Melih PERÇİN
  • 09/08/2014 Son günceleme: 23/07/2012 00:11
  • 22.319

Dün akşam AK Parti Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ aradı…

Kendisi ile dostluğumuz uzun yıllara dayanmakta… Abi kardeş gibiyizdir… Hal hatırdan sonra konu 3.yargı paketinde yer alan değişikliğe geldi… Sol cenahtan çok tepki aldığını söyleyince gelişmeleri kısaca özetledi…

“Bir adaletsizlik söz konusu idi… Sol görüşlü eylemcilerin aynı suçtan 12 yıl hüküm alıp çıktıkları bir suçtan sağ görüşlü eylemcilerin 21 ila 26 yıl arasında ceza almaları adalet adına bir eksiklik olduğu için konuyu Başbakan Yardımcımız Bülent Arınç, Genel Sekreterimiz Haluk İpek ve grup başkan vekilimizle paylaştım. Konu daha sonra adalet komisyonunun gündemine bir önerge ile geldi. MHP’li milletvekilleri de önergeye destek verdiler. Ardından genel kurula gelip üçüncü yargı paketi içinde kabul edildi. Bu bir af değildir bu bir imtiyaz değildir… Sadece aynı suça aynı cezanın verilmesi için çalışma ve gayretim olmuştur. Ama ne yazık ki birileri konuyu başka mecralara çekmiştir. Aynı suçu işlemiş bir sağcı katil olurken aynı suçu işleyen bir solcu kahraman olamaz… O da katildir…” dedi…   

Konuyu zaman gazetesindeki köşesine taşıyan Prof. Dr. Mümtaz’er Türköne’de;

 

“70'li yıllarda, özellikle ikinci yarısında 5 bin insan cinayetlere kurban gitti. 5 bin cinayet, yaklaşık aynı sayıda katil demek. 5 bin insan, beş bin civarında katil tarafından öldürüldü. 32 yıl önce sona eren cinayetler bunlar.”

 

Gencecik maktuller ve aynı yaşlarda katiller. Ölenlerin hatıraları en az 32 yıl geride kaldı. Ama katillerin herhalde önemli bir kısmı aramızda yaşıyor. Çoluk çocuğa karışmış, normal ve sıradan insanlar olarak.

 

"Cinayet""katil" gibi deyimlerin üzerinden 70'li yılların ideolojik yükünü indirdiğiniz zaman durum bu kadar açık. Peki ideolojik anlamı? Sağ-sol kavgasında taraflar kendi inançları, idealleri ve amaçları için şiddete başvuruyor ve cinayet işliyordu. Siyasî şiddeti ideolojik bir kurgu içinde Türkiye'ye Latin Amerika modelini benimseyen sol gruplar soktu. Küba devriminde başarılı olan bu modele göre öncü bir grup silahlı eyleme başlayacak ve halkın gözünü açacaktı. Şehir veya kır gerillası gibi iki farklı şiddet stratejisi ile iktidar yıpratılacak, destekçileri sindirilecek ve halkın desteği kazanılacaktı. Marx'ın "Zor, tarihin ebesidir" sözü, şiddet yöntemleri, yani cinayetlerle sosyalist düzene geçişin ilham kaynağı olmuştu.

 

( … ) Devlet içindeki çeteler, şiddet ortamının kendilerine geniş bir iktidar alanı açtığını görerek terörü tırmandırdılar. At izi it izine karıştı. Çeteler, terör örgütleri iç içe geçti ve doğrudan devlet içindeki çetelerin planı ve organizasyonu olan Maraş, Çorum, 16 Mart, MHP Genel Merkezi'ne saldırı gibi olaylarla 12 Eylül darbesinin şartları olgunlaştırıldı.

 

Bu kanlı entrikalar ve acılarla dolu defterin son sayfası, Bahçelievler'de 7 TİP'li gencin öldürülmesi olayının hükümlüleri olan iki kişinin tahliyesi ile daha yeni kapandı. Olay 12 Eylül'ün hafızalarda iz bırakan sembol olaylarından biri. Ama defterin kapanmasının bu kadar gecikmesinin olayın kendisi ile ilgisi yok. 70'li yıllarda binlerce Ülkücü genç, koleradan veya tifodan ölmedi; "devrimci şiddet"in kurbanı oldu. Ümraniye'de 1 Mayıs mahallesinin inşa edildiği yıllarda 5 Ülkücü işçinin katledilmesi ile, Adana'da 6 Ülkücü öğretmenin benzer şekilde öldürülmesi o yılların şiddet dengesi hakkında bir fikir verecektir. 7 TİP'li gencin öldürülmesi tüyler ürpertici bir cinayetti…

( … ) Anayasal düzeni değiştirme suçu ile yargılanınca solcu katiller tek bir idam cezası aldılar ve sonrasında serbest bırakıldılar. Bahçelievler davasında ise TCK 450'den ayrı ayrı idam cezaları verildi ve toplandı. Kısaca altı cinayet işleyen bir solcu tek bir idam cezası alıp serbest kalırken diğerleri yedi ayrı idam cezasının karşılığı kadar hüküm giymiş oldu. 70 öncesi olaylarından cezaevinde sadece bu iki kişinin yatıyor olması durumu açıklamak için yeterli. Meclis'te kabul edilen 3. yargı paketi bu dengesizliği ortadan kaldırdı ve eşitliği tesis etti.

 

Bu sonuç, 80 öncesine ait hesabın artık kapandığına dair bir işaret olarak kabul edilmeli. Sağ şiddet, solun sistematik olarak ürettiği "devrimci şiddet"e bir karşılık olarak gelişti.Sonrasında devlet içindeki çeteler tarafından daha kolay manipüle edildi. Bugün sudan çıkmış ak kaşık gibi konuşanlar arasında, 80 öncesinin solcu katillerinin de bulunması rahatsız edici bir durum.

 

"Adam öldürmek cinayet, adam öldüren de katildir." Solun tamamı bu hükmün altına kayıtsız şartsız imza koyabilir mi?…diye yazınca soldan tepki alması neticesinde çıkmış olduğu bir televizyon programında 33 yıl önce 1979 yılında erkek kardeşinin solcular tarafından öldürüldüğünü söylemek zorunda kalmıştı… 

Evet, seksen öncesi soldan da sağdan da binlerce insan öldürüldü…

Bir ramazan akşamı Gümüşsuyu Mahallesinde evininin önünde pusu kurularak öldürülen arkadaşım ülküdaşım METİN AYTAÇ’ı cinler periler öldürmedi… Katilleri aramızda elini kolunu sallayarak gezerken o ne yazık ki aramızda değil… Bu gerçek sağdan da soldan da öldürülenler için geçerli…  

Mümtaz’er Türköne’nin; “Adam öldürmek cinayet, adam öldüren de katildir.” Solun tamamı bu hükmün altına kayıtsız şartsız imza koyabilir mi? sorusu ile AKP Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ’ın şahsıma ifade ettiği “Sağcılar katil solcular kahraman değildir o suç işlenmişse o da katildir.” sözleri birbirini tamamlar nitelikte…

Sonuç olarak kaç kişiyi öldürürse öldürsün Anayasal düzeni değiştirme suçu ile yargılanan solcu katiller tek bir idam cezası aldılar ve sonrasında serbest bırakıldılar. Aynı suçu işleyen sağcılar ise Anayasal düzeni değiştirme suçu işlemedikleri için her öldürdükleri için ayrı ayrı ceza almışlardı… Bu eşitsiz durum 3.yargı paketi ile düzeltildi… Mesele bundan ibaret…

Selam ve dua ile

Yazarın Yazıları