Ömer KASAP
  • 22/03/2015 Son günceleme: 22/03/2015 14:10
  • 5.683

‘Görüş’ler zaman içerisinde tıpkı insanlar gibi gelişir ve buna bağlı olarak da değişebilir.

Değişim’ e direnen insanların varlığını sürdürmesi mümkün değildir. 

Cemreler düştü mü baharı bekliyor insan. Birkaç gün önce yağan karı ‘zamansız’ buluşumuz da o yüzden. Kışları bahara tercih edenimiz, elinde kalan  odun – kömür miktarı kadar kış uzun sürsün isteyenimiz var mıdır? yoktur elbet. Bakmayın ‘bedenlerin’ dört mevsim yaşadığına, bu memlekette  son kırk yıldır‘kanla’ karışık sağanaklar yaşandı. Tufan dağlara savurdu kaç fidanı, bir tek tohum yeşeremedi bunca zaman. Duman güneşi,  barut baharı perdeledi. Ferhat’ın aşkı için deldiği dağlarda cenk etti kaç nesil.

En son Çanakkale zaferinden kalan siyah-beyaz resimlerde tek ‘Millet’ olarak bir arada görülebilmiş ecdadın torunları, anaların bağrından biricik evlatlarını koparan silahları  nevruz ateşine verdi bugün. Buz tutan gönüller, birbirine çözülüyor.

Kim ne derse desin; Yeni Türkiye’nin inşasında herkes şantiyeye girip terleyecek. Kolay olmayacak bundan sonrası ama güzel olacak.

Kimsenin yeni bir sınır ya da bölge haritası  çizdiği filan yok. Yaşıyla orantılı olarak gözleri bozulmuş bir kaç dinozor siyasetçinin kalem hareketliliğini yanlış yorumlaması bu yüzden.  Yazılan ve  çizilen sadece Yeni Türkiye’nin yol haritasıdır. Malatya’nın kayısısı, Aydın’ın İnciriyle kutladığımız yerli malı haftalarını  kendimize ait uydu, savunma sanayi  ve diğer her şeyle değiştirmek için bu adamları da değiştirmemiz gerekiyor. Toplum  ‘imdat’  firenini çekmeden kurtulamayacağız bu faydasızlardan ve  %100 yerli otomobillerimiz olduğunda arka koltuğa ilk kurulacak olan yine makam delileri olacak.

Türkiye’nin dünya arenasında güçlü ve daha da güçlenecek olan bir  marka değeri var. İğneden ipliğe her şeyiyle bu değerin hakkını teslim etmesi gerekiyor.

İlk  genel başkan seçilmelerinde seçmenlerinin ‘hayırlı olsun’ temennisini   hayır-lı olsun olarak algılamış  ve mandıra filozofu gibi her şeye karşı olmak dışında bir şey yapmayan, konuşmak için konuşan siyasetçilerin ayıklanması gerekiyor. Atıl durumda bir mahallenin muhtarlığı bile teslim edilmeyecek insanlar ülke yönetmeye talip! Kendilerine duydukları özgüvenin yarısı kadar güven verseler zaten başarılı olacaklar ama halkın olduğu kadar kendilerine olan güveni de yitirdiler. Türkiye eski Türkiye değil, yeni Türkiye diyoruz üzerine basa basa. Ve bu söyleme alışmalı herkes.  Yeni Türkiye’de  eski düzende siyasete pirim yok!

Toplum, tutarlı ve içi dolu komposizyonlara ilgi duyuyor ve her şeyi yorumluyor. Sis bulutu kalktıkça da ‘ben buradayım’ diyor birçok şey. 

Kemal Kılıçdaroğlu,  2011 seçimlerinde %56 lık oy aldığı Tunceli’den değil,  bir genel başkanı olmasa bile yine CHP’yi birinci çıkaracak olan İzmir’den aday oldu.   CHP- Cemaat ittifakına rağmen hocaefendinin memleketi Erzurum’un Recep Tayyip Erdoğan’a  %69 oy teveccühünde bulunmasını referansla Tuncelili hemşerilerine güvenmeyip kendine göre daha sağlam bir kupon yaptı. 2015 genel seçimleri için bir projesi var mı bilmem ama  Ak Partinin elindeki  tüm projelere ‘karşı’ durmak en büyük projeleri olduğu için seçim meydanlarında konuşacak metinleri hazırdır. 

Devlet Bahçeli de elinde kalan son odun/kömürü yakmak için kış bitmesin isteyenlerden. Son MHP kongresiyle de makam aracının arka koltuğunu bir süre daha garantilemiş gözüküyor. Seçimlerde kullanacağı tek malzeme barış süreci olacaktır. Şizofren  birinin çizdiği bölünmüş  bir Türkiye haritası ve apoyu asacak ipi cebine koyup  ilden ile gezdirir. Biz balık hafızalıyız ya çoktan unutmuşuzdur. Hoş kendisi de unutmuştur ama biz hatırlatalım;

1999 da Apo Kenyada yakalanınca hükümet DSP-ANAP koalisyonundaydı ve Devlet Bahçeli elinde iple  “Apoyu asacağız” vaadiyle seçime girerek oylarını üçe katlayıp kendi tarihlerinin  ilk ve son zaferiyle hükümete ortak oldular. Ne olduysa elindeki ipi bahçesine çamaşır sergisi yapmakla kullandı. Avrupa Birliğine üye olmak için idamın kaldırılmasına ‘Evet’ diyen kendisidir. O gün seçmenlerine verdiği sözü tutmayan  Devlet Bahçeli’nin bugün Apo üzerinden siyaset yapmaya hakkı yoktur. 

Selahattin Demirtaş’ın  nevruz kutlamalarına  magazincilerden kaçan popçu kılığında gizlenerek katılması da barış sürecine nasıl baktığını gözler önüne seriyor.  Onun da elinde hayli odun kömür kalmışa benziyor. Çözüm ve barış sürecinin yanında yer almak yerine tam karşısında saf tuttuğundan, ‘barış’ içinde geçen nevruz kutlamalarında vitrinde göremedik. Kobani olaylarında kendi halkını sokak kavgalarına davet ederek rengini ortaya koymuş, yine kendi halkının kullandığı hizmet alanlarını yağmalattığına şahitlik etmiştik. 

Bu üç silahşor, Süleyman Şah türbesi operasyonuna karşı gösterdikleri tutumlarıyla yönetim zafiyetleri ile birlikte basiretsizliklerini ve kazara devlet teslim edildiğinde nasıl yöneteceklerini ortaya koymuşlardır. 

Tüm siyasi partiler,  eylem ve söylemleriyle Yeni Türkiye’nin tek teminatının Ak Parti  olduğunu pekiştirmektedir.

Yazarın Yazıları
Dahası