Sinan KAVRAKOĞLU
  • 01/01/1970 Son günceleme: 11/03/2010 23:11
  • 23.421

312 km2 üzerine kurulmuş muhteşem bir coğrafyada yaşıyoruz. Bir yanımız deniz bir yanımız orman. Suyu bol, toprağı bereketli. Kışı kış, yazı yaz. Baharı ise bambaşka... İnsanı ise tipik Anadolu insanı; sımsıcak, sabırsız, fedakâr. Alabildiğine cesur ve atak.

Yirmi beş mahallede 219 814 kişi ve yirmi bir köyde 21 722 kişi olmak üzere toplam 241 536insanımız yaşıyor bu muhteşem coğrafyada. Yani km2’ye 772 kişi düşüyor.

1935 yılında toplam nüfus 21 3081960’da 58 3171970’de 76 3851980’de 114 812,1990’da 163 7862000’de 216 985 ve son olarak 2009’da 241 536 olmuş nüfusumuz.

Tamamı Doğal SİT alanı ilan edildiği 1995 yılından bu güne kadar 85 bin kişi artmış nüfus. Doğum-ölüm arasındaki yıllık farkı biraz abartalım ve üç bin diyelim. 1995’den günümüze bu eder 45 bin... Demek ki Fabrikaları kapatılmış, işsizliğin tavan yaptığı Beykoz birileri için cazibe merkezi olmaya devam etmiş... Zira en az 40 bin göç almış 14 yıllık bu süreçte...

Beykoz’un yüz ölçümü 312 km2 dedik. Hadi gelin bunu da detaylandıralım...

312 km²’nin yüzde 80’i Devlet Ormanıyüzde 4,50’si Özel Ormanyüzde 3,89’u Maliye Hazinesi, Belediye ve Vakıf Arazileri, % 11,69’u ise Özel Mülk...

Yani bu 312 km2 üzerinde vatandaşların mülkiyet hakkı iddiası ve talebinde bulunabileceği bölümÖzel Mülke tekabül eden yüzde 11,69, yani 36 km2. Bunu nüfus yoğunluğuna oranlarsak km2’ye 6 709 kişi düşer ki buna verilebilecek en yakın örnek karınca yuvası veya arı kovanıdır sanırım.

Bir kilometre karede 6709 kişinin yaşaması demek, ortalama 100m2’de (bir ailenin yaşamsal alanı) 0.67 kişinin yaşaması demek oluyor. Tabii yol, okul, cami, park gibi yaşamsal önceliklerimiz bu oranlara dâhil değil...

Elbette tapu edinmek, ev, mülk sahibi olmak herkesin hakkı... Bu yazıyı da bütün derdi başını sokacak bir eve kavuşmak olanları tenzih ederek yazıyorum.

Beykoz şu veya bu şekilde 1995 yılına kadar ciddi bir yapılaşmaya sahne olmuş. Alan almış, çeviren çevirmiş... Özel mülkmüş, hazine arazisiymiş, vakıfmış, belediyeymiş... Hiç kimse bakmamış ve bakmak istememiş. Birileri de bu işten feci paralar kazanmış ve kazanmaya devam ediyor... Ama kazandığı paranın nevine bakmak lazım; hak mı diye...

Başını sokacak bir evi olması her ailenin en tabi hakkı dedik. Ama bu gün Beykoz’da kamu arazilerine yaptığı kaçak binalarda onlarca, yüzlerce daireyi, işyerini inanılmaz rakamlarla kiraya vererek elde ettiği korkunç rantla geçimini sağlayan insanların sayısı hiç de az değil. Bu insanlar bir de kendilerine tahakkuk eden ecr-i misillerde bir bardak suda fırtına koparmıyor mu? Ne diyebilirim ki... İnsanın en büyük düşmanı nefsi değildir de nedir?  

Barınmak her insanın hakkı dedik. Devlet bunu sağlayacak yatırımlar ve projeleri de üretmek zorunda ve mevcut hükümetin bu konuda çok güzel çalışmaları var. Bu çalışmaları Beykoz’da da görmek istiyoruz. Zira Beykoz’da yaşayan ciddi bir oran bu güne kadar ne her hangi bir yeri çevirmiş, ne de 2-B , Vakıf veya hazine arazisine ev kondurmuş. Sabırla devletinin kendisi için üreteceği toplu konut projelerini bekliyor. Ve maalesef işin trajikomik yanı; belediyemiz toplu konut projeleri üretebilecek uygun boş yer bulamamanın açmazlarını yaşıyor. Ne denebilir ki? Bir yanda bir şekilde sahiplenilmiş kamu arazileri, bir yanda da yatırım yapmak için boş arazi bulamayan belediye...

Bu gün vatandaş “ben bu araziyi falancadan aldım benimdir!” diyor... Demekte de haklıdır belki. Ama yine her hangi bir yer için “burayı filancadan aldım benimdir!” demeyen, diyemeyen yüzlerce Beykozlu kardeşimiz var. Ve onların da başını sokacak güvenli, ekonomik ve kentli olduğunu hissettirecek konutlara ihtiyacı var.

On dönüm hazine arazisinin içine minik bir kulübe kondurup; “Tapumu istiyorum” diyenlerin cesaretine hayranım. Ancak biz yöneticilerimizden bu anlayışa taviz vermeyecek feraseti görmek istiyoruz.

Vesselam...

* İstatistikler Beykoz Kaymakamlığının verilerinden alınmıştır.

Yazarın Yazıları