Sinan KAVRAKOĞLU
  • 01/01/1970 Son günceleme: 07/06/2009 00:11
  • 15.452

Yazı İşleri Müdürümüz Muharrem Kaşıtoğlu enfes bir yazı kaleme almış. Biraz duygusal da olsa her satırına imza atılacak cinsten… Beni beş yıl öncesine götürdü yazı…

Çoğunuzun malumu Dost Beykoz gerek Beykoz ve gerekse ülke siyasetine çok değerli isimler kazandırmış oldukça etkili bir yayın… Bundan beş yıl önce ben de bu akımdan etkilenmiş ve ÖSS sınavına girip Yerel Yönetimler bölümünü kazanmış, “yapacaksan en iyisini yap” kuralına çok inanan biri olarak hedefimi çizmiş ve büyük bir hevesle Anadolu Üniversitesi AÖF Yerel Yönetimler Bölümü’ne kaydımı yaptırmıştım. Amacım bu bölümü başarıyla tamamlayıp Siyaset Akademisi’ni de bitirdikten sonra siyasete sıkı bir şekilde girmekti…

Daha sonra hayatımda köklü değişiklikler yapmama yol açan mucize kabilinden bir takım olaylar yaşayınca siyasetle ilgili çizmiş olduğum bu hedefimi oturup tekrar değerlendirdim. Ve bu değerlendirmeyi yaparken önce Türk Siyasi Tarihi’ni iyice sindirerek okudum ve daha sonra da iki ölçü aldım kendime; ya bu dünya, ya ebedi dünya. Evet, siyasete girme kararım ve bu kararımı uygulama safhalarımın sonunu “ya bu dünya, ya ebedi dünya?” ikileminin içini dolduramam getirdi –dolduranlara veya doldurduğunu zannedenlere elbette lafımız yok-.

Sonuç itibariyle hızla uzaklaştım o ortamdan ve üniversitedeki eğitimimi derhal bıraktım. Nefsime karşı kazandığım bu zafer yüreğimi aydınlatırken, her türlü olumsuzluğa karşı beslediğim sabır ve tevazu bu zaferin ödülü oldu.

Kaşıtoğlu idealleri olan, genç, dinamik ve sevgi dolu bir insan. Siyaset dehlizinin henüz eşiğindeyken yaşadığı olumsuzluklar dehlizin içerisi için kendisine bir ışık tutmuştur umarım. Siyaset yolculuğunda dehlizin içerisi hep karanlık olacağı için “bu ışık siyasi hayatında göreceği son ışık olmaz inşallah” demek düşüyor bize…

Ortak payda Beykoz olmalı…

Tekel Fabrikası’na üniversite Beykoz’da büyük heyecana yol açmış bütün kesimlerin sözlü desteğini almıştı. Gerek Dost Beykoz gerekse diğer kardeş yayınlar bu konuya büyük destek vermiş, takip etmiş ve gündemde kalmasını sağlamıştı.

Ancak maalesef yapılan çalışmalar yeterli olmadı. Olsaydı şu an üniversiteyi konuşuyor olurduk, elimizden nasıl gittiğini değil.

Bu girişimin başarısızlıkla sonuçlanmasında işin başını çeken Beykoz Vakfı’nın son yıllarda yaşadığı güven kaybının etkisinin olduğu bir kenarda dururken, üniversite ile ilgili üst düzey görüşmelerde Beykoz Vakfı’nı temsil eden bazı isimlerin kes ayakkabı ve kot pantolonlarla bu görüşmelerde yer alması işi ne kadar ciddiye aldıklarını gözler önüne sermeye yetiyor maalesef.

Ortak payda Beykoz olmalı dedim ama kimsenin Beykoz’u umursadığı yok. Beykoz için maalesef hali hazırda ciddi bir proje de henüz duyabilmiş değiliz. Sorunlar belli, çözüm yolları belli, ilgili kurumlar belli. Belli olmayan tek şey belirsizlik. Kahve fincanlarının dibindeki telve gibiyiz. Bol bol fal bakıp, umut dağıtıyoruz.

Temsilde yetersiz kalan masada konuşamaz

AK Parti İl Kongresi geçtiğimiz günlerde yapıldı. 250 bin nüfuslu Beykoz’dan sadece bir kişinin İl Yönetimi’nin yedeğinde olması büyük talihsizlik.

Gerek siyasi partilerde gerekse STK’larda Beykoz ne kadar çok isimle temsil edilirse sorunlarımız da o kadar çabuk çözüme kavuşur diye düşünüyorum. Yani ne kadar çok temsilciniz olursa masada o kadar yeriniz olur ve sesiniz de o kadar gür çıkar. İşte biz bunu başaramadık. Zira herkes yanındakinin ayağına basıp sıçramaya çalışıyor.

Bir şey daha… 2011’de yapılması planlanan genel seçimlerde Beykoz’un hangi partiden olursa olsun mutlaka bir milletvekili çıkarmasını arzu ediyorum. Umarım bu sefer en azından bunu başarırız…

Yazarın Yazıları