A. Raif ÖZTÜRK
  • 01/01/1970 Son günceleme: 24/11/2013 23:11
  • 11.045

Yıllar önce bir belge olarak arşivlediğim şu yazıyı okurken, gözyaşlarıma hâkim olamadığım için sizlerin de istifadenize sunuyorum.

·    Süleyman Hilmi Tunahan Hz.nin yakın talebelerinden, Mehmed Emre Hocaefendi anlatıyor:

Sivrihisar’da vazifeye başladığım sırada ziyaretime gelen Emirdağ Müftüsü Mehmet Oral’a iade-i ziyarette bulunmak üzere Emirdağ’a gitmiştim. Bahsi geçen zat beni birkaç gün misafir etti. Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin bu ilçede bulunduğunu öğrenince Kur’an Kursu öğreticisi Hafız İbrahim ile birlikte Üstad'ı ziyarete gittik. Bu muhterem zatın ikamet ettiği ev, Kur’an Kursu’nun tam karşısındaydı. Sokak kapısından içeri girince elle yazılmış bir kâğıdın kapısının arkasına raptedildiğini gördüm. Ve merak saikasıyla yaklaşıp okudum. 
Üstad'ın ifadesiyle kaleme alınmış bulunan yazıda şöyle deniyordu:

"Ben yaşlı ve hasta bir Said’im. Beni ziyaret etmek isteyenler kitaplarımı okusunlar. Böylece daha çok istifade ederler." 

Üstad Hazretlerinin hizmetinde bulunan Zübeyir abi, bizi görünce aşağı indi ve maksadımızı öğrenince kapının arasındaki kağıdı gösterdi. Ben "O yazıyı siz gelmeden önce okudum. Buna rağmen ziyaret etmek istiyorum. Kabul etmezlerse geri gideriz." dedim. Yukarıya gidip geri geldi ve Üstad'ın huzuruna kabul edileceğimizi haber verdi, çok sevindim. 
Odadan içeri girdiğimizde Üstad, oturmakta bulunduğu karyolanın üzerinde iki dizi üzerine gelerek boynuma sarıldı. Ben de elini öpüp oturdum. Said Nursi Hazretleri kendine mahsus şivesiyle; 
-"Müftü deyince yaşlı, ihtiyar bir kimse tasavvur ediyordum. Sen gençmişsin. Kimde okudun?" dedi.

Ben: "Süleyman Efendi hazretlerinde" cevabını verdim. Bunun üzerine; Üstad:

-"Ben kendini görmemişem. Fakat manen tanırım. Ulema-i su İslam dininin şerefini ayak altına düşürdüler. Fakat o (Süleyman efendi) bunu minarenin şerefesi gibi yükseltti. Onu ve talebelerini okuduğum evradın sevabına ortak kılıyorum." dedi. 

Pırıl pırıl parlayan gözleri, zekâsındaki fevkaladeliği yansıtmaktaydı. Bakışlarındaki maveralara uzanan bir ruh hasleti müşahede olunuyordu. Kemalâtını aynelyakin müşahede ederek, yarım saat kadar huzurunda bulunduktan sonra duasını ve müsaadesini talep ederek ayrıldım.

(Mehmed Emre-Hatıralarım. s: 55-56-Erhan yay.)

·         (Merhûm) Mustafa Sungur abiden aynı konuda bir hatıra:

16 Eylül 1959 tarihiydi. Bediüzzaman Hazretleri aniden şiddetli rahatsız oldu. Bu rahatsızlığı üç gün devam etti. Gazete okumadığından ve radyo dinlemediğinden hâl-i âlemden haberi yoktu. Üç gün sonra İstanbul’dan Rüşdü Bey isimli talebesi geldi. Onu görünce hemen ahvâl-i âlemden ve İstanbul’da ne olup bittiğinden sordu. O da "Üstadım, Süleyman Efendi vefat etti" deyince, Üstad birden kalkarak "Kardeşim, Şeyh Süleyman mı? Şeyh Süleyman mı?" diyerek dikkatle sordu. "Evet üstadım, Şeyh Süleyman" deyince Bediüzzaman şöyle dedi: "Kardeşim ne zaman vefat etti?" Bu soruya verilen cevap bizi daha da hayrete düşürmüştü. Zira tam vefat ettiği saat, Bediüzzaman hastalanmış ve bu manevi elemi hissetmişti. Bediüzzaman, devamla "Kardeşim, Allah rahmet eylesin, Allah rahmet eylesin, mübarek veli bir zattı, mühim hizmetler ifa etti. Allah rahmet eylesin."

(Prof.Dr. Ahmed Akgündüz-Arşiv belgeleri ışığında Süleyman Hilmi Tunahan-Osav yay.)

 

·         Süleyman Hilmi Tunahan'ın bendelerinden Arif Hikmet Köklü Beyefendi 14.09.2001'de şu enteresan hatırayı anlatmışlardır.

Bazı kimseler Bediüzzaman Said Nursi aleyhinde neşriyatta bulunuyorlardı. Onların tesirinde kalarak Şeyh Süleyman Efendi hazretlerine "Biz Said Nursi'yi nasıl bileceğiz?" diye sordum. Süleyman Efendi: "Bediüzzaman hazretleri Türkiye'de en sevdiğim zattır" dediler.

Yanından bir zat çıkıyordu, onu kast ederek ‘Siz gelmeden önce bir zat gelmişti. Said Nursi hazretlerinin yanından gelmiş ve sohbetinde bulunmuş. Sohbette bizim bahsimiz olmuş. Ayağa kalkarak: "Ne kadar sevap kazanmışsam yarısını Şeyh Süleyman efendiye veriyorum" dediğini bize nakletti. Biz de o zata dedik: "Biz de bu güne kadar sevap ve hayır namına ne kazandı isek hepsini Said Nursi hazretlerine hediye ediyoruz. Bunu kendisine bildirirsiniz..."

 

·         Yine Arif beyin nakline göre Süleyman efendi şöyle buyurmuş:

"Said Nursi'ye makamını bizzat Resulullah vermiştir. En yüksek dereceye çıkmıştır. Hz. Allah'ın ilham ettiği şekilde yazacak, onun hizmeti de öyle..." 

Halen Hollanda'da bulunan Abdullah Tekin Hocaefendi de şöyle bir hatıra naklediyor:

'Risale-i Nurları okumakla birlikte çeşitli hoca efendilerimizden dersler de alıyorduk. Hacı Süleyman efendiden de uzun zaman ders aldık. Merhum, bizim Nurlarla irtibatımızı biliyordu.

Bir gün yakın talebelerine; "Bediüzzaman Hazretlerinin talebeleriyle aranızda zerre miktar bir ihtilaf çıkarırsanız, huzur-u ilahide iki elim yakanızdadır... Abdullah evladımız iki yerden feyiz alıyor. Bediüzzaman hazretleri o vazife ile tavzif edilmiş, biz de bu vazife ile tavzif edilmişiz." buyurdu.

Allah c.c. her ikisine de ganî ganî Rahmet eyleyerek, bizleri şefaatlerine nail eylesin.

Yazarın Yazıları