Nuray AK
  • 13/06/2017 Son günceleme: 13/06/2017 19:02
  • 7.175

Selamlar ey Şehri İstanbul, Hoşgeldin şehri Ramazan,

Nasıl da zamanında yetiştin  yine. Özlenen tüm değerlere, mana bulamayan ayrılıklara, kaynaşmak için bahaneler üretmekten kendimizi soyutladığımız bahar görünümlü ayaz günlere...

Evvela diyeyim ki; geldiyse vade, bulunmaz çare, yoktur bahane!

Belki çok yoğunca yaşadığımız acı, bizi kah katı, kah umutsuz, kah her neyi dava edindiysek davamıza inançsız kıldı.

Acımızın adı ölüm. Ama Anadolu ağzıyla; eceliyle değil ölüm, zalim eliyle. Adı PKK ya da bilmem ne bela. Nasıl kahrediyor yaşarken bizi? Acının adı bazan Aybüke Öğretmen oluyor Batman'da, 24 yaşında... “Kendimiz için, sevdiklerimiz için korkmaya başladık. Nerede, ne zaman, ne olacağı belli değil. Ailemden uzaktayım ödüm kopuyor. Ya onlara bir şey olursa, ya da bana bir şey olursa onlar ne yapar. Böyle düşünerek hal olacak bir şey değil, biz elimizden geldiği kadar temkinli oluruz da, ölüm bu geleceği varsa yapacak bir şey yok" diyen. İçinde cevabını barındıran nameleriyle: Beni öldürün de yoktur din, iman. Ne tevafuktur ki, Kıbrıs Türküsü devamında şöyle diyor: 

Mağusa Limanı’ndan aldılar beni

Üç mil uzağına attılar beni

Kâfir İngilizler vurdular beni…

Bak Allah'ın işine? 1970'lerde derlenen türkü ve 9 Haziran 2017. Yorumsuz kalamam ben buna. Ne yılan farklı, ne yalanı. Değişen sadece canlarımızın, koç yiğitlerimizin şanlı şerefli isimleri.

Tıpkı Aydoğan Aydın Tümgeneralim gibi. Ölmeden üç saat evvel ziyaret eder şehitliği ve "Şehitlik ne güzel" der. Ramazan ayı girer girmez, zekâtını fitresini takdim eder sevdiklerine, ille de askerlerine. 15 Temmuz'da da nasıl şerefiyle ayakta durur askerleriyle yani yavrularıyla. Hele öz yavrusu Babacığını yolcu ederken, "Anne üzülme, Babam zaten çok yorulmuştu, şimdi cennette dinlenecek" der. Ya Songül Komutanım? Nasıl da doldurmuş yetimliğinin içini vatan, millet sevdasıyla. Son anda Aydoğan Tümgeneralinin davetiyle binmiş helikoptere. Birlikte iftar yapacaklarmış görev bitimi. PKK'dan evvel FETÖ'nün hain oyunuyla görevden alınan, sonra devletimizce şerefleri, itibarları kendilerine layıkıyla iade edilen yiğit yürekliler! Bitmeyen görevlerinde en güzel makamlarda iftarlarını cennet meyveleriyle açtılar İnşallah. Allah var, Allah yar.

İsimler aslında sadece destanların temsilcileri. Yanlarında ne Türkoğlu Türklerimiz aynı meclisteler, O'nlar ölmediler, diriler. Biz öldü sanma gafletindeyiz, oysa O'nlar Şebi Aruzdalar.

Bu duygular bizde böyleyken, dünyanın her yerinde farklı senaryolarla herkes, her şey, her ülke tehdit ediliyor. Onlar için de elbette üzgünüz. Hepsi can. Nerede o Osmanlı günlerindeki gibi, Ulu Hakan evren Padişahı Abdülhamid Han vaktindeki gibi canından, malından emin ve en önemlisi her milletten insanın huzurlu zamanları. Demiş zaten mübarek: Biz düşmemeliyiz, biz düşersek tarih düşer, biz düşersek insanlık düşer diye. Şimdi mumla aradıklarını hepimiz biliyoruz. Rabbimin hikmetinden sual olunmaz. Belki de özlemin son bulması an meselesidir.

Abartma mı dediniz? Vallahi ben gözlemlerimin, sohbetlerimin, yani yeni yeni onlarca beyin ve kalbin elçisiyim. Kimle konuşsam denilenler o kapıya çıkıyor. Karşıt, yanlı herkes. Yerli, yabancı herkes. Korkanlarda aynı şeyden korkuyor, dileyenler de aynı ikbali bekliyor. Eğitmenler, gençler, bilge yaşlılar, toplumda meczup sayılan oysa evliya gönüllüler... Herkes bekliyor bir gelişi ki; adı en Osmanlı, en Bilecik-Söğüt, en Edebali Hazretleri, en Fatih Sultan Hz., en Abdülhamid Han, en üç hilal...

Çok mu kaçırdık dozunu Diriliş, Payitaht hatta yeni favorimiz İsimsizler'in? Demek ki neymiş, tarih birebir olamasa da doğru yansıtıldığında yerini bulur, amacına yürürmüş. Taraf tutmayan, tarihi Türk olmayanın dilinden yazmaktan kaçınan uyanık senaristlerin, bize rolleriyle 1299 ve  1876 yıllarını yaşar gibi izlettiren sanatçılarımızın yüreğinden öperim.

Asla öğretilmeyen, konuşulmayan, dile dahi getiril(e)meyen tarihi gerçeklerin gün yüzüne çıkması, tanıtımının yapılması, bunu aldım kabul ettim diyecek yürekte gençlerimizin yetişiyor olması...Hepsi bana Ramazanın sevincini yaşatıyor. Hayatımın en önemli umut kaynaklarından biri olan 12 yaşındaki güzel yeğenim henüz orucumuzun 3.veya 4.gününde sordu bana: "Teyzeciğim biz ne zaman o kocaman sofralardan kurup, misafirlerle iftar yapacağız?" Şükürler olsun Ya Rab, birlik olmanın mayasıyla mayalanmış bir gençlik geliyor.

Ya başlıktaki vazgeçmek? Tabi ki canından geçenlerimize. Şehit şühedalarımıza. Kurbanlarımıza. Kınalı kuzularımıza. Garabe kökünden gelir kurban (Arapça, Farsça), gerçekte yakınlaşmak demektir Yaradan'a, sevgiliye. Yani haşa hiç olmak, boşa gitmek, pisi pisine gidiş değil. Ne isimleri, ne sayıları gökteki sitarelerden az  olmayan canparelerimiz, makamların şahikasında en yakınında Mevlamızın ve  yakınlarından 70 kişiye şefaat etmek için mahşeri bekler.(Hadisi Şerif- Hz.Muhammed s.a.v.)

Filmlerle, hayallerle, varsayım ve beklentilerle yürüme bize mi diyeceksiniz? Neden? Korkuyor musunuz tahayyül etmekten; zeki ve başarılı bir nesli. Aslını gururla bilen, dost ve düşman mesafesini doğru ayarlayabilen, iktisatlı olup düşmanın iğnesini bile almayan, eloğlunun değil atalarının çiçek aşısını, Amerika'nın keşfini, yerçekimi kuvvetini bulduğunu bilen, insanı yaşat ki devlet yaşasın düsturunca Hakka ve halka hizmet eden, iftiralara değil iftiharlara layık bir geçmişin temiz ve cesur nesli. Ne hayalinden ne de hayat bulmasından korkmayınız ey dostlar. İnanın hiçbir şey, hiçbir düzen dünyanın şu fırıldak halini aratmaz bize. Birbirimizin kalan etini, başını, ruhunu yiyip tüketeceğimize tüm gücümüzle birleşerek, barışarak, ramazanda birbirimize kalbimizi kurban ederek yenelim tüm sevmediğimiz işleri, hile ve hurdaları. Vallahi bizi muhabbet, aşk kurtaracak, bizde aşk ve merhamet dolu ruhumuzla ümmeti, hatta dünyayı kurtaracağız. Hayattan, tarihten bizi alın, geri neyi kalır ki? Diğerleri cidden figüran, asıl oyun bizle ve bizde kurulu. O yüzden zaten yıllarca altımızı oymuşlar şuncular, buncular diye. Başka cephe kalmamış ki fitneden gayri. Bir o zokayı yutmuşuz, bir o sebeple gücümüzden kopmuşuz. Lütfen okuyalım gözümüzü ve gönlümüzü açarak tarihimizi, geçmiş bize gelecek için yol gösterecek. Çünkü oyunlar ve hedefler aşağı yukarı aynı. Sevdiklerimizi, sevebileceklerimizi, yakın olduklarımızı, bize yakınları, bize iyiliği dokunacak olanları.ille de İslam coğrafyasını. 

Hal böyleyken biz "bir" olalım, ne olur. Tevhit kökenli bir dinin çeşitli kademelerde kulluğunu yaşamaya çalışan aşıklarıyız, bir olmak bize yakışır, hileleri yutmamak bize. Rengimiz, inanışlarımız, siyasi görüşlerimiz, eğitimimiz, cebimizde paramız, köken ve memleketimiz farklı olabilir, hiç dert değil. Rabbim yüreklerimize sevmede farklılık vermeye...

 

SAVAŞMALI!

  • Gençlerimizden geleceğini çalan özellikle BONZAİ ve tüm bağımlılık yapıcı maddelerle, satıcılarıyla
  • Engel görenlerle, engelli görenlerle, engel teşkil edenlerle
  • Hadi küsün, Siz farklısınız, birbirinize yaramazsınız diyenlerle
  • Önyargılarımızla
  • Her yerde politik propaganda yaparak laf sokan, tripçi başı sığ düşüncelilerle
  • Çocuklarımıza izlettirmemiz için üretilmiş yalan-yanlış, şiddet ve müstehcenlik dolu tv programlarıyla
  • Oku-mamak ve oku-(ya)-mamakla
  • Sanat ve sporun olmadığı eğitim sistemiyle
  • Selam sabah bilmeyen iş, okul, cemiyet üyeleriyle
  • Aşka saygı duymayan hatta inanmayanlarla

 

SEVMELİ!

  • Sorularla bizi boğabilecek güçteki çocuklarımızı ve sorularını
  • Motorlarımızı maviliklere süreceğiz/Güzel günler göreceğiz çocuklar diyebilenleri
  • Kitap fuarlarını ve çocuklarla oyun oynamayı, hayal kurmayı, kurabilenleri
  • Sokak iftarlarını, akraba ve komşu iftarlarını, tüm iftarları
  • Uzak diyarlardan tanımadığımız kardeşlerimizle herşeyimizi paylaşmayı
  • Merhametten ağlamayı
  • Güneşin doğuşunu ve batışını izlemeyi
  • Değer taşıyan günlerin önem taşıyan davranışlarını asla unutmayanları, yaşatanları ve örnek olanları
  • Türküleri ve sanat müziğini
  • Öğrencileri başarsın diye onlarla dışarıda beraber öğle yemeği hediye eden öğretmeni
  • Tepkilerinde dürüst ama nazik olmayı başaranları

 

GİTMELİ-GÖRMELİ!

  • Ramazanda Hırka-Şerif'i
  • Çanakkale Şehitliğini
  • Kanlıcadan Çubuklu'ya sahil boyunu
  • Yuşa A.s.'ın kabriyle beraber mekanını
  • Baharda Mihrbat Korusunu
  • Kelebek Çiftliğini
  • Darülaceze sakinlerini
  • Hastanelerin acil servislerini
  • Yahya Efendi türbesi ve Yıldız Parkını
  • Kazdağlarını

Hizmet edersin millete, yazılır amel-i deftere. Herşey güzel olacak. Doğru yerden okursak...Tüm güzel yüreklere ithafen...

Baki Hüda'ya emanet olunuz dostlar...

 

Yazarın Yazıları