A. Raif ÖZTÜRK
  • 01/01/1970 Son günceleme: 06/01/2013 23:11
  • 10.417

Geçenlerde, Pazar (23.12.2012) günü Datça’da bir trafik kazasında, Astsubay Ahmet Murat Birdane ve eşi Mehtap Birdane, kullandıkları otomobillerinin 70 metrelik uçuruma yuvarlanması sonucu vefat ederek, zorunlu ahiret hayatına başlamışlardı.

Fakat kazadan tam 26 saat sonra olay yerine ulaşan jandarma ekipleri, ailenin yanlarında bulunan çocukları 1 yaşındaki Elif bebeğin bedenini, kazanın gerçekleştiği yerin 50 metre uzağında canlı olarak bulmuşlardı. 

Yani, Elif bebeğin Allah c.c. tarafından verilen ömür süresi dolmamış ve eceli gelmediği için, otomobille birlikte 70 metrelik uçurumdan düşmesine rağmen, o ailesi gibi ölmemişti. Tek kelimeyle Allah c.c. onu bu kazadan korumuştu.

Kısaca olay böyleyken, Posta gazetesinin haberi okuyucularına yansıtma şekli ve kullandığı şok manşet, bakınız nasıldı: “TABİAT ANA MUCİZESİ”…

Ben bu ifadeye ve altındaki maksada takıldım:

 

Diğer yandan; anlı şanlı Prof.’lar ve diğer aydın geçinenler de, ikram’ı İlâhi olan nimetlerden bahsederken, “Tabiatın cömertliği”, “Tabiatın bizlere ikramı”, “Doğa Ana” veya“TABİAT YARATTI” gibi sözlerini hepiniz çok duymuşsunuzdur.

 

İşte bu mantıksız ve mesnetsiz sözler, yüce Yaratıcının bir nev’i şeriatı olan Teşnî-i şeriatı, yani Tabiat kanunlarını (hâşâ) TANRI (yani yaratıcı) gibi gösterip, Allah’ı c.c. ve İlâhî emirleri kamufle etmeye çalışma gayretlerinden kaynaklanmaktadır. Bu çabalamanın altında da Allaha c.c. inanmanın devamındaki ibadet mükellefiyeti ve nefsin hoşuna giden gayri meşru yaşayışın kısıtlanması yatmaktadır...

 

Bir diğer taraftan ise işte bu zihniyetin çevreci dernekleri tarafından; ormanları, park ve bahçeleri korumak amacıyla “Tabiatı koruyalım”, “Doğayı koruyalım.” Gibi levhalar veya pankartlar astıklarını görmekteyiz.  

 

Şimdi, buradaki çelişkiye lütfen DİKKAT edelim:

·        TANRI (yani yaratıcı)olarak göstermeye çalıştıkları Doğa veya Tabiat, eğer tanrı ise kulları (!) tarafından korunmaya ihtiyacı olur mu hiç?

·        Eğer kendisini korumaktan bile âciz ise, ona nasıl tanrı denilebilir?

·        Eğer kendisini korumaktan bile âciz ise tabiat, çamurdan kiraz, elma, şeftali, karpuz, domates, nar veya ceviz yapmayı nasıl becerebilir?

·        Eğer kendisini korumaktan bile âciz ise insanların, hangi mevsimde hangi vitaminli meyvelere ve sebzelere ihtiyacı olduğunu nereden bilecek?

·        Eğer kendisini korumaktan bile âciz ise tüm insanlığın menfaatine olan(mevsimler, dünyanın 23 derece eğimle ve 33 Km./Dk. Hız ile seyri, milyonlarca ton su taşıyan bulutların sevki v.s. gibi) binlerce faaliyeti, nasıl icra edebilecek?...

·        Eğer kendisini korumaktan bile âciz ise o Elif bebeği nasıl koruyacak?...

Bu saçma çelişkileri gördükçe, bu zihniyetin, asr-ı cehaletteki bedevi insanlardan çok daha cahilce hareket ettiklerini, birazcık düşünen ve aklıselim olan herkes hemen anlayabilir.

·        Hz. Ömer; İslâm ile müşerref olmadan önceki hayatında yaşadığı bir çelişkiyi, burada hatırlayalım. Koca Ömer şöyle itiraf ediyor:

-“İslam’dan önce hamurdan putlar yapıyor ve onlara tapıyorduk. Sonra acıkınca da o putları yiyorduk. Bu hallerimizi hatırladıkça, o günkü cahilliğimize ve idraksizliğimize çok gülüyorum.”

Şimdi ben çok merak ediyorum:

·        Yukarıda arz ettiğim anlı şanlı zihniyet, bu çelişkili hallerine acaba ne zaman çok gülecekler?

·        Ne zaman Hz. Ömer gibi mutlu ve huzurlu olacaklar?...

Eğer akıllarını başlarına alıp, bu çelişkilerini telafi etmezler ise dünyada hiç gülemeden, Âhirette çoook ağlayabilirler…

Vesselâm.

Risale-i Nurdan, birkaç vecîze:

Evet, her şeyi maddiyatta arayanların akılları gözlerindedir. Göz ise, ma'neviyatı göremez.(Yani, gerçek âlemi göremez ve YOK zanneder.)

·        Eyvah, aldandık! Şu Dünya hayatını sabit zannettik. O zan sebebiyle, bütün bütün zayi ettik. Evet, şu güzerân-ı (akıp-giden) hayat bir uykudur; bir rüya gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi, bir rüzgâr gibi uçar, gider.

TABİAT dedikleri şey, ancak bir sanat eseri olabilir, sanatkâr olamaz. Nakıştır, nakkaş(nakış yapan, süsleyen)olamaz.

Ahkâmdır(İlâhî buyruklardır, verilmiş hükümlerdir),hâkim olamaz.

Yaratılmıştır, yaratıcı olamaz.

Kanundur, kudret olamaz.

Bir ölçü ve bir cetveldir, ölçen ve biçen olamaz...

Yazarın Yazıları