Mikail AKYILDIZ
  • 29/03/2022 Son günceleme: 29/03/2022 09:30
  • 3.935

Dünya’nın en büyük eserlerinden biri olan 1915 Çanakkale Köprüsü’nün Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından açılarak TÜRK milletine armağan edildi.

Asla tartışmasız, ülkemiz ve uluslar arası bir değer olan Çanakkale Köprüsü’nün ismi 15 Mart Çanakkale Şehitler Köprüsü olarak değiştirilmesi Çanakkale ruhuna uygun olur kanaatindeyim.

Bu yazımda, açılışı Çanakkale zaferine denk gelen bu eserin sevincini gölgeleyen, içimizde bir acı olan şehitlerimizin kemiklerini sızlatan Anzak ayinlerine dikkat çekmek istiyorum.

Anzaklar ve diğer müstevli istilacı haçlılar, 1.Dünya savaşı yıllarında İngiltere’nin teşvikiyle Avustralya ve Yeni Zelanda’da Anzak adı altında bir ordu kuruldu. Topraklarımıza 15.000 (on beş bin) km. uzaklıktaki bu haçlılar 3 ay süren deniz yolculuğundan sonra Gelibolu’ya geldiler.

Kahir ekseriyeti gönüllü olan bir ordu bu.

Papazları, kâfir Türklerle savaşmanın bir ibadet olduğunu söylediler bunlara, dünde böyleydi, bugün de böyle. Bizim kitabımız Kuran’ı Kerimde bunlara cenabet diyor ve bu cenabet gusül bilmeyen insanların asla ve katiyen dost olmayacağını söylüyor, yani, yanisi manisi yok. Resmen ve alenen bir haçlı ordusu idi bu gelenler. 15.000 km, yolculuğu göze alıp vatanımızı istilaya gelen bu kan dökücüler, bu savaşta Yeni Zelanda 7.500 Avustralya 26.000 insanını kaybetti. Mehmetçik toplamda bu bölgeden gelen 33.500 haçlıyı, cehenneme çevirdikleri topraklarımızda cehenneme yolladı.

Devam edelim, 3 aylık deniz yolculuğunda, gemilerde hikâyeler anlatıp, ‘mastürbasyon yapmayın Türk kadınları bizi bekliyor’ diye şakalaşabilecek kadar aşağılık mahlûktu bunlar. Askerlerinin günlüklerinde var, Türkiye’nin haritadaki yerini bilmeyen bu kan emiciler, günahkâr ruhlarını rahatlatmak ve rüyalarında göremeyecekleri ganimetlere erişmek için, aylarca süren sefil bir yolculuğa razı olmuş, sömürgeci, barbar, haçlı çocuklarıydı.

Türkiye’nin ne insanını ne haritadaki yerini bilmez, bu ırz düşmanı katiller, vatanımızın topraklarını kana buladı, Anadolu çocuğunu katletti. Ne zamanki Allah’ın yardımı ile cehenneme yollanan çocuklarının ölüm haberleri gitmeye başlayınca, belalarını bulduklarını anladılar ama iş işten geçmişti.

Kendilerini kandıran İngiliz’e ve Fransız’a lanetler yağdırdılar. Neticede Çanakkale onlar için cehennem oldu. Bir millet tarumar oldu, yurdun her metrekaresi kanla yıkandı.

Milyonlarca aile parçalandı, dedelerimiz, ninelerimiz, kundaktaki bebeler, açlığa mahkûm edildi.

Bir asırdır millet olarak ayağa kalkmaya, yaralarımızı sarmaya çalışıyoruz. Limni Adası’nda konuşlanan Haçlı Anzakları, bizleri öldürmek, vatanımızı işgal etmek için gönderen Avustralyalılar, Türkiye’nin işgalinden sonra da memleketimizi, işgal ettikleri yurdumuzu parsel, parsel bölme hayalleri içinde şehir, şehir kendine yer beğeniyorlardı.

Avustralya nere, Türkiye nere? Yüz yıl önce ataları dünyanın taa öbür ucundan niye geldiler? Niye bizim canımıza, malımıza, yurdumuza kastettiler? Ve biz hangi sebeple her yıl şafak ayini denen tiyatroyla kendi acımızı, haysiyetimizi unutup, varlığımızı inkâr edip, onların acısını yüreğimizde hissediyor veya acılarını paylaşmak zorunda bırakılıyoruz?

Dünyanın neresinde, hangi millet, evini, vatanını işgale gelmiş ve insanlarını katleden düşmanının torunlarına, ‘biz yanlış yaptık özür dileriz’ anlamında nedamet getirircesine, dedelerinin şehit düştüğü toprağın üstünde ve belki de tam da dedelerinin naaşlarının üzerinde ayin yapma, işgalci dedelerini anma hakkı verir?

Bu ayin safsatasına bir son verilsin, daha da olmazsa gelin, referanduma gidelim, biz bu tecavüzcü, işgalci, katillerin çocuklarının dedelerini bizim topraklarımızda anmalarını istemiyoruz. Onlar, bu milletten dedeleri adına özür dilesinler, hatta her yıl bir yetimhaneye bağış yapsınlar. Utançlarını hatırlasınlar.

Dedem Yusuf’un, dedelerimizin katilleri defolun ülkemden, ana yurdumuzdan. Yeryüzünde bizden başka enayi yok mu kardeşim? Neredesiniz sivil toplum kuruluşları neden sesiniz çıkmıyor. BİZ PARYA MIYIZ? Burası müstemleke mi? İngiliz işgali daha bitmedi mi?

Daha dün cami basıp secdedeki Müslümanları katleden bunların torunlarından biri değil miydi? Ne ayini ne şafağı? Ömrü boyunca babasızlığın acısını her an yüreğinde bir kor olarak taşıyan, annemi kırkı çıkmadan yetim bırakan, dedemin katillerinin torunlarının kederlerine eşlik eden vatan hainlerinin dövünme ayinlerine nasıl izin verilir? İslamcı yazarlar, milliyetçi yazarlar, vatansever yazarlar neden sesiniz çıkmıyor, nasıl bu tiyatroya seyirci olabiliyorsunuz? Hem de kendi evimizde bize cehennemi yaşattıklarını unutarak!

Biz nasıl bu kadar zavallı olabiliriz? Turist olarak gelmesi gerekenler, ülkemize hangi hakla, hangi yüzle ‘Şafak ayini için’ geliyorlar? Biz bunların neyi oluyoruz, anamıza, karımıza, kızımıza, oğlumuza karşı iğrenç emeller besleyen tasallut eden, bu insan müsveddelerini, işgalcileri anmak ne demek? Hür ve bağımsız ülkemde, eğer başarabilselerdi vatanımızı işgal etmeye gelmiş; dedelerimizin, ninelerimizin, kundaktaki, anne karnındaki çocukların, katillerinin torunlarının, keder içinde ayin yapmalarını televizyonlardan canlı izlemek ne demek?

Bizi esir düşüremedikleri ve yok edemedikleri için nasıl onların hezimete uğramalarına üzülüp, kendi kazdıkları kuyuya düştükleri için mi acılarına ortak olacağız? Bu nasıl hastalıklı bir ruh halidir? Cellâdımıza âşık olmamız için nasıl bir hipnoz altındayız? Ayasofya’yı açan Başkan, dedelerimizin katillerinin torunlarının daha ne kadar ülkemize gelip şafak ayini yapmalarına müsaade edeceksin? Çanakkale’de Anzaklar’ın şehit ettiği Mehmetler yarın Allah’ın yanında bizim yakamıza yapışmayacaklar mı?

Yazarın Yazıları