A. Raif ÖZTÜRK
  • 04/09/2023 Son günceleme: 04/09/2023 10:04
  • 3.761

FOTOSENTEZ MÛCİZESİ: Yaprak; ağacın sindirim organı, solunum organı ve dolaşım sisteminin en önemli unsuru.

Ağacın kökleriyle topraktan aldığı su, bir nevi asansörle gövde ve dallardan yapraklara ulaştırılır. Fakat nasıl? Hâlâ meçhul…

Yaprağın yüzeyindeki özel açıklıklar (stoma) vasıtasıyla havadan karbondioksit alınır. Bunlar Güneş ışınlarıyla metabolik yoldan karbonlu bileşiklere dönüştürülür. Fotosentez denilen bu girift işlemler anlaşıldığı oranda, hayranlık duyguları da tüm içimizi kaplıyor.

Aslında Fotosentez olayı; bir lise öğrencisinin ilk gördüğünde, şok geçireceği kadar karmaşık konulardan biridir. Kâğıt gibi incecik ve küçücük her bir yaprak içinde, sayfalar dolusu formüllerle izah edilmeye çalışılan, esrarengiz bir mûcize gerçekleşiyor.

Yeşil bir yaprakta yer alan, milimetrenin binde biri küçüklüğündeki kloroplast denilen organellerin yapısını inceleyip de hayret etmemek mümkün değil. Yaprakta gerçekleşen akıl almaz incelikteki işlemlerin ustalıkla yapılışlarını kavradıkça, hayranlığımızın artmaması da imkânsız.

Kimi, sadece yaprağa bakar, ondaki sanata hayran kalır. Kimi, sanattan Sanatkâra, nakıştan mânaya geçer. Yaratan’ı, hayranlık ve hürmetle tanır. Çünkü insanların ancak laboratuvarda yapıp, uygulamaya güç getiremedikleri işlemler, küçük bir yapraktaki, küçücük kloroplastlara yaptırılıyor. O kadar küçük ki, yaprağın bir milimetrekaresinde, YÜZBİNLERCESİ bulunuyor.

Kloroplastlar, güneş ışığını emecek şekilde yaratılmış. Görevlerini büyük bir süratle ve hatasız olarak yapıyorlar. Hem de, milyonlarca yıl öncesinde yaptıkları gibi…

Bilim adamlarının, fotosentez konusundaki yoğun araştırmaları devam ediyor. 
“Fotosentez Mucizesi” isimli değerli kitabın takdiminde, Süleyman Yusuf şunları söylüyor:
“Bitkiler, Allah'ın, insanın faydasına sunduğu sınırsız bir hazinedir. Soluduğumuz tertemiz havanın, hayatta kalmak için ihtiyacımız olan besinlerin, kullandığımız enerjinin kaynağı bitkilerdir. Çarpıcı güzellikteki manzaraların, etkileyici kokuların ve göz alıcı renklerin kaynağı da yine bitkilerdir. Bitkiler, ışığı besine çeviren fotosentez sistemleridir. Hiç durmadan enerji ve oksijen üreten, doğayı temizleyen, ekolojik dengeyi sağlayan mekanizmaları var. Tat, koku, renk gibi sadece insana hitap eden estetik özellikleriyle, kendilerini yaratan Allah'ın sonsuz ilmini, sanatını, insanlara karşı olan şefkat ve merhametini gözler önüne seriyorlar ”

En basit tanımıyla fotosentez; bitkilerin güneş ışığından faydalanarak, havadan karbondioksiti, kökleriyle suyu alıp, glikoz elde etmeleridir. Üretilen glikozun büyük bir kısmı, kök ve gövdeye aktarılır. Bir kısmı da bitki hücrelerinde nişasta ve selüloz üretiminde kullanılır.  Böylece bitkiler kendi besinlerini kendileri üretir. Fotosentez işlemi, klorofil molekülünün güneş ışığını emmesiyle başlıyor. Ancak, bunu gerçekleştirmesi için “en uygun ışığın” gelmesi gerekir. Çünkü uygun olmayan ışık, işe yaramayacaktır.

Basit bir örnek olarak televizyonu gösterebiliriz.

Aradığınız kanalın yayınını yakalayabilmek için televizyonumuzun doğru frekansa ayarlanması gerekir. Diğer frekanslar, size cevap veremez. Güneşten gelen ışığın, yaprakların fotosentez yapacağı en uygun ışık değil, TEK uygun ışık olması da, muhteşem bir mûcizedir. Yani, Güneşten gönderilen ışık, farklı dalga boylarına sahiptir ve 10.000.000.000.000.000.000.000.000 (on septilyon) farklı dalga boyuna sahiptir.

Bu ışıkta var olan bu sayıdaki dalga boyundan, sadece 1’risi Dünya’nın atmosferinden geçiyor. Zihnimizin kavramakta zorlandığı ihtimallerden birinin gerçekleşmesi ile fotosentez işlemi başlıyor. Şayet klorofil molekülü ve güneş ışığı arasında bu olağanüstü uyum olmasaydı, fotosentez de olmazdı. Buna bağlı olarak, bitkiler olamazdı.

Bitkilerin olmadığı bir dünyada hayvanlar ve insanlar varlığını sürdürebilir miydi?

Demek ki; Güneşin ışığı, fotosentez için özel olarak ayarlanmış olup, asla tesadüf olamaz. 
Çünkü ayar olduğunu görmek, bir tercihte bulunan ve BİR Ayarlayanı akla gösterir. Bu hassas tasarımı yapan; hükmü hem yaprağa, hem Dünya’ya, hem Güneş’e, hem kâinata geçendir. Sonsuz ilim, kudret, rahmet ve lütuf sahibidir. Yaprağı da Güneş’i de, her ânımızı da, her halimizi de görendir, bilendir. Gücü her şeye yetendir.

Konu uzmanların bile tam manasıyla çözemediği ve üretmeye güç getiremediği, fotosentez konusundaki çalışmalar devam ediyor. Böylece bu intizamlı işleri ve yapıyı, cahil ve akılsız atomların ve bitkilerin kurabilmesinin imkânsızlığı daha iyi anlaşılıyor. Bir yaprağı yaratanın; mevsimleri, yıldızları ve kâinatı yaratandan başkası olamayacağı idrak ediliyor.
Çünkü bu yaprak, Kâinat tezgâhında dokunuyor…

Zaten Yüce Rabbimiz En’âm Sûresi, 59. Âyette “..Onun ilmi dışında, bir YAPRAK dahi düşmez” buyurmakla, yaprağa özellikle dikkat çekmektedir ki, yaprak konusu araştırılsın.

İlimden, îmâna yol bulan bir ilim adamı, ne güzel söylemiş:
“İLİM, Allah’ın yarattığı şeyleri ve Kudretinin eserlerini incelemekten başka bir şey yapmaz.” Yeşil bitkilere, fotosentez işlemini gerçekleştirme özelliği veren Allah, yeryüzündeki canlıların hayatlarındaki akışı da Kerem ve lütfuyla kuşatıyor.

Bir yaprağa, sadece bir yaprağa dikkatle bakıp düşünmek…

Dünya’nın akciğerleri olan bitkilerle gerçekleşen, esrarengiz mûcizeleri fark etmek...

 

Yaratıcımızın; kullarından rahmetini, lütfunu, hiçbir zaman esirgemediğini hissetmek…

Ümidimizi hep taze ve canlı tutmak, ne güzel, ne kadar çok kârlı ve avantajlı, ne hoş bir duygu...

Her şeyi hikmetle yaratan, evrenin Hâkimini cc tanımak, O’nun cc. misafiri ve kulu olmak ne büyük bir saadet… Vesselâm.

Yazarın Yazıları