15 Temmuz’dan sonra konuşulan tek şey var; “sırada ne var?”...
Ne varsa var!.. Bize düşen sadece ve sadece ‘uyanık’ olmak.
Asrın Lideri tüm içtenliğiyle samimi bir davetiye gönderdi zaten; dört bir yandan, her şeyinizle gelin!
Biz de yıllardır satır satır bağırıyorduk gelecekler diye. Zamanı öngörmüştük belki ama bu kadar ‘iç’imizden çıkacaklarını kestiremedik. 15 Temmuz bize ‘millet’ olmakla birlikte ‘babana bile güvenme’yi de öğretti. Bu öğreti günlük hayata paranoya katsa da, bununla yaşamayı da öğreneceğiz.
“Şimdi ne olacak?” ve “Sırada ne var?” gibi şeyler konuşuluyor halk meclislerinde. Peşinen de söyleyelim; kimse korktuğundan filan değil, 15 Temmuz’un öfkesi halen dinmediğinden!
Çok şey öğrendik 15 Temmuz’dan...
Tank atletle, uçak levyeyle nasıl durdurulur herkes notunu aldı.
Elektrikler ve GSM şebekelerinde büyük kesintiler olduğunda nereye koşacağını da biliyor. Kamyonlarını evlerinin önü yerine yakınındaki emniyet birimlerine set kurmak şeklinde park etme alışkanlıkları da tamam. Yani tıpkı terörle birlikte darbeyle de yaşamaya kolay adapte olduk. Nerden ne şekilde gelirse gelsin, Millet olarak mutlak bir duruş sergileyebileceğimizden hiç ama hiç şüphem yok.
Devlet ve Millet’in kol kola olabildiği her zorluk mutlaka aşılır. Bu yüzden ‘birlik’ çağrıları yapıyoruz ve yapmaya da devam edeceğiz. Millet olarak özlediğimiz bu tablonun sürdürülebilir olması için herkesin üzerine düşeni yapması bu topraklara olan borcudur.
Gücünü devletten değil, milletten alan bir Cumhurbaşkanı var. Birleşmiş Milletler oturumunda tüm mazlum coğrafyaların sözcülüğüne soyunup tüm dünyaya ‘ayar’ veren bir lider var. Özlediğimiz, içinde zerre kadar ‘Milliyetçilik’ barındıran herkesin gururlandığı bir tablo. Yeni bir şey de değil bu... Bir çok kişinin 15 Temmuz ve sonrasında gelişen olaylarla tescillediği ‘lider’liğini Avrupa ve Okyanus ötesi çok daha öncesinden görmüştü. Bu yüzdendi karamalar... MİT tırları, 17/25 Aralıklar vs...
Evet, yeniden gelecekler.. hiç gitmediler ki zaten! Alınlarında ben ‘hain’im yazmadığına göre ecelleri ile ölmeleri bile en az elli yıl sürecek!
Devlet, devlet tarihinin en yoğun sınavını veriyor. Aynı anda kaç cephede savaş veriyor düşünün! Allah aksi yönde bir karar vermezse her şey güzel olacak. Bu kışın sonu uzun ve güzel bir bahar!
Şimdi bize düşen çok ama çok dikkatli olmak! Küçük kıvılcımları yangınlara dönüştürecek sihirli güçleri var! Ceplerine birer dolar soktukları adamlarla bile yürüdüler, milyonları sıkıştıracak kaynakları var!
Kırılgan bir dönemden geçiyoruz...
Birinin şort giyen bir bayanı darp etmesi geçen yüzyıl da, bu yüzyıl da çok ama çok çirkin bir suç! Saldırganın akli dengesinin yerinde olmadığı söylentileri konuşuluyor ama konuşulması gereken bir diğer konu da yılın en soğuk gününde ‘şortunu giy gel’ davetinde bulunanlar! Bir eylem modasıdır gidiyor... Sponsorları mı çok iyi çalışıyor, genlerimizde eylemlere karşı bir zaaf mı var nedir bilemedim! Geçtiğimiz günlerde de çok talihsiz bir metrobüs kazası yaşadık. Şimdi tüm toplu taşıma araçlarının şoförleri ‘şemsiyeni al gel’ mi desin? Biraz akl-ı selim olmak gerekiyor, biraz!
İstedikleri bu zaten. İrili ufaklı karışıklıklar, eylemler, kavgalar! Birileri var ki istiklal caddesini mesken tutmuş sıradaki eylemi bekliyor.
Türkü Kürtle, Aleviyi Sunniyle kırdıramıyorsan yapacağın tek şey var; Laiklik bombasını at saklan! Sırada laikler ile şeriatçılar arasında kanlı kavga çıkar mı denemesi var; ‘Anıtkabir’den başladılar... Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk çocukları çok severdi.. o yüzden 0-8 yaş aralığına hizmet eden çocuk parkını da hiç garipsemedim. Rahatsız olunmuşsa sökün tabi ama bunu elinde çekiçle verdiğin pozla yapmayacaksın. ‘Çocuk parkı’ madem dikkatinizi çekti, hemen bitişiğindeki kafeteryayı da kapatın da bir duruşunuz olsun! Tamam germek istiyorsunuz milleti madem; gerin... Ama gererken de bir ‘tarz’ınız olsun! Şortu giydin madem, su tabancanı da al gel ‘oyun’ tam olsun!
Kavgasız günler...