Av. Ferda KAZANCIBAŞI
  • 01/01/1970 Son günceleme: 12/05/2012 00:11
  • 12.470

Sporun beden ve ruh sağlığı yönünden kazandırıcı özelliği olduğu kadar aynı zamanda insani ilişkilerde sevgi, dostluk ve bütünleştirici işlevi vardır.

Birbirleri ile rekabet ortamında yarışırken insanları karşılıklı tanıştıran, kaynaştıran ve sevgi yumağı halinde birleştiren sporun mucizevî güzelliklerinden yaşanmış binlerce örnek var. Sporun gerçek anlamdaki güzelliklerine ilişkin bundan kırk yıl öncelerine ait tanığı olduğum taraftar ortamını genç kuşakların bilgilerine aktarmayı geleceğe yönelik toplumsal görev sayıyorum.      

 
Kırk yıl önceki taraftarlardan küçük örnekler
 
1970’li yıllarda lig maçları Beşiktaş’taki İnönü stadında oynanıyordu. On bir yaşındaki Fenerbahçe taraftarı kızımı da maçlara götürüyordum. O zamanlar rakip taraftarlar tribünlerde birlikte oturup maç seyir ediyorlardı. Sataşmalar hiçbir zaman kırıcı olmayıp bilakis ince nükteler ve ortak kahkahalar halinde idi. Yan yana oturan hasım taraflar birbirlerine börek, kek ve su ikramları yapıyorlardı.
Sizlere numaralı tribünden bir örnek aktarmak istiyorum.  Galatasaray’ın (3 – 1 ) kazandığı bir maçın son dakikalarında yenilgiye dayanamayıp tribünleri erken terk etmek isteyen kızıma Galatasaray’lı yaşlı bir beyin Ne o kızım nereye gidiyorsun? diye arkasından laf atmasına benim kızımın da geriye dönüp Cehenneme diye cevabı karşısında tribünde bir anda kahkahalar patladı. Galatasaray’lı yaşlı bey ile içten gelen gülümsemelerle selamlaşılması ortak mutluluğun kaynağı idi.
Sizlere İnönü Stadı’nın kapalı tribününden de bir örnek aktarmak istiyorum. 1978’li yıllarda rakip taraftarlar guruplar halinde oturuyor, aralarını ayıran merdiven boşluklarında güvenlik güçlerine gerek görülmüyor, merdiven boşlukları ve tuvaletler ortak kullanılıyordu. Bir keresinde Fener Beşiktaş maçında merdivenlere sınır olan yerde idik. Tribünlerden sahaya doğru küfür sesleri uzanıyordu. Bu esnalarda Beşiktaş’ın amigosu ile Fener’in (Kemik) olarak tanınan amigosu işaretleşerek merdiven boşluğunda buluştular ve aralarında bir şeyler konuştuktan sonra tekrar kendi yerlerine geçtiler. Her ikisi de işaretleşip aynı anda kendi taraftarlarına (Burada kız çocuğu var küfür edemezsiniz) diye seslendiler. Bunun üzerine küfürler bir anda bıçak kesilir gibi kesildi.
 
Sizlere Beşiktaş’ta Deniz Müzesi’ne göre caddenin karşısına tesadüf eden (Kazan) adı verilen yerdeki bir olaydan bahsetmek istiyorum. 1980’li yıllarda idi. Bir gün Fener’in Beşiktaş ile maçını Kazan’da oturup seyretmek istedim. Ortam tıklım tıklım dolu idi. Izgara köftemi, patates tavamı, midye tavamı, amerikan salatamı, biramı söyledim. Her şey çok güzeldi. Fakat maç başlar başlamaz
salonu dolduranların tamamı tarafından Fenerbahçe’ye karşı çok ağır küfürler edilmeye başlandı. Sabır edeyim dedim ama küfürler tahammül edilmez halde idi. Bu esnada dayanamayıp ayağa kalktım ve beyler beyler diye seslendim. Bir anda ortalık sessizleşti ve herkes bana bakıyordu.
             - Beyler ben Fenerbahçe’liyim. Bu gün aranızda misafirim dedim.
                 Bana şu cevabı verdiler.
- Otur abicim keyfine bak.
Ve küfürler bir anda bıçak gibi kesildi. Sonuna kadar maçı küfürsüz izledik. Bu noktada Türk
toplumunun misafire karşı saygı geleneği ön plana çıkıyordu. Düşünüyorum da aynı durum şimdiki şartlarda olsa her halde beni hastaneye dahi yetiştirmeleri mümkün olmaz.   
             Bundan kırk yıl öncelerine baktığımızda Kız çocuğuna saygı olarak küfür edilmiyor, misafire saygı olarak küfür edilmiyordu.
             Şimdi ise gelinen nokta malum. Beyinlerdeki düşünce sisteminde düşmanlık kavramı, rekabet ve dostluk kavramının yerini aldı.. Rakip tarafa yönelik düşmanlık duyguları ile kışkırtılmış kitlelerin karşılıklı taşlar, sopalar, döner bıçakları ile birbirlerine saldırdıkları ve hatta ölüm ile sonuçlandığı günlere getirildik.      
  
Bu noktaya gelinişin sorumlularına gelince
 
Bu noktaya gelinişin sorumluları, kendi taraftar kitlesi üzerinde pirim yapmak için rakibe karşı düşmanlık duygularını aşılayıcı ve kışkırtıcı beyanlarda bulunmaktan çekinmeyen bir kısım kulüp yöneticileridir. Ayrıca tiraj ve reytingi arttırmak için büyük kitleleri karşılıklı düşmanlığa kışkırtıcı yayınlarda bulunan bir kısım medyadır. Zaman süreci içinde kitlelerin beyninden rekabette dostluk kavramını çıkartmışlar ve onun yerine düşmanlık kavramının yerleşmesine sebep olmuşlar ve nihayet  büyük kitlelere hitap edebilme güçlerini kötüye kullanmışlardır. 
 
Rakip kitleler arasına yerleştirilen kin, nefret ve düşmanlık duygularının giderilmesinde yaptırım gücü içerikli yasalar çözüm değildir.
          
Suçun önlenmesi ve rekabetin dostluk ile eşdeğer olduğu kavramının toplum katlarına geri kazandırılması mücadelesinde yaptırım gücü içerikli yasalar çözüm değildir. Suçun işlenmesine karşı sadece caydırıcı olmakla sınırlıdır. Cezalar ne kadar ağır olursa olsun beyin hücrelerine yerleştirilmiş karşılıklı kin, nefret ve düşmanlık kavramı giderilmedikçe bilinç altındaki suça yöneliş devam eder.
 
Rekabet ve dostluk kavramının toplum katlarına geri kazanılması
ancak eğitim ile mümkündür.
 
Ülkemizin en çok birlik beraberliğe ve huzura ihtiyaç duyduğu bir dönemdeyiz. Toplum katlarının düşmanca duygular ile karşıt hale getirilmesinde sporun araç olarak kullanılmasına izin verilmemelidir. Büyük kitlelerin beynine zaman süreci içinde yerleştirilmiş rekabette düşmanlık kavramı yerine sporun gerçek anlamdaki dostluk kavramının geri kazanılması ancakeğitim ile mümkündür. Bu doğrultuda ülkemizde yaygın bir eğitim seferberliğine ihtiyaç duyulmaktadır.
Yapılacak yasal düzenlemeler sayesinde spordaki rekabetin dostluk ile eşdeğer olduğu kavramının geri
Bu doğrultuda zaman kaybına yer vermeksizin tüm kamu ve sivil toplum kuruluşlarımıza ve en başta ülkemizi yöneten devlet büyüklerimize büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. Geç bile kalındı.
                        
Son olarak şunu ifade etmek istiyorum ki      
 
Yazık değil mi şimdiki gençliğe? Yeri geldiğinde bu vatan için omuz omuza verip savaşacak gençlik, kafalarında yaratılan kavram kargaşası ile boşu boşuna birbirlerine kırdırılıyorlar. Spordaki rekabetin gerçek anlamda insanlar arasındaki dostluk olduğuna ilişkin bundan kırk yıl öncesine ait yaşanmış örnekleri genç kuşakların değerlendirmelerine sunmayı görev kabul ettim. Hoşça kalınız.
Yazarın Yazıları