bârigâhına?
Ölüm uykusundan bir lâhza uyan, Şu nankör milletin bak günâhına.

Bunlar halkı didik didik ettiler, Katliâma kadar sürüp gittiler.
Saçak öpmeyenler secde ettiler. Tükürün onların pis külâhına.

Târihler ismini andığı zaman, Sana hak verecek, ey koca Sultan;
Bizdik utanmadan iftira atan, Asrın en siyâsî  Padişâhına.

“Pâdişah hem zâlim, hem deli” dedik, İhtilâle kıyam etmeli dedik;
Şeytan ne dediyse, biz “beli”
(yani evet) dedik; Çalıştık fitnenin intibahına. (uyanmasına.)

Haddi yok, AÇLIKLA derde girenin. Sehpâ-yı kazâya boyun verenin. (İdam edilenin.)
Lânetle anılan cebâbirenin.(zorbacı zalimlerin) Bu, rahmet okuttu en küstahına.

Dîvâne sen değil, meğer bizmişiz, Bir çürük ipliğe hülyâ dizmişiz.
Sadece deli değil, çok edepsizmişiz. Tükürdük atalar kıble gâhına.

Milliyet dâvâsı, fıska(haddi tecavüze) büründü. Ridâ-yı Diyanet (Diyanetin örtüsü) yerde süründü.
Türk’ün Rûhu zorla âsi göründü. Hem Peygamberine, hem Allâh’ına.

Lâkin sen sultânım, gavs-ı ekbersin.(En büyük evliyasın.)

Âhiretten bile himmet(yardım ve teveccüh) eylersin.
Çok çekti şu millet, murada ersin. Şefâat kıl şâhım, mededhâhına(İmdat dileyerek, yalvarışıma.) 

  • Vaktiyle İttihat ve Terakki fırkasının içinde, Abdülhamid Han’a düşmanlık eden Süleyman Nazif’de pişmanlığını aşağıdaki şiiri ile dile getirmiş:

 “Padişahım gelmemişken, ya da biz. İşte geldik senden istimdada(yardım dilenmeye) biz.
Öldürürler başlasak feryada biz. Hasret olduk o eski istibdada biz.

Dem-be dem coşmakta fakr-u ihtiyaç. Her ocak sönmüş ve susmuş, millet AÇ.
Memleket matemde, öksüz taht-u taç. Hasret olduk o eski istibdada biz.”…

Evet dostlarım. Ayyuka çıkmış olan bu son pişmanlık haykırışları; binlerce âlim, fâzıl ve kahramanların idam edilmesine engel olamadı.

Sadece “şapka giymedi” diye binlerce masumun idamına engel olamadı.

Ezanın, Kur’ânın ve tüm Dîni tedrisatların yasaklanmasına engel olamadı.

Güzel ülkemizin yerinde saymasına, hatta çökme dönemine girmesine ve Lozan’da peşkeş çekilmesine engel olamadı.

Elin soytarısının 70 sentine ve IMF’e muhtaç olup avuç açılmasına engel olamadı.

Yani, sonraki pişmanlıkların hiç birisi tek bir işe yaramadı.

Zaten son pişmanlıklar hiçbir zaman, hiçbir yerde fayda vermezdi!…

İşte bugün de 24 Haziran seçimleri öncesi, aynı ŞER güçler tarafından, aynı tuzaklar sergileniyor. Yarın; yukarıdaki kişilerden kat kat daha fazla pişman olacak olan bugünkü figüranlar da, bugün o sinsi tuzaklara düşmüş durumdalar. Ve illet ittifakı adına faaliyet göstererek, bugünkü Abdülhamid’i (Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ı) güçten düşürmeye çalışıyorlar.

BİZLER HALK OLARAK, İŞTE BU SİNSİ TUZAKLARI, 24 Haziranda MUTLAKA BOZMAK ZORUNDAYIZ.

Aksi halde; SON PİŞMANLIKLAR (geçmişte görüldüğü gibi) ASLA FAYDA VERMEYECEKTİR…!!!

DİPNOTLAR:

*1.-  Bkz. Dr. Rıza Nur, Hayat ve Hatıratım, Altındağ Yayınevi, İstanbul, 1967. (c.4,s.1503)

*2.-  Bkz. Ahmet Kabaklı, Temellerin Duruşması, Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları, 15. Baskı (1992); s.140.

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER