Hz. Mevlana k.s., (Hicri 604 -Miladi 1205 ) yılında Belh'de doğmuş , (Hicri; 672 - Miladi 1273) yılında 68 yaşında Konya’da vefat etmiştir.
Miladi takvime göre 17 Aralık 2022 tarihi Şeb-i Arus’tur. (Türkçe kelime anlamı, Düğün Gecesi demektir). Mevlana Celalettin Rumi bu geceyi Allah’a kavuşma gecesi olarak düşünmüştür. Mevlevilikte bu gece (sevgiliye kavuşma ) 749. vuslat yıldönümü olarak kabul edilmiştir..
Hz. Mevlana bir İslam Mutasavvıfı’dır. En Meşhur eseri, Mesnevi’dir. Mesnevi, Divan Edebiyatında bir nazım şeklinin adıdır. Mesnevi’de beyitler genellikle ikili ve her beyit kendi arasında kafiyeli olur. Mesnevi 26.000 beyiti ihtiva eder. Mesnevi bir şiir kitabı değildir. Hz. Mevlana Mesnevi’de beyitler halinde hikayeler anlatır. Mesnevi’de 270 hikaye vardır. Bu şekilde dersler vermek ister. Mesnevi bir hikaye kitabı da değildir. Mesnevi insanlığa güzel öğütler veren bir eserdir.
Mevlana’nın eserleri dünya’da en çok okunan eserler arasında yer almaktadır. Hz. Mevlana , Mesnevi’deki erişilmez üslubu ve verdiği örneklerle, doğumundan 817 yıl sonra bile insanlara güzel mesajlar iletebilmektedir.
Bu vesile ile bu gün Amerika’da, Avrupa’da birçok kişi Müslüman olmaktadır. Her yıl insanlar Konya’ya gelmekte onun türbesini ziyaret etmekte, törenlere katılmaktadır. Geçen yıl Mevlana Müzesi Türkiye’de en çok ziyaret edilen müze olmuştur.
O’nu hümanist veya felsefeci gibi göstermeye çalışmak haksızlık olur.
Mevlana ; 'Ben kul oldum, kul oldum’ diyerek Allah’ımıza, 'Bu can bu tende oldukça Kuran’a köleyim’ diyerek Kitabımıza, 'Hz. Muhammed’in (s.a.v.) mübarek yolunun toprağıyım’ diyerek Peygamber’imize bağlılığını ifade etmiştir.
Mesnevi, Hüsamettin Çelebi’ye göre söylenilmiştir. Şems-i Tebrizi’ye göre söylenseydi ,kim bilir nasıl bir eser meydana gelecekti!
Mevlana, ilk 18 beyti kendisi yazmıştır. Sonraki beyitleri zHz O söylemiş, Hüsamettin Çelebi yazmıştır.
O, Mesnevi’de sözlerine, "Bişnev! ez ney çün hikayet mi kuned ,Ez cüdayiha şikayet mi kuned‘’
yani, ‘Dinle!’ şu neyin nasıl hikaye ettiğini, o ayrılıklardan şikayet etmektedir" diye başlar.
Usül ve yakin sırlarını anlatır. İslam Dininin esaslarından bahseder.
Dinin esası şeriat, şeriatın esası tarikat, tarikatın esası hakikattir.
Hz. Mevlana Mesnevi’de, ‘Harim-i İlahi nihayetsizdir. Oyalanma, Allah rızası için daha ileri git. Allah’ın füyuzatı sonsuzdur.’ diyerek Cenab-ı Hakk’a bağlılık ve kulluk meselesinin önemine işaret ediyor.
‘Fakr u zaruret içinde boğulan gönüller, dumanla dolu bir eve benzer. Sen onların derdini dinlemek suretiyle o dumanlı eve bir pencere aç ki onun dumanı çekilsin, senin de kalbin rakikleşip ruhun incelsin!’ diyerek, fakir ve gureba ile ilgilenmeyi tavsiye ediyor.
Ve , ‘Sen ilkbahar güzelliğine karşı dudak ısıran hayran olan kimse! Bir de sonbaharın sararmış haline ve soğukluğuna bak! Yani sen aynada ki son nakşa bak! Bir güzelin ihtiyarlığındaki çirkinliği ve binanın harabe haline geleceğini düşün de, aynadaki yalana aldanma!’ diyerek, dünya hayatına ibret gözüyle bakmamızı telkin ediyor.
Hz. Mevlana iyi bir eğitimcidir.
Eğitim; belli bir plan dahilinde uygulanan bir sistemdir.
Mesnevide hikayeler ile ders verilmiş, acılar bile tatlı sözlerle ortaya konulmuştur.
Ahlaki değerler; tevazu, kanaatkarlık, yalan dünya anlayışı, sevgi, hoşgörü gibi özelliklerle insanın yetişmesi mutluluğu ve huzuru hedeflenmiştir.
Mevlana’ ya göre akıl ve eğitim birbiriyle ilişkilidir.
Ve eğitimde sevgi hakim olmalıdır.
Eğitim; insanların eksikliklerini gidermek, Allah’a yaklaştırmak, insanı mükemmel bir hale getirmeye, çalışmaktır.
Bir milletin bahtı, o milletin gençleridir.
Gençler daha iyi eğitimle, daha nitelikli olurlar. Daha iyi yetişirler. Dolayısıyla, eğitimciler bir milletin bahtıdırlar.
Eğitim, Dünya’nın en önemli meselelerinden birisidir. Çünkü gelecek eğitimle alakalıdır ve eğitimle şekillenir.
Eğitim günümüzde fen ve matematik gibi algılanıyor. Bu yanlıştır. Bilinmelidir ki, manevi yönü ihmal edilmiş insan, ne kadar eğitim alsa bile insani ve ahlaki değerlerden yoksun olur.
İnsanoğlu,Hz. Adem'den (as) beri ilmi kullanmıştır. Ancak ahlaki zemine oturan anlayışla ilimden insanlığa fayda gelmiştir.
Hz. Mevlana, manevi eğitimle insanlığın dünya ve ahiret faydasını amaç edinmiştir. Dinle! diyerek eğitime başlamıştır.
İlim kulak vasıtası ile elde edilir. Peygamberler ve evliyanın sözleri dinlemek suretiyle öğrenilir.
Hz. Muhammed (sav) Efendimizin ashabı sohbetle yetişmiştir. Sohbet kalplerin aydınlanmasına vesile olur.
Mevlana ney ‘den misal vererek, konunun daha iyi anlaşılmasını sağlamak istiyor. Örneklerle anlatmak bir eğitim metodudur.
Ney kamışlıktan kesilmiş, yerinden yurdundan ayrılmış, göğsüne ateşten delikler açılmış, başına ayağına teller halkalar takılmıştır. İçerisi boştur, neyzenin nefesi ile dolar. Kendi başına sesi çıkmaz. Neyzen vasıtası ile nağmeler zuhur eder.
İşte insan da böyledir..
Dünya ‘ya gelmiş, kendine beşeriyet kaydı vurulmuştur. Ayrılık ateşi ile bağrı başı şerha şerha olmuş, kalbini heveslerden arındırıp, kendini Allah‘ın kudretine ve düzenine terk etmiş, İlah’i tecelliye göre hareket etmektedir.
Ney’deki ateş hep aşk eseridir.
Her şeyin başı; ‘Cenab-ı Hakk'a olan aşk ve sevgidir’.
Aşk ve muhabbet seveni kavrar, bütün vücuda yayılır, adeta sarmaşık gibi olur. Aşk kişiye rehber olup, Yaradan’dan ötürü yaradılanı sevmesine vesile olmalıdır.
Tasavvufta önce kardeşlerini, sonra mürşidini, sonra Peygamber Efendimizi sevmeli ve nihayet Allah’ın sevgisi ile mutmain olmalıdır. Bu durum önce Allah’tan razı olmayı, sonrada Allah’ın kulundan razı olmasını sağlar inşallah.
Çünkü asıl hedef ve amaç rıza-i İlahi’dir.
Mevlana, 'bu inceliği ham ervah olanlar anlayamazlar, yetişmiş olgunlaşmış insan gerekir' demektedir.
Tasavvuf sözde değil özde anlaşılır.
Tarikat kal ilmi değil, hal ilmidir.
Yani konuşmak, güzel sözler söylemek yetmez. Uygulamak, iyi bir karakter ortaya koymak gerekir.
İnsanlarda mal, makam, kadın, hırsı vardır.
Kişi kadınlara, çocuklara, altın, gümüş , atlar, arabalar, ekinler, tarlalara sahip olmak ister. Bu fıtri bir duygudur. Nefse pek hoş gelir .
Ama dünya sevgisi makbul değildir.
Kişinin sahip olduğu dünya nimetlerinden Allah rızası için harcama yapması, fedakarlık yapması gerekir. Değilse ,dünya malı ayak bağı olur. İyi işler yapıp Rabbimizin rızasını kazananlar sonunda cennete kavuşurlar.
Dünya malına kanaat etmek gerekir. Kanaat çok güzel bir hazinedir. Ancak insanoğlu genelde kanaat etmez. Barınacak meskeni, doyacak yemeği, örtünecek giyeceği olduğu halde bunları kafi görmez, daha çok olsunlar diye çırpınır durur. İhtirası ve gafleti yüzünden sıkıntıya girer.
Hz. Mevlana, 'altın ve para seni yoldan çıkarmasın' diye öğüt veriyor.
Esasında ,Rezzak olan Allah’ımız bize rızık garantisi vermiştir. İtimat ve tevekkül etmek, daha doğru bir davranış biçimidir.
Edep çok önemlidir ve kibarlık ve zarafet anlamına gelir.
Cenab-ı Hak, bizleri edebe muvaffak eylesin.
Edebi olmayan, Allah’ın lütfundan mahrum kalır.
Kuran-ı Ker’im, baştan sona bir edep kitabıdır.
Edepsizlik kötü bir şeydir.
Ve edepsiz, afakı ateşe verir!.
Hz. Adem edebi dolayısıyla af diledi. 'Rabbena enfüsena; Ey Rabbimiz biz nefsimize zulmettik, Sen bizi affetmezsen biz hüsrana düşmüş oluruz' dedi.
Şeytan ise, 'beni azdırışın hakkı için' dedi. Cenab-ı Hakk'a suç isnat etme cüretinde bulundu. Edepsizlik yaptı ve İlahi rahmetten kovuldu.
İnsanın haddini bilmesi gerekir. Benlikte bulunmak çok büyük yanlıştır.
Nefis, bütün putların başıdır. Gerçek putlar yılan, nefis ise ejderhadır.
Hz. Mevlana; 'oğul nefsin suretini görmek istersen, yedi kapılı cehennemin tarifini oku' diyor.
Nefis doymamak hususunda cehenneme benzer, ejderha gibi bulduğunu yutar.
Nefis aşk ateşi ile söner.
Peygamber Efendimiz buyurduğu üzere, 'Recana min cihadil asgar, ila cihad il ekber; küçük cihaddan büyük cihada geçmek' hassasiyetinde olmak gerekmektedir.
Dünya bir imtihan yeridir.
Bu imtihan mahallinde, nefsi tezkiye etmeli, kalbi tasfiye etmeli, olgun kamil bir insan olmaya, çalışmalıdır.
Nefis ancak takva ve ihlas ile temizlenir.
Bu yolda en güzel örnek, Sevgili Peygamberimizdir. Efendimizin rehberliğinde, Allah rızasına uygun iyi bir kul olmaya çalışmalıdır.
Hz. Mevlana Mesnevi’sinde, ‘iyi bir kul olmanın yollarını’ gösteriyor.
Ve yüzyıllardır insanları eğitiyor.
Bizler O’nu anlamaya çalışmalıyız.
Şeb-i Arus vesilesi ile Hazreti Piri anarken, O’nunla Selçuklu Sultanı arasında geçen bir konuşma ile yazıyı bitirelim.
Bir gün Hz. Mevlana ile Sultan Alaaddin Keykubat sohbet ediyorlardı.
Sultan Mevlana'ya şöyle bir soru sordu;
‘Size de sultan diyorlar, bana da farkımız nedir?
Mevlana Hazretleri cevap verdi;
‘Sultanım sizin ki gözünüzü kapatıp, öbür aleme geçince biter. Oysa benim ki daha yeni başlar’.
Bizde, okuyucularımızdan gönüller sultanı Hz. Mevlana için, bir Fatiha , üç ihlas okumalarını istirham ediyoruz.
Kaynakça;
*Baş Nuri, Mesnevi’den Parıltılar, Konya 2007
*Can Şefik, Şerh-i Mesnevi, İstanbul 2001
*Cebecioğlu Ethem, Mevlana Söyleşileri, Ankara 2007
*Mevlevi Tahirul, Şerh-i Mesnevi, İstanbul 1989
*Öncel Recep, Mesnevi’den Mesajlar, İstanbul 2021
*Topbaş Osman Nuri, Bir Testi Su, İstanbul 1996