Kader GÜR
  • 01/01/1970 Son günceleme: 22/03/2009 23:11
  • 20.872

Seçim tarihi yaklaştıkça, CHP’de –kaybetme korkusundan mıdır nedir- hırçınlık hareketleri görünmeye başladı.

Başörtüsü, ardından da Kuran kursu açılımlarıyla, bir nebze olsun sakin bir görüntü veren ve halkın takdirini toplayan CHP, seçim meydanlarındaki bu hırçınlıklarıyla, “Acaba yine karakterinin gereğini mi sergiliyor?..” korkusunu zihinlerde oluşturmaya başladı.

Evvela, CHP Lideri Deniz Baykal, partisince, Sinop'ta düzenlenen mitingde yaptığı konuşmada, Başbakan Recep Tayip Erdoğan'a ağır sözler söyleyerek, “İktidar olmuşsun ama adam olamamışsın. Bana öyle geliyor ki, kırk fırın ekmek yesen de adam olamazsın!.." ifadeleriyle, halkın yarısının oyunu almış bir Başbakan’a dolayısıyla da ona oy veren halka ağır ithamlarda bulunmuş oldu ve ülke seçmeninin otomatik olarak yarısını karşısına aldı. 72 milyon nüfusa sahip koskoca bir ülkenin Başbakan’ına karşı nasıl hitap edeceğini bilemeyen bir siyasî lider olarak, partisine de en büyük kötülüğü yaptı.
 
Ardından da, Sayın Baykal, yerel seçim çalışmaları kapsamında Yalova Cumhuriyet Meydanı'nda partisinin belediye başkan adaylarının tanıtıldığı mitingde, AK Parti'ye destek verenlere yüklenerek,"İnsanların fitrelerini, zekâtlarını alıp da kendi işleri için harcayanlardan, televizyon kanalı kurup AKP siyasetine destek olanlardan hesap sorulması için bütün yaşamım boyunca mücadele etmezsem namerdim." dedi.
 
Bu cümle ile Sayın Baykal’ın kastettiği kimlerdir?.. Gülen cemaati mi?.. Bu cemaatin televizyon kanalı “Samanyolu TV” mi?.. Öyleyse CHP, ülke seçmeninden büyük bir kitleyi daha kaybetti. Peki, Gülen Hareketi’nin yaptığı faaliyetler, fitre paralarıyla olabilecek işler mi?.. Baykal, yine yanlış tespitlerde bulunmuş gibi… Sonra bu fedakâr insanlar, milletin himmetini kendi özel işlerinde mi kullanıyorlar?.. Kesinlikle hayır!.. Bunun tek bir ispatı mümkün değil…
 
Sonra, Türkiye’de; birçok resmi, özel ve tüzel hayır kuruluşlarının fitre topladığı bilinmektedir. Deniz Baykal, bütün bu kuruluşları da karşısına almış oldu. Bunların içinde televizyonları olanlar da var… Bir büyük bir kitle seçmen de buradan kaybetti. Geriye ne kaldı?.. Siz hesaplayın artık?.. Seçmen, bu noktada, “Baykal’ın hesap soracakları arasında ben de var mıyım?” korkusu yaşamakta… Çünkü kastedilen kimselerin belirsizliği herkesi kapsar bir nitelik taşımakta…

Ayrıca fısıltı gazetelerinden, aralarında yaptıkları özel toplantılarda, CHP adaylarının, seçildiklerinde, yıllardır kendilerini iktidar yapmayan halktan hesap soracakları duyumları da alınmakta… İçten içe halka kin duydukları belirtilmekte… Yine seçmen arasında, bu durumun, CHP’ye karşı bir korku oluşturduğu görülmekte… Sayın Deniz Baykal’ın, Ergenekon sanıklarının avukatı niteliğindeki konuşmaları da bu korkuyu destekliyor gibi… 

Ayrıca, CHP’yi destekleyen medyanın, dini ve dindarları hedef alan politikaları da, korku üzerine korku salmakta… Seçmen de, haklı olarak, “Sandıktan CHP çıkarsa, dinsizlik çıkacak…” vehmine kapılmakta ve CHP’den her gün uzaklaşmaktadır. 

Yalnız bu noktada, halkının % 95’i Müslüman olan ülke seçmeni, yüzde yüz haklı gibi… Çünkü bırakın Türkiye’yi, dünyada kaç tane dinsiz insan bulabilirsiniz ki?.. Herkes, hak veya batıl, bir dine mensuptur… Her fırsatta dinsizliği siyasete bulaştıran CHP, bu anlayışıyla, kaç kişinin oyunu alacak ki?.. 

Seçmenin CHP’ye karşı duyduğu asıl korkunun nedeni ise; belediye başkan adaylarının, ülke genelinde, özellikle de Ankara ve İstanbul gibi büyük şehirlerde, PKK’ya yakın isimlerden oluşması!..

CHP Ankara Büyükşehir Belediye başkan adayı Murat Karayalçın'ın, 2004 yerel seçimlerinde düzenlediği Diyarbakır ve Mersin'deki mitinglerde, 'Biji Apo', 'İmralı'ya bin selam', 'Başkan Apo', 'Gençlik Apo'nun fedaisidir' şeklinde sloganların atıldığı ve PKK bayraklarının taşındığı görüntülerin AK Parti Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Melih Gökçek tarafından kamuoyuna taşınması, Karayalçın’ın da, tartışmalara yol açan bu mitingleri savunması ve şu an bile kendisine yakın isimlerin PKK sempatizanlarından oluşması; CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, SSK Genel Müdürlüğü döneminde, 100’den fazla PKK ve TKLP terör örgütü mensubunun da kritik noktalara yerleştirildiğinin belgelerle ortaya konması, seçmen arasında, “Bunlar, ülkenin birliğine ve bütünlüğüne kastetmiş, bir sürü askerimizi hunharca şehit etmiş terör örgütü sempatizanları ile yan yana gelerek ne yapmak istiyorlar? Ülkeyi bölmek mi istiyorlar?..” korkusuna sebep oldu.

Evet, seçmenin duyduğu bu endişe ve korku, çok yerinde ve haklıdır. Bu ülke hepimizin. Görülüyor ki, her zamankinden daha çok, birliğe ve bütünlüğe ihtiyacımız var. Ülkenin birliğinin korunması, ne AK Parti’nin, ne MHP’nin, ne SP’nin, ne BBP’nin, ne de sağduyulu CHP’lilerin meselesidir… Ülkemizin birliğinin korunması hepimizin meselesidir!.. Karayalçın, “Biz bu seçimlere birlik halinde girdik.” diyor. Karayalçın’ın kimlerle birlik olduğu belli.

Öyleyse, en az PKK ile birliğe giden sol kadar, sağda birliğe ihtiyaç var. Ülkenin bütünlüğü için, çocuklarımızın geleceği için buna acil ihtiyaç var. Bölücülerin devlet kadrolarına sızmaması için her bölgede, sağdaki en güçlü adaya yüklenilmeli… Hiçbir belediye, sola kesinlikle teslim edilmemeli… Sağda dağılan her oyun, bölücülere gittiği unutulmamalı. Böyle yapılırsa, ülke genelinde, belediyelerin, ezici çoğunlukla, AK Parti’ye geçeceği bir gerçek… Ama bu mesele, AK Parti meselesi değil, ülkenin bütünlüğü meselesi… Bu durum akıldan hiç çıkarılmamalı!..

Sağda birlik, tavanda gerçekleşmiyorsa, tabanda yani seçmen arasında mutlaka gerçekleşmeli!.. 29 Mart’a kadar bu yapılmalı… Bu yapılmazsa, ülke bütünlüğünün ve geleceğinin tehlikede olduğu gün gibi ortada… Görünen köy kılavuz istemez… Bizden hatırlatması….

Yazarın Yazıları