Av. Ferda KAZANCIBAŞI
  • 17/04/2016 Son günceleme: 17/04/2016 18:08
  • 10.189

Sevgili okurlarımız; Yeryüzünde hiçbir ulusa nasip olmayan ve hatta onları imrendirecek ve kıskandıracak derecede muhteşem halk kültürüne sahibiz.

Ülkemizin bir ucundan diğer ucuna kadar sahip olduğumuz maddi ve manevi kültürel zenginliklerimizin görkemini bir damak tadı lezzeti ile siz okurlarımızla paylaşmayı o kadar çok isterdim ki;  

Ancak dış güçlerin kutsal vatanımız ve aziz milletimiz üzerindeki vahamet derecesine varan sinsi tuzakları karşısında o güzelim konuları bir tarafa bırakarak acil konulara değinmek mecburiyetinde kalıyorum.  Nisan ayı sayımızda dış güçler tarafından ülkemizi parçalamaya yönelik ve sinsice dayattıkları anayasa değişiklik tuzağı konusuna mayıs sayısında değinmek üzere ara veriyor ve Şair Haşmet menkıbesine giriyorum;

Bundan 70 yıl önceleri

Bundan yetmiş yıl öncelerinde 13 - 14 yaşlarında ortaokul öğrencisi iken hayatımızı süsleyen radyo adı verilen bir mucize vardı. Haber ulaştırıcı ve eğlendirici olduğu kadar her şeyden daha önemlisi eğitici işleve sahipti. Güneşin camdan içeriyi aydınlattığı bir günün sabahında radyo başında ilgi ile izlediğim bir program bu günkü gibi aynen hafızamda. Seksen dört yaşına geldiğim şimdiki çağımda geriye dönerek o güzelim konuyu sizlerle paylaşıyorum.

Kavurucu bir temmuz günü

Koca Ragıp Paşa kavurucu sıcaktan bunalmış, bir köşkün cumbasının altındaki gölgeye sığınmış.  oturduğu binek taşında mendili ile terini silmektedir. Diğer tarafta seyisi, atları ile birlikte başka bir gölgeye sığınmış dinlenmektedir. Bu esnada sokakta oynayan çocuklardan bir tanesi Koca Ragıp Paşa’ya yaklaşarak, (Amca görüyorum ki çok yorgunsunuz. Size bir kase soğuk süt getireyim) der. O dönemler yemekler pencerelerin poyraza bakan tel dolaplarında muhafaza edilmekte idi. Koca Ragıp Paşa çocuğa cevap olarak (İçimden süt içmek gelmiyor. Teşekkür ederim evladım). der.  Çocuk o kadar çok ısrar eder ki Koca Ragıp Paşa dayanamaz ve (Hadi getir evladım) der. Çocuk sütü getirir ve Koca Ragıp Paşa o bunaltıcı sıcakta kâseyi kafasına dikerek sütü kana kana içmeye başlar. Kafaya dikilen kâsenin en tatlı yerinde çocuk Koca Ragıp Paşa’nın duyabileceği şekilde yukarıya annesine (Anneeeee, hani geçen gün kedinin içip de artık bıraktığı süt var ya onu sokaktaki bir amcaya verdim) diye seslenir. Koca Ragıp Paşa bunu duyunca vay yumurcak diyerek elindeki kaseyi hırsla fırlatıp atar ve kase kırılınca çocuk ağlamaya başlar. Koca Ragıp Paşa hiddetle çocuğa seslenir. (Be hey yumurcak, hem bana kedinin artığını içiriyorsun hem de kasenin kırıldığına ağlıyorsun). Çocuk cevap verir. (Amca ben dökülen süte ağlamıyorum. Kırılan kaseye ağlıyorum. O bizim köpeğin kâsesi idi) …

Koca Ragıp Paşa çocuğun zekâsına hayran olur.  Mahiyetinde yetiştirilmek üzere annesinden rica ederek yanına alır. O günden itibaren çocuk Koca Ragıp Paşa’nın mahiyetinde eğitim görür, yetişir, gelişir ve toplum tarafından tanınan Şair Haşmet olur.   

Koca Ragıp Paşa ve mahiyetindeki memurları

Koca Ragıp Paşa mahiyetindeki memurlarını karşısında safa dizmiş, rüşvet almadıklarına dair vallah billah yemin ettiriyor. Bütün memurlar rüşvet almadıklarına dair yemin ederlerken Şair Haşmet’in sustuğu dikkatini çeker ve  (Haşmet sen niye yemin etmiyorsun ?) diye sorar.  Haşmet ise cevap verir. (Paşam bana beş dakikalık izin verin, eğer onlar ettikleri yeminin etkisi ile çatlamazlarsa ben de yemin edeceğim.)

Koca Ragıp Paşa ve Şair Fitnat

Eski takvime göre zehir gibi soğuk kış günlerinde Koca Karı Fırtınası ve arkasından Öküz Fırtınası gelmektedir. Koca Karı Fırtınasının etrafı kavurduğu günlerin birinde Koca Ragıp Paşa yolda yürürken az önünde Şair Fitnat’ında yürüdüğünü fark eder ve (Şu koca Karı da etrafı soğuttu) diye laf atar. Şair Fitnat hemen geriye dönerek cevap verir  (Arkadan Öküz geliyor.)    

Koca Ragıp Paşa ile Şair Fitnat arasında sürekli laf atma sataşmaları yaşanmakta ve her defasında hazır cevap olan Şair Fitnat karşısında Koca Ragıp Paşa yenik düşmektedir. Bir kurban bayramı arifesinde Fatih Çarşamba Pazarı’nda karşılaşırlar. Ama bu kez Koca Ragıp Paşa’nın

refakatinde Şair Haşmet de vardır. Pazarcılar boynuzları dökülmüş bir kurbanı koç diye Şair Fitnat’a yutturmaya çalışmaktadır. Şair Fitnat ise (Bu kurbanın boynuzları yok) diye pazarcıya direnmektedir. O esnada Şair Haşmet araya girerek Şair Fitnat’a seslenir ; (Aman efendim o koç bir gecelik sizin yanınızda kalsa çatal çatal boynuzları çıkar.)  

İt üret de para kazan

Şair Haşmet’in zekâya dayanan muziplikleri o kadar had safhaya varmış ki, artık Koca Ragıp Paşa’nın canına tak demiş ve yanından kovmuş.  Şair Haşmet ise (Aman paşam, beni siz alıp bu yaşlara kadar getirdiniz. Beni kovarsanız bundan sonra dışarıda ne yaparım?) diye ayak diremek istemiş. Koca Ragıp Paşa ise son derece kararlı olarak (İt üret de para kazan) diyerek mahiyetinden kesin olarak kovar.

O dönemler boğaz akıntılarını kürekle geçmekte zorlanan tekneler kıyıya ip atarlar ve kıyıda ayakları baldırlarına kadar sıvalı gençler atılan ipleri omuzlayarak akıntı burnunun geçilmesinde yardımcı olurlar. Akıntı burnu dönüldükten sonra kıyıya atılan ipler teknelere iade edilir. Tekneden de kıyıya bahşiş atılır. Kıyıdan teknelere yardımcı olanlara da (Yedekçi) denmekte idi.              

Aradan yıllar geçer. Bir gün Koca Ragıp Paşa’nın teknesi Arnavutköy Akıntı Burnu’nda yedekçilik yapmakta olan Şair Haşmet’e tesadüf eder ve (Haşmet nasılsın ne yapıyorsun ?) diye seslenir  Şair Haşmet de kıyıdan teknedeki paşa’ya  doğru cevap verir ; (Paşam vaktiyle siz bana it üret de para kazan demiştiniz ya ben de para kazanıyorum.) 

Yazarın Yazıları