Kader GÜR
  • 12/12/2017 Son günceleme: 12/12/2017 18:43
  • 16.907

Toplumumuz da, özgüvenin insanı başarıya götürdüğüne inanılsa da, psikologlar, aşırı özgüvenin narsist bir kişilik ortaya çıkardığını, kişinin kendini her şeyden önemli hissederek, empati yeteneğiyle birlikte tevazuu da kaybetmesi sonucu, hayran kitlesi oluşturma isteğine yenik düştüğünü söylüyor.

Bizde yaşadığımız süre içinde, karşılaştığımız en az bir konuyu bu perspektifte değerlendirip kendimizce bir kanaat oluşturmuşuzdur.

Sonuç olarak her şeyin aşırısının zarar olduğunu bildiğimiz gibi aşırı özgüveninde kişinin hem kendisine hem de sorumluluklarına zarar verdiğini tecrübe etmişizdir. 

İçinde bulunmuş olduğumuz süreci; gerek siyasetin geldiği nokta, gerekse toplumsal hassasiyetlerimiz açısından değerlendirdiğimiz zaman, iyi durumda olduğumuzu söyleyenler olabilir ama ben gidişatın iyi olmadığı sonucuna varıyorum.

Toplumun siyasete duyduğu güven her geçen gün azalırken, aşırı özgüven nedeniyle hataları görmemezlikten gelerek unutturmaya çalışmak da, 'toplumun aklıyla dalga geçmek' şeklinde yorumlanıyor. Bu hal, insanların birbirlerine güvenmediğini, sevgi beslemediğini ve dilimize pelesenk olan "kardeşim" yaklaşımlarının sadece lafta kaldığını göstermeye yetiyor.

İnsanların AK Parti’ye güvenmesi ve onun lideri Recep Tayyip Erdoğan’a inanarak her şartta onun arkasında durması, özellikle yerel yöneticilerde özgüvenin aşırıya tırmanmasında ciddi katkı sağlıyor. Türkiye ve AK Parti bugün aşırı özgüven patlamasının sıkıntılarını fazlasıyla çekiyor. Biz AK Partililer, aşırı özgüveni ülkemize karşı oyun oynayanlara değil, birbirimize karşı kullanıyoruz. Buda bizim bölünmemize neden oluyor. Hal böyle olunca milli ve manevi konularda da bir araya gelemiyoruz.

Aşırı özgüvenin oluşturduğu iç bölünme, belki dengeleri daha rahat kontrol etmenizi sağlıyor ama hizmet sürenizi kısaltırken, toplum nezdinde ki itibarınıza ve kurumunuza ciddi zararlar veriyor.

Beykoz'da aşırı özgüvene yönelik bir iki örnek verecek olursak; İlçe Başkanı Mustafa Gürkan’ın, gazetecileri parti toplantılarından kovdurması, ilçe yöneticilerini parti tüzüğüne aykırı bir şekilde partiden atması, bir gazetecinin sesini kayda alıp danışma meclisi toplantısın da yüzlerce insana dinletmesi en bilinenler olarak söylenebilir.

Yine Kadın Kolları Başkanı Gaye Zayıf’ın, Hazreti Peygambere doğumu günü yapıp pasta kesmesi, AK Parti’nin Beykoz halkına, ‘mülkiyet probleminizi çözeceğiz’ şeklindeki vaadinin aksine, “tapusuz yerlere ev yaparken kime sordunuz” demesi de bir özgüven patlamasıdır.

Bunun daha geniş kapsamlı olanı ise; AK Parti tabanının bir siyasi aktör olarak değerlendirdiği Muharrem Kaşıtoğlu için önemli bir kırılma noktası olan Melih Gökçek ile ilgili attığı twitin ortaya çıkardığı realitedir.

Tabii ki insanın kendine güveni olmalı... Ama aşırı özgüven duygusuyla hareket edenler siyasette tehlikeli insanlar olarak değerlendirilir. Muharrem Kaşıtoğlu attığı bir twit nedeniyle bizzat Recep Tayyip Erdoğan tarafından görevinden alındı. Neden? Kaşıtoğlu başarısız bir belediye başkan yardımcısı olduğu için mi? Hayır. Aşırı özgüven yüklenerek liderin çizgisinden uzaklaştırıldığı için.

İnsanoğlu hata yapabilir. Kasıt yoksa hatanın telafisi mümkündür. Buna da bir örnek verecek olursak, Kadın Kolları Başkanı Gaye Zayıf'ın, mülkiyete yönelik maksadını aşan ifadeleri nedeniyle Beykoz halkından özür dilemesi, iyi niyetin bir göstergesidir ve toplum nezdinde kabul görmüştür.   

Allah herkesi kibirden ve yanlışa sürükleyecek aşırı özgüvenden muhafaza etsin. İnsan bazen etrafındaki insanların etkisiyle öyle bir psikolojiye bürünüyor ki, her şeyi halledebileceğini zannediyor.

Recep Tayyip Erdoğan'ın, "kim, ben güçlüyüm öyleyse haklıyım' diyorsa yanılıyor." "Siyasi liderler karıştırmak için değil barıştırmak için vardır" ifadeleri yerel yöneticilerin siyaset anlayışıyla ne kadar örtüşüyor?

Özetle; şakşakçılarınızın size empoze ettiği aşırı özgüven; haksız olduğunuzu ve hatalarınızı görmenizi engellerken, vatandaşın size olan güvenini de ortadan kaldırıyor.

Ben dar kapsamda aşırı özgüvene yönelik bu yorumu yaparken, ABD'nin Kudüs'ü İsrail'in başkenti ilen etme küstahlığı karşısında Beykoz Meydanı'nda neden bir araya gelemedik? Bu analizi yapmakta siz değerli okuyuculara düşüyor.

Yazarın Yazıları