Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

20 Temmuz 2018 tarihli Cuma vaazımdan bir bölüm…

4 Sene kadar önce İlçemiz Milli Eğitim Müdürlüğü nezdinde başladığımız ve Değerler Eğitim Uzmanı olarak yürüttüğümüz görevim için, özenle hazırladığım 24 ayrı konferans konularını, seyahat için gittiğim büyük tesislerin Konferans salonlarında da uyguluyordum. Konferans açılışında Kur’ân okumak için gelen imamlar, konferans içeriğinin, İman, Kur’ân, Vahdaniyet ve tefekkür olduğunu izledikten sonra çok beğendikleri için, o haftaki CUMA VAAZI görevini de bendenize tevdi ediyorlardı. İşte bu minval üzere, bu sene de seyahatte bulunduğum bir beldenin cami imamı, benim daha önce o camide Cuma vaazları verdiğimi, hatta alt salonda konferanslar verdiğimi bildiği için, bu hafta da Cuma vaazı görevini bana tevdi etti. Kısa bir hazırlıkla ve irticalen verdiğim bu haftaki vaazımı, emekli İmam merhum Babacığımın Ruhu için, takdirlerinize de arz ediyorum.

Vaaza giriş salavatlarından sonra:

-“Muhterem cemaati müslimîn. Öncelikle camiye erken gelen sizleri, Allah’ın ve O’nun Rasûlünün müjdesine mazhar olduğunuz için tebrik ediyorum. Çünkü İlâhi Randevu olan namazlara erken gelmek, Allah ve Resulünü çok memnun ediyor. Bunun içindir ki din ve maneviyat büyükleri, bir yandan bizlere bu müjdeleri aktarıyorken, bir yandan da her nerede olurlarsa olsunlar, ezan okunmadan 10-15 dakika önce camide hazır bulunurlardı. Tahiyyat-ı mescid namazı kılarak ve zikirler çekerek ezanı, yani İlâhî randevuyu beklerlerdi. Yakın tarihten bildiğimiz Bediüzzaman Hz.de kış günü seyahat halinde bile, ezan vaktine 15 dakika kala seccadesini kar ve buzlar üzerine serer, İlâhi Randevuyu öyle beklerdi. Hatta idamla yargılandığı bir mahkemede bile ezanı duyar duymaz, mahkeme başkanından namaz kılmak için müsaade ister. Mahkeme başkanı hâkim ise “hoca, hoca, idamla yargılanıyorsun. Namazın sırası mı şimdi” diye gürleyince, Bediüzzaman Hz. hızlı bir hareketle seccadesini çıkarıp sererken şöyle haykırır. “Hâkimler hâkimi Olan Allah’ın kulluk ve ibadet randevusu yanında, sizin ÎDAM hükmünüzün hiç bir önemi yoktur” .der ve hemen namaza durur…

Sizleri, işte bu hassasiyetiniz için tebrik ettim…

Muhterem cemaat. Bu girizgâhtan sonra sizlere, konumuzun zıddıyla alâkalı bir fıkra anlatmak istiyorum. Ünlü bir vaiz, büyük bir camiye vaaz vermeye gelir. Cübbeyi giyip camiye girdikten sonra bir bakar ki, camide sadece tek bir kişi var. Morali çok bozulur. Tam vaz geçip camiyi terk edecekken, o erken gelen tek kişiden de müsaade almak gereğini düşünür. O kişinin yanına giderek omuzuna dokunur. “Kardeşim, ben bu camiye vaaza geldim, fakat vaziyeti görüyorsun. Sen olsan ne yaparsın?” Der. O kişi; “.hocam ben At seyisiyim. Benim 50 tane atımdan 49’u kaçsa, ben o tek kalan atımı ihmal etmem. Yemini, suyunu verir, tımarını da yaparım”. Der. Vaiz bu ilginç gaz üzerine kürsüye çıkar ve cami dopdoluymuş gibi öyle ateşli bir vaaz verir ki, biraz da uzatır. Kürsüden inince vaiz, yine o seyisin yanına gider ve “nasıl, vaazımı beğendin mi?” der. Seyis yine “Hocam ben vaazdan pek anlamam, fakat ben kaçan 49 atımın yemini, suyunu, kalan o tek ata zorla yedirip onu çatlatmam!” deyince, vaiz yaptığı hatayı anlar…

Muhterem cemaat-i Müslim’in. Bendeniz işte bu bilinç ve hassasiyetle hareket edeceğim ve sizi fazla zorlamayacağım, müsterih olunuz…

Muhterem misafirler… .Niçin bu kez “misafirler” diye hitap ettim? Hemen arz edeyim.

Sizler, şu Termal Tesislerinde misafir olduğunuz gibi, hep birlikte şu fâni dünyada da misafirleriz. Bu tesislerde günümüz dolunca ayrılacağımız gibi, dünya misafirhanesinden de günümüz dolunca ayrılacağız. Her yolcu, mutlaka yolunu düşünmeli, değil mi? Bizlerin bu dünyadan ayrılıp, zorunlu olan yolculuğumuz; Buradaki yolculuğumuz gibi 3-5 saatlik yolculuk değil, bazı rivayetlerde 50 000 sene süreceği bildirilen BERZAH yolculuğudur. Ve Kabir, Haşir, Kıyamet, Sırat ve Mahkeme-i Kübra menzilleridir. 15 günlük yolculuğa çıkmadan önce, 5-10 gün hazırlık yapan bizler, acaba bu up-uzun berzah yolculuğu için, ne kadar hazırlıklar yapmamız lâzım? Ve bizler ne kadar hazırlık yaptık? Bunun hesabını takdirlerinize arz ediyorum.

Muhterem cemaati Müslim’in. Sizlere berzah yolculuğunun, her aşamasını anlatmak isterdim, ancak şu kısacık zamanda bu asla mümkün değil. Şu anda bile “eyvah, vaiz efendi haklı, gerçekten hiçbir hazırlığımız yok” dercesine, sizlerin üzgün ve tedirgin olduğunuzu görüyorum. Sizleri böyle üzgün ve çaresiz bırakmak ta istemem. Kalan şu birkaç dakikada, bu konuda çok önemli bir MÜJDE ile vaaz ve sohbetimi bitirmek istiyorum.

Allah cc Rasûlü SAV bir gün, sahabeleriyle sohbet ederken, “Ashabım, size bir müjdeden haber vereyim mi?” der. Zaten, “bugün Rasülellahtan ne öğrendin? Hadi bize de anlat” diyecek olan hanımlarına müjde götüreceklerini duyan ashap, hep bir ağızdan: “Buyur Ya Rasülellah” derler.

.Bir MÜ’MİN vefat ettiğinde, cenazesi evin serin bir köşesine uzatılır. Cenaze yakınları defin işleriyle meşgulken, o mü’minin yanına çok güven veren, yakışıklı biri belirir. Cenaze yıkanıp kefenlenirken o güven veren yakışıklı kişi, kefenin içine süzülür. Defin gerçekleştikten sonra, imam yukarıda TALKIN verirken, kabir bir sorgu salonu haline gelir. O güven veren yakışıklı kişi, yine o mü’minin yanında belirir. Talkın bittiğinde, Münker ve Nekir melekleri gümbür-gümbür gelirler. O yakışıklı kişinin çıkmasını isterler. O kişi ise “Ben Yüce Rabbimizden görevli ve yetkiliyim. Siz kendi görevinizi yapınız.” Der. Sorgulama bitince, Münker ve Nekir melekleri, o mü’mini o güven veren yakışıklı kişiye teslim ederler. O kişi de emrindeki bütün melekleri çağırarak, o kabrin geniş bir Cennet bahçesine çevrilmesini emreder. Bu Mü’min, bu gelişmelerden çok, kendisine yardım eden o kişiyi merak eder ve sorar. Siz kimsiniz? O kişi; “.hani sen sağlığındayken her gün, bazen mırıltıyla, bazen fısıltıyla, bazen de yüksek sesle okuduğun KUR’ÂN’IM ben. Allah bana bu yetkiyi ve sana refakat görevini verdi. Kabirde de, Haşirde de, Kıyamette de, Sıratta da, Mahkeme-i Kübra’da da, ‘sen Cennetliksin’ denilinceye kadar, sen benim korumam altındasın. Hiç merak etmeyesin” der…

İşte Muhterem Müslümanlar, her gün Kur’ân ile meşgul olmak, bizlerin en büyük endişelerimizden birisi olan berzah yolculuğumuzu, böylesine bir müjde ile hal ediyor.

Bu müjdeden sonra cemaatime; Kur’ânın öneminin diğer yönlerini, Kur’ân öğrenmenin hem Kamer Suresindeki, 17, 32 ve 40. Ayetlerle, hem de bu devirde hafıza teknikleriyle çok kolay olduğunu, ben bir iş adamı olduğum halde, 30-40 kişiye aynı salonda, yarım günde (yani 10 saatte) defalarca ve 14 vilâyette öğrettiğimi anlattım. Kur’ânı acilen öğrenip bol bol okuyarak, şu yukarıdaki harika müjdeye mazhar olmalarını ve bana da dua etmelerini rica ettim…

NOT: Saygıdeğer okurlarım. 30 Dakikalık uzun vaazımı, 8-10 dakikalık köşe yazısında, ancak bu kadar özetleyebildim. Cemaatten bir doçent arkadaşımız, bu vaazın tamamını videoya almış. Kendisinden alarak tamamını (babamın ruhunu şâd için) sizlere de ulaştırmaya çalışacağım, inşallah…

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER