Ekrem VANLI
  • 16/06/2017 Son günceleme: 16/06/2017 22:53
  • 8.417

Mevla’mızın lütuf ve ihsanı ile farz olan Ramazan orucumuzu ve içinde kadir gecesi bulunmayan bulunmayan bin aydan daha hayırlı kadir gecesi de yaklaşmakta ve ihya etmeye gayret göstereceğiz, zekât ve sadaka-i fıtırlarımızı verdik ya da vereceğiz. Bu aya mahsus ibadetlerimizi ifa ettikten sonra, yine Mevla’mızın lütuf ve keremi ile hep beraber Ramazan Bayramına doğru gidiyoruz.

Bayram günü yüce Rabbimizin emrine imtisal ederek, bu mübarek aya hürmet edip, oruç farizasını yerine getirenler için dünyada Rabbimizin ihsan buyurduğu sevinç, saadet ve ilahî bir ziyafet günüdür.

Bayram insanları kaynaştırıp bir araya getiren en güzel vesilelerden biridir. Öyle ki, bayramda şahlanan yardımlaşma ve hediyeleşme ruhu yalnızca hayatta olanlara bağlı kalmaz, dünyadan gidip kabirlerinde bir Fatiha bekleyenlere kadar uzanır. Onların bu dileğini yerine getirmek için müminler bayramda kabirleri ziyaret ederler; ruhlarına Kur’an’lar, Fatihalar ve dualar okuyarak onları da sevindirirler.

Bayramların maddî ve manevî bakımdan birçok faydaları vardır. Bunlardan en mühimi de dinî kardeşliğin daha da kuvvetlenmesi ve dinimizin çok kıymet verdiği dinî kardeşlik şuurunun daha çok inkişaf etmesidir.

Ramazan Bayramının müminler arasında özel bir yeri vardır. Çünkü Ramazan Bayramı, her gün tutulan orucun iftar vaktindeki sevinci gibi, tutulan bir aylık orucun toplu bir iftar sevincini ifade eder. Ramazan’ın yaz mevsimine denk geldiğinde sıcak günlerde nefislerine oruç tutturan müminler, sabır imtihanını vererek manevi sorumluluğu yerine getirmenin sevincini Ramazan Bayramında yaşama imkânına kavuşurlar.

Herkes bir gün önce kimin emrine uyarak oruç tutuyorsa, bugün de Onun rızasına uyarak orucunu açar. Ve Onun gerçek nimet Sahibi olduğunu hakkıyla idrak ederek, gerçek bir şükre yol bulur. Bayram bir aylık orucun toplu bir iftarı olduğu için, günlük iftarların sünnet türünden adabı bayramda da yerine getirilir. Nitekim orucunu tatlı bir şeyle açmayı adet edinen Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam, Ramazan Bayramına da tatlı yiyerek başlarlardı.

Ramazan Bayramı, bağışlanmış olmanın bir sevinç işaretidir. Bu bağışlanma müjdesini insanlara melekler veriyor. Ramazan Bayramı sabahı melekler yollara dökülür ve şöyle seslenirler:
Ey Müslümanlar topluluğu! Keremi bol olan Rabbinizin rahmetine koşunuz. O, bol iyilik ve ihsanda bulunur. Sonra onlara bol bol mükâfatlar verilir. Siz gece ibadet etmekle emir olundunuz ve emri yerine getirdiniz. Gündüz oruç tutmakla emir olundunuz, orucu tuttunuz ve Rabbinize itaat ediniz, mükâfatınızı alınız.’’

Bayramda erken kalkmak, gusletmek, misvak kullanmak, güzel koku sürünmek, yeni ve temiz elbise giymek, sevindiğini belli etmek, yüzük takmak, karşılaştığı müminlere güler yüzle selam vermek, fakirlere çok sadaka vermek, İslamiyet’e doğru olarak hizmet edenlere yardım etmek, dargınları barıştırmak, akrabayı, din kardeşlerini ziyaret etmek, onlara hediye götürmek sünnettir.

Ayrıca Ramazân-ı Şerîfin aramızdan ayrılması ile kulluk vazifelerimiz bitmiş olmuyor. Onun için kendimizi emniyet içinde hissederek bir boşlukta zannetmemiz doğru değildir. Tam aksine bütün kulluk vazifelerimize daha çok dikkat etmemiz gerekir.

Zamana ve mekana sığmayan bir bereket ile bereketlenmek ve bağışlanmış olmanın şerefli makamına erişmiş olmak temennisiyle Ramazan Bayramınız hayırlara vesile olsun.

Yazarın Yazıları