Kader GÜR
  • 01/01/1970 Son günceleme: 30/07/2019 19:42
  • 18.099

Beykoz’da zor olan sadece tapusuz evlerde yaşamak mı? Yada kazılan, kapatılması için aylarca beklenen yollarda araç kullanmak mı?

Veyahut demokrasiyi içine sindirememiş yöneticilerle aydın bir kişi olma yolunda fikir alışverişinde bulunmak mı? Bence en zoru demokrasiyi içine sindirememiş insanlarla aynı havayı solumak…

Dost Beykoz’un yayın hayatına başladığı günlerde karşılaştığımız gerçeği, alanımız genişledikçe daha iyi anlıyoruz. O günlerde birazcıkta olsa yanılma payıyla birlikte dillendirdiğimiz gerçeklerle aynı düşünceyi taşımamak için mücadele ediyoruz. Yaramazlıklar o kadar zirveye çıktı ki, diplomatik üslubu bıraktık artık açık oynuyoruz… Basının özgürlüğünden yararlanıp kamuoyunu hiç ilgilendirmeyen bir konuya harcanan emeği önemsemeyenler, kamu yararına kendisine yöneltilen bir kelimelik soruya bile cevap veremezken, akıllarınca; küsüp darılarak, bazen öfke kusarak, bazen de büyük adam pozları içinde; iftira atıp dedikodu yaparak, güç gösterisinde bulunuyorlar.

Mesela CHP’den ihraç edilmesiyle, başkanı olduğu vakıf adına yapmış olduğu geceyle ve hayata geçirmeye çalıştığı Beykoz kart projesiyle basında konu olan Beykoz Vakfı Başkanı Şaban Tören. Önce aramız çok iyiydi. Her etkinliğine Dost Beykoz’u davet ederdi. Sonra ne olduysa, bölgede yaşayan zenginlerimizden Beykoz’un AB’ye entegrasyonunu kolaylaştırmak için toplanan elli bin YTL’nin ne olduğunu sorduğumuzda birden bire işler değişti. Olsun, değişsin, önemli değil. Fakat, önünde Beykoz yazan vakfın başkanı olarak Beykoz için topladığı paraya ilişkin halkı bilgilendirsin.

Önümüzdeki günlerde atıl durumda olan Paşabahçe Şişe Cam Fabrikası’nın otel veya başka bir şekilde Beykoz’a istihdam alanı olarak dönmesi için bir yürüyüş düzenleyeceğini duyduk. Tamam olumlu bir çalışma. Dost Beykoz’un tartışmaya açtığı bu konuyu gerçekleştirmesinin Beykoz için hayırlı olmasını diliyoruz. Biz de destek veriyoruz. Fakat, vakıf başkanı, demokrasiyi kullanarak organize ettiği yürüyüşte, en önde olabilmesi ve Beykoz’dan başlayıp, Zincirlikuyu’ya giden yolu gönül rahatlığıyla kat edebilmesi için, yine demokrasi içerisinde kalınarak kendisine yöneltilen sorulara cevap vermelidir.  Aksi takdirde var olan gölge vakfın üstünü büsbütün örtecektir.

Samimiydik, gayet dostça duygularla geçinirdik. Hatta, onu o kadar sevdik ki, sırf siyasete girmek adına sergilemiş olduğu çok yönlü kişiliğini bile görmezlikten geldik. Fakat “esprili, neşeli tavrı siyasete renklilik getiriyor, elinden geldiğince yönetici olduğu kurumlara faydalı olmaya çalışıyor” derken görmediğimiz tepkiyi, “espriler; sorumlulukların önüne geçip sorgulanmaya engel teşkil etmemeli” dediğimizde gördük.  O anda, birilerinin tetikçisi olmakla kalmayıp, nemalanmakla da suçlandık. Buda böyle bir adam işte. Beykozspor 1908 AŞ’de yöneticilik yapıyor. Fakat İstanbul’dan kalkıp Gölcüğe giden 15 taraftarımızı stada alamadığını bir tarafa bırak, üstelik telefonunu da kapatıyor.

Son günlerde, bundan birkaç yıl önce “biz bu dolapların içinde olamayız” deyip bütün bağlarımızı koparttığımız, onunla aynı safta olmamak için bir çok hakkımızdan feragat edip kenara çekildiğimiz, fakat, bunca zaman geçmesine rağmen ne elinden nede dilinden bir türlü kurtulamadığımız Hasan Özben’in, adımı sağda solda zikrettiğini duyuyorum. Bunları duyarken, yaşça kendisinden küçük olanlara, “küçük hesaplar peşinde olmayın büyük düşünün” demesine rağmen, kendisinin büyük düşünmemesini anlayamıyorum. 28 Mart Yerel Seçimleri’nden önce, “artık yaşlandım, köşeme çekilip kitap okuyacağım” diyen Hasan Özben’in kaç kitap okuduğunu merak ederken, bir hayli kitap tüketmiş olma ihtimalini göz ardı etmiyorum. Çünkü, iki bucuk yıldır meclis üyesi olduğu Beykoz’da diktiği bir ağaç bile göremiyorum. Ben açık konuşmayı seviyorum. Zaten açık konuşmam yüzünden Hasan Özben’den uzak duruyorum. Yanlışlıkla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ayakkabısını giydiği için övünen bir siyasetçiden Beykoz’a fayda geldiğini görmedim, geleceğine de asla inanmıyorum. AK Parti kadrolarının dar bir alana sıkışmasının tek sebebi olarak ta Hasan Özben’i görüyorum. Anadolu’dan gelip Beykoz’a yerleşen insanların iyi niyetle vermiş oldukları oyların kişisel çıkarlar uğruna, kötüye kullanılmasına her ne pahasına olursa olsun karşı çıkacağımın bilinmesini isterken, görünen köye kılavuzluk yapmanın hayırlı bir sonuç getirmeyeceğini acizane… hatırlatıyorum.

Ha unutmadan, Dost Beykoz yazarı Erdal Öztürk’ü de, Yenimahalle’de padişah soyundan geldiklerini iddia ederek, üzerinde konutu olan kişileri tahliye etme girişiminde bulunan davacılar ve davacı avukatlarıyla başkanlık düzeyinde görüşme yapıldı mı, yapıldıysa bu görüşmeler kimlerle yapılmıştır?” sorusunu içeren önergesinden dolayı tebrik ediyorum.

Beykoz Belediyesi yetkilerinin bu önergeye doğru cevap vereceklerine inanmak istiyorum.

Selam ve Sevgi ile…

Yazarın Yazıları
Yorumlar (0 Yorum)

Bu içeriğe yorum yapılmadı, yorum yapmak ister misin?

Yorum Yaz