A. Raif ÖZTÜRK
  • 01/01/1970 Son günceleme: 13/10/2014 00:11
  • 8.705

Başucuna “Seni çok sevdim, Sensiz olmuyor” yazan bir pusula bırakarak intihar eden bir âşık haberini okuyunca, bu konu üzerinde düşüncelere daldım.

Bu korkunç haberin detayına girmeyeceğim, çünkü benzer olaylar çokça tezahür ediyor. Bu ilginç konu üzerinden, çok daha önemli olduğu halde maalesef ihmal edilen, bazı gerçeklere dikkat çekmek istiyorum.

  • Acaba intihar eden kişi, bu âşık olduğu kişiyi niçin bu kadar çok sevmişti?
  • Bu mâşuk (âşık olunan kişi), acaba o âşığa neler bağışlamış ki, onu böylesine âşık olacak kadar sevmişti?
  • Yüce bir Yaratıcının kendisine emanet olarak ve özellikle sınav için verdiği hayatını, bir fâniden ayrıldığı için, nasıl ve niçin feda edebilmişti?
  • Kendisine o feda ettiği hayatını karşılıksız bahşeden Yüce Allah c.c., intihar eden kişiye acaba o mâşukundan daha az mı şey vermiş? Ki, Yüce Yaratanını böylesine çok sevememişti?
  • ……. ………. ………..

Evet dostlarım. Bu sorular uzar gider ve hepsi de çok önemlidir, ancak bendeniz şu son soruda çakıldım kaldım ve bir başka soruya geçemedim…

Yani; “…Yüce Allah c.c. o intihar eden kişiye, acaba o mâşukundan daha az mı şey vermiş? Ki, bu kişi yüce Yaratıcısını böyle âşık olurcasına sevememiş?...”

  • Daha da önemlisi: Acaba bizler, bizlere şu hayatımızı her birimize mucizevî bir şekilde bahşeden, bizleri huzurlu bir İslâm beldesinde ve Müslüman bir ailede dünyaya gönderen Allahı c.c., niçin böyle çok sevemiyoruz?
  • Bizleri binlerce hastalıktan koruyarak, bize sağlıklı bir beden ve muntazam çalışan organlar bahşeden Allahı c.c. niçin böyle çok sevemiyoruz? Niçin “sensiz olmuyor yâ Rabbi” diyemiyor ve genelde O’nsuz (Allahsız, yani O’nun rızasını düşünmeden) yaşayabiliyoruz?...
  • Diğer mahlûkat gibi birkaç gıda ile yaşamamız mümkün olduğu halde, bizlere yüzbinlerce çeşit gıda, meyve, sebzelerle ve balık, koyun, sığır, deve, tavuk vb. çeşit çeşit et, bal v.b. ile rızıklandıran ve bizlere iltifat eden O Yüce Allahı c.c. niçin böyle çok sevemiyoruz? Oysa O c.c. bizlere böylesine sayısını bile bilemediğimiz bol rızıklarla beslemekle, bizleri sevdiğini ve bize çok değer verdiğini gösteriyor...
  • Kâinatı, Güneş sistemini, 23 derece eğimli dünyayı, gece ve gündüzleri, bizleri koruması için atmosferin katmanlarını, denizleri, nehirleri, tüm bitkileri, hayvanları, emrimize ve istifademize sunan O Yüce Rabbimizi acaba niçin böyle çok sevemiyoruz?
  • 100 Trilyon (küsur) hücrelerden İNŞÂ ettiği şu nazenin vücudumuzun, her bir atomunu, her bir hücresini, (kalp, karaciğer, akciğerler, mide ve böbrekler, beyin, gözler, kulaklar, eller, ayaklar, sindirim sistemi, kan dolaşım sistemi, sinir sistemi, üretim sistemi, deri ve kemik sistemi vb. gibi) her bir organımızı kusursuzca yaratıp, sürekli muntazam çalıştıran O Yüce Rabbimizi, acaba niçin böyle çok sevemiyoruz?
  • Bizleri şu kâinata niçin gönderdiğini, buradan nereye sevk edeceğini, orada bizlere nelerin lâzım olacağını, bu geçici dünyada orası için nasıl hazırlıklar yapmamız gerektiğini bizlere anlatan, Yüce Kitabımız Kur’ânı bizlere (kopya çekmek üzere) gönderen Rabbi Rahimimizi, yani Yüce Allahı c.c. niçin böyle çok sevemiyoruz?
  • Dünya meşguliyetlerine dalıp, bu yüce kitabımızı tam anlayamama ihtimaline binaen, en büyük muallim ve Kâinatın en doğru sözlüsü olan Hz. Muhammed’i SAV görevlendiren, o Saadet asrına yetişemeyen biz kullarına da, Nebî varisleri hükmindeki İslâm âlimlerini, kutup imamlarını, mücedditleri ve Bediüzzaman Hz.’lerini görevlendiren Allahı c.c., acaba niçin böyle çok sevemiyoruz?
  • Acaba niçin O’na c.c. “SENSİZ OLMUYOR” diyemiyoruz. Acaba niçin 24 saatimizin büyük bir çoğunluğunu O’NSUZ c.c., yani başkalarına değer vererek, başka fânileri daha çok severek ve başka meşguliyetlere dalarak yaşayabiliyoruz?
  • Acaba niçin “Allah’ım, sensiz olmuyor. Üzerimden tecellini bir saniye bile çeksen ben mahvolurum. Bunun için seni çok seviyor ve senin emrettiğin gibi günde 5 kez, tam saatinde randevuna geliyor, huzurunda tâzim ile secde ediyorum” diyemiyoruz?

Oysa O c.c. bizleri Kur’ân-ı Keriminde ve özellikle Tevbe Suresi, 24. Âyetiyle şöyle uyarmadı mı?

(Ey Muhammed, Kullarıma) De ki: “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım ve akrabanız, ter dökerek kazandığınız mallar, kesâda (iflâsa) uğramasından endişe ettiğiniz ticaret, hoşunuza giden evleriniz, size Allah'tan ve Resulünden ve O'nun yolunda cihad etmekten (İslâm uğrunda çaba göstermekten, mücadele etmekten) daha sevimli ve önemli ise. . . o halde Allah (azap) emrini gönderinceye kadar bekleyin!...”

  • Hâl böyle olunca, acaba başımıza gelen bunca üzüntüler, musibet ve belâlar, bu ikaz-ı İlâhiye aykırı davranışlarımız yüzünden geliyor olamaz mı?
  • Biraz düşünelim istedim…

Not: “KULUNA ZULM ETMEK İSTEMEZ HÜDÂSI. HERKESİN ÇEKTİĞİ KENDİ CEZASI…”

Yazarın Yazıları