Melih PERÇİN
  • 01/01/1970 Son günceleme: 16/02/2015 23:11
  • 6.331

Uzun yıllar önce bir büyüğümün sohbetinde bulunmuştum…

Çok etkilenmiştim. Sohbetinde devamlı düşündüğüm birçok sorunun cevabını sanki kendisine sormuşum gibi cevaplıyordu. 

Yeniden büyük millet, büyük devlet olmak için tarihin altın tepsi içinde sunduğu fırsatları basiretsiz politikacıların eliyle harcadığımızı, kasırgalardan, depremlerden, yangınlardan alnı ak, başı dik çıkmış bir milletin, çayı geçerken nasıl boğulduğunu anlatıyordu.

Türkiye’nin milli güvenlik sisteminden, eğitim sistemine, adalet sisteminden, sosyal güvenlik sistemine, nihayetinde de ekonomik sisteminin tıkandığını, iflas ettiğini, tükenmiş, iflas etmiş bir sistem içinde ayakta kalmaya, nasıl nefes almaya çalıştığımızı örnekleri ile açıklıyordu.

En önemlisi de, ülkemizde devam ede gelen ve her alanı tıkayan, hepimizi çözümsüzlüğe, çaresizliğe mahkûm eden sistemin adının “YAĞMA SİSTEMİ” olduğunu söylüyordu…

Hırsızlardan, uğursuzlardan meydana gelen küçük bir mutlu azınlığın asalak gibi kanımızı emdiğini, geleceğimizi karartan, bizleri sefalete, yokluğa mahkûm eden bu sistemin, yağma sistemi olduğunu üzerine basa basa ifade ediyordu…

Konuştukça aklıma bir sürü soru geliyordu…

Bu sistemin yaşamasına müsaade eden, oylarınızla bu sisteme kan ve can veren aslında sizlersiniz deyince iyice sarsılmıştım.  

İşte size canlı misali diyordu. Kitle partileri seçimler için trilyonlarca lira harcıyorlar. Sokaklarda gördüğünüz afişler, pankartlar, dağıtılan broşürler, çarşaf çarşaf gazete ilanları, helikopterli, özel uçaklı gösterişli seçim gezileri bunların hepsi paradır. Kamuoyu araştırmaları, medyada boy göstermeler hep parayla mümkündür. Devlet yardımı ve partilerin topladığı kanuni bağışlar, yaptıkları seçim harcamaları yanında devede kulaktır. Harcanan bu paralar nereden gelmektedir, kaynağı nedir?  Şeklinde sorduğu sorular aslında siyasetin finasmanının ne şekilde elde edildiğinin de soruları idi…

Yağma Sisteminde partilerin, seçimlerde devletle ve belediyelerle iş yapan veya iş yapmak isteyen işadamları tarafından finanse edildiğini, bu desteğin karşılıklı bir alışveriş olduğunu söylüyordu… İşadamları partilerin, adayların kampanya harcamalarını karşılayacaklar, akabinde de devletin veya belediyelerin açacağı ihalelerde kayırılacaklardır demişti… Aklıma hemen bugünler geldi… Sadece son 12 yılda benim bildiğim 164 defa Kamu İhale Yasası değişmişti… Yapılan bu değişiklikler ve torba yasalara eklenen düzeltmeler pardon aflarla ihaleleri zaten tartışmalı hale getirmişti…

Neyse biz gene sohbetimize dönelim…

Büyüğümüz; işadamları için bu bir yatırımdır, bir koyup on kazanacaklardır. Haksız, yolsuz kazanç elde edeceklerdir. Türkiye’de siyasi sistem “YAĞMA SİSTEMİ” haline getiren mekanizma işte budur diyordu...

İyi de bu mekanizma nasıl işliyordu diye düşünürken cevabı hemen geldi.

Bu mekanizmayı saat gibi işleten bizlerin oyları olduğunu ifade etti. Bütün hesapların, bizlerin oyları üzerine kurulduğunu maalesef yapılan bu hesapların da tuttuğunu söylüyordu…

Rüşvet ve yolsuzluk her sistemi içten içe çürütür; sonuçta işlemez hale getirir. “YAĞMA SİSTEMİ”nde mesele, sizin oylarınız üzerine, sizden toplanan vergileri koyarak kamu kaynaklarını siyasi yatırımcıya peşkeş çekmekle, sizi soymakla bitmemektedir. Mesele, sizlere suyu, elektriği, kömürü, doğalgazı daha pahalıya satmaktan ibaret değildir.

Yolsuz şekilde iş yapanlar; becerikli, namuslu insanları sistemin dışına itmekte, iş yapamaz hale getirmektedir. Usulsüzlüğe, yolsuzluğa bulaşmadan namusluca iş yapmak adeta imkansız hale gelmektedir.  

‘YAĞMA SİSTEMİ”, yeteneksizleri, beceriksizleri tepenize dikmekte, namuslu dürüst olanlara ise yaşama hakkı tanımamaktadır.

Her şeyin ters gitmesinin, gündelik hayatınız içinde yaşadığınız, şahit olduğunuz aksaklıkların, yoksulluğunuzun, sefaletinizin sebebi işte bu mekanizmadır:
 “YAĞMA SİSTEMİDİR” diyordu.

Bu sistem, eğitimi, adaleti, güvenliği, ekonomiyi mahvetmektedir. Hak etmeden kazanmanın, yolsuzlukla, usulsüzlükle köşeyi dönmenin kural olduğu yerde doğru yapılan hiçbir iş olamaz. Yağma sistemi ayakta kalmak için milleti böler, parçalara ayırır, birbirine düşürür. Millet bölünmüş vaziyette birbiriyle didişirken, yağmacılar fütursuzca yolsuzluklarını, hırsızlıklarını sürdürürler.

Siyasetin, devletin, yani bizlerin ekonomik kaynaklarının sağa sola peşkeş çekmek olarak anlaşıldığı, kitle partilerinin menfaat şebekeleri şeklinde teşkilatlandığı bir ülkede, ne yazık ki hiç bir iş yolunda gitmez. Emekli, dul, yetim sahipsiz kalır. İşçi, memur, esnaf ezilir. Yoksulluk, çaresizlik, ülkenin basiretsiz ellerde kalması, dış politikada itibarsızlık kaderiniz haline gelir.

Sohbetteki herkes gibi bende tespitlerin çok doğru olduğu noktasında mutabıktık. İyide büyüğümüz bu saat gibi işleyen mekanizmanın veya sistemin çarkına çomak nasıl sokacaktı… Bu yağma sistemi nasıl sona erebilirdi?

Büyüğümüz bizi beklemeden hem soruyu sordu hem de cevabını verdi…

Çare nedir, bu yağma sistemi nasıl sona erer biliyor musunuz?  
ÇARE SİZSİNİZ. Çare size her seçimde verilen söz hakkıdır. Çare oylarınızdır.

“YAĞMA SİSTEMİ”nin, milleti bölerek oy avcılığına çalışanların dayanağı sizsiniz, sizin oylarınız. Başımızın belası bu kamburu sırtımızdan söküp atacak, bu sistemi hırsızların, uğursuzların başına yıkacak olan da sizlersiniz… diyerek büyüğümüz sohbetini bitirmişti.

Gerçektende bu yağma sistemini yaşatan sizce de seçimlerde verdiğimiz oylar mı?

Ne dersiniz ?

Selam ve dua ile…

Yazarın Yazıları