Av. Ferda KAZANCIBAŞI
  • 11/09/2015 Son günceleme: 11/09/2015 22:00
  • 4.997

Yeryüzündeki bütün savaşların sonucunda, zafer kazanan taraf yenik düşen tarafın ordularının devre dışına çıkartılmasını ve pasif hale getirilmesini şart koşar. Bu dünyanın kuralıdır.

Yakın tarihimizdeki ibret verdici acı örneğe bakıldığında;

Birinci Dünya Savaşı’nın sonucunda Osmanlı Orduları yenik düşmüş. Yedi düvel üzerimize çullanmış. 30 Ekim 1918 günü Mondros Mütarekesi imzalanıyor. Bu nedenle mütarekenin (5)’nci maddesinde Osmanlı Orduları’nın terhis edilmesi, mütarekenin (6)’ncı maddesinde Osmanlı Donanması’nın teslim olması şart koşuyor. Neticede ordularımız pasif hale getiriliyor, vatanın dört bir köşesi düşman işgali altına giriyor. Şimdi ise yedi düvel bir olmuş gene karşımızda… Bundan (97) yıl önce emperyalist ülkeler 15 Mayıs 1919 gününden itibaren vatan topraklarının işgal edilmesinde Yunanlıları nasıl kullanmışlarsa, şimdi de PKK’yı kullanıyorlar. Arada bir fark yok.

Kandil dağında Murat Karayılan ile toplantı

Barış süreci adı altında Mondros mütarekesi gibi ileri sürülen şartların vahametini gerek iktidar ve gerekse muhalefet sözcüleri bir türlü halka açıklamıyor. Halk barış sürecinin ne olduğunu veya ne olmadığını bilmek hakkından yoksun bırakılıyor. Buna karşıt barış sürecinin vahameti PKK sözcülerinden duyuluyor.

Murat Karayılan adındaki PKK haini, 25 Nisan 2013 Cuma günü Türkiye’deki gazetecileri KANDİL’DE basın toplantısına davet ediyor. Mondros Mütarekesi gibi barış şartlarını açıklıyor.  Buna göre Anayasa’da istedikleri değişikliğin yapılmasını, özerkliğin tanınmasını ve Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılmasını şart koşuyor, isteklerinin yerine getirilmemesi takdirinde yeniden silaha sarılacaklarını küstahça tehdit ve ilan ediyor.

Yenilmediğimiz bir savaşın barışına zorlanıyoruz   

1. Kandil dağındaki toplantı esnasında Murat Karayılan adındaki hainin açıklamalarından PKK’nın asla silah bırakmayacağı herkes tarafından çok açık olarak anlaşılmakta idi. Hal böyle iken ülkeyi yönetenler cennette mekân vaat eder gibi barış sürecini tozpembe göstermekteler.

2. En kritik şartlarda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin vatanı savunma görevi valilerin iznine bağlı kılındı. Mehmetçik’in vatan savunması görevi engellendi.

3. Barış süreci esnasında PKK’nın Türk Silahlı Kuvvetleri’nin boşalttığı alanlara yayıldığı, yol kestiği, kimlik kontrolü yaptığı, silah ve malzeme depoladığı haberleri basından duyuluyor. Ülkeyi yönetenler ise tüm uyarıları duymazlıktan geliyor.   

4. KÜRT AÇILIMI kışkırtması ile başlatılan emperyalizmin ekmeğine yağ sürülmesi BARIŞ SÜRECİ ile devam ettiriliyor. Yenilmediğimiz bir savaşın barışına zorlanıyoruz. Bir tarafta ANALAR AĞLAMASIN denerek duygu sömürüsü ile vatan savunması engellenmeye çalışılıyor. Diğer tarafta bağrına ateş düşmüş şehit anaları hakarete uğruyor, yerlerde sürükleniyor. Şehitlerimize KELLE deniyor. MİLLİYETÇİ DUYGULAR aşağılanıyor. Bir gariban Ay Yıldızlı Bayrağımızı sattığı için tutuklanıyor. Resmi kurumlarımızdan (T.C.) kaldırılıyor. Bundan cesaret alan PKK polis panzerlerine, binalarımıza Molotoflarla saldırıyor, durakları yakıyor, otobüsleri ateşe veriyor, bütün bunlardan sonra da teröristler için (Sokak aralarına kaçarak izlerini kaybettirdiler) deniyor.  Vahim durumları dile getiren gazeteciler tutuklanıyor, ağzını açan içeri atılıyor. Halk sindirilmiş vaziyette.

Şimdi ise

PKK süreç esnasında terörist sayısını dört katına çıkartma, uzun namlulu silah ve cephane yığınağı yapma, karakol ve köşe başlarını tutma, emirleri altındaki belediyelerin araçları ile asfaltlara sinsice uyuyan mayın döşeme ve her türlü tuzak yerleştirme fırsatını bulmuş. Bizler ise bu ihanet karşısında birden bire kendimizi dehşet dolu günlerin içinde bulduk. Vatan evlatlarımızın kahpece pusuya düşürüldüğü, ocaklarımızın bağrına ateşlerin düştüğü arka arkaya gelen şehit haberleri ile sarsıldık.     

09.09.2015 tarihi itibariyle kayıplarımızın bilançosu 69 Asker, 48 Polis, 11 Köy korucusu olmak üzere toplam 128 şehit verdik. Şu anda Türkiye kan ağlıyor. Hepimizin üzerinde şehitlerimizin şahadet hakları var. Hepimiz şehitlerimizden helallik almanın borcu altındayız.       

Ey bu ülkenin yönetimi ile sorumlu kişiler

PKK barış süreci boyunca terörist sayısını dörde katlarken, silah ve cephane yığınakları yaparken sizler nerde idiniz?  Sizler bu ülkenin varlığını korumak ve kollamakla sorumlu kişiler değimli siniz? Nedir bu ülkenin hali? Bu vatanı bunun için mi teslim ettik size? Sizler Mehmetçiğin vatan savunması görevini valilerin iznine bağlı kılarak engellemiş olmasa idiniz, şimdi evlatlarımızı şehit vermeyecek, ocaklarımızın bağrına ateşler düşmeyecekti. Uğradığı ihanet karşısında halk ayağa kalkınca şaşkına döndünüz ağız değiştirmeye başladınız. Yakın zamana kadar, şehitlerimize kelle diyenler, şehit analarını aşağılayanlar, yerlerde sürükleyenler, Türkiye Cumhuriyeti (T.C)’sini kaldıranlar, milli duyguları aşağılayanlar şimdi de değişik kisveye bürünüp birden bire milliyetçi kesilerek kendilerini kamufle etmeye çalışıyorlar. Halk her şeyin farkında. Halk arka arkaya gelen şehit haberleri karşısında timsah gözyaşları dökenlerin de farkında. Sizler bu ihanetin bedelini ödemekten kaçamayacaksınız.

Bizler yedi düvele karşı var olma yok olma mücadelesi veriyoruz

PKK’nın arkasında yedi düvel var. Biz esasen PKK ile değil emperyalizm denen yedi düvel ile savaşıyoruz. Şu anda Türk Silahlı Kuvvetlerimiz aslanlar gibi vatan savunmasında. PKK şaşkına dönmüş vaziyette. Son hamlelerini yapıyor. Ergenekon ve Balyoz kumpasları karşısında çökertilen Türk Silahlı Kuvvetleri şimdi dimdik ayakta. Efsane geri döndü. Mehmetçik unutanlara kendisini yeniden hatırlatıyor. Bu sayede Güneydoğu Halkı dükkân kepenklerini açacağı ve huzura kavuşacağı günlerin ümidi içinde.

Mustafa Kemal 26 Ağustos 1922 Cumartesi sabahından itibaren başlattığı taarruzlarda darmadağın olan düşmanın peşini bırakmadı. Kökü kazınıncaya kadar düşmana soluk alma fırsatı vermedi. Nihayet bir daha bellerini doğrultamayacakları şekilde 30 Ağustos 1922 Çarşamba günü son darbeyi vurdu.

Şimdi de emperyalist ülkelerin baskılarına, içimizdeki hainlerin kara propagandalarına bakmadan bir daha hortlamayacakları şekilde PKK’nın da kökünü kazımaya mecburuz. Merak etmesinler, bu millet ölmedi…

Yazarın Yazıları