Sinan KAVRAKOĞLU
  • 01/01/1970 Son günceleme: 07/01/2013 23:11
  • 12.412

Şöyle bir bakıyorum da; Beykoz’da bazılarının çizmeye çalıştığı gibi korkutucu bir tablo olduğunu düşünmüyorum.

Keza, bu düşüncem ülkemiz için de geçerli.

Her seçim dönemine mahsus muhalefet ve destekçileri tarafından oluşturulmaya çalışılan dezenformasyon ve manipülatif girişimlerin sonuçlarını yaşıyoruz...

Beş yıl önceki “laiklik elden gidiyor merkezli Cumhuriyet Mitingleri” ve Ramazan’da sessizliğe bürünen ancak Ramazan’dan sonra tekrar başlayacağına dair ciddi istihbaratlar olan “Taksim Kalkışması” olayları bu girişimlerin en çarpıcı örnekleri.

Şöyle bir hafızamızı yokladığımızda bununla ilgili Beykoz’a has bazı örnekleri de bir çırpıda sıralayabiliriz;

Mesela; “Beykoz’da on bin bina yıkacaklar!” safsatası.

Her seçim döneminde muhalefet bu yalanı yayar, çoğu saf vatandaş da bu yalanlarla hayatlarını travma içinde geçirirlerdi.

Başka bir safsata; Tepeüstü’ndeki Beykoz Devlet Hastanesi’nin yıkılacağı safsatası!

Bu safsatanın peşinde koşanlar Anamuhalefet’in tertiplediği birçok eylemde yer alan tanıdık simalar. Çoğu belli bir aşamaya gelmiş tahsilli insanlar.

Yılardır bir türlü yıktıramadılar koca hastaneyi...

Tıpkı yıktıramadıkları on bin bina gibi...

Bu güruh Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek’e zarar vermek için de olmadık yalanlara, iftiralara, hakaretlere başvurdu.

Şahsıyla ilgili yürütmeye çalıştıkları iftiralara inanacak kadar safını bulamayınca bu sefer de ailesiyle ilgili iftiralar yaymaya çalıştılar. Ama ne yalanlar. Tutması beklenemezdi; tutmadı da. Sonuçta bu sipariş iftiraları yazan gazeteler (!) çok komik durumlara düştü.

Bu safsataların içinde en mide bulandırıcısı yenilenen Beykoz Belediye Başkanlığı binasını Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek’in kendisine yaptırdığı ve satacağı safsatasıydı.

Bu aşağılık yalana inanacak kadar saflar olduğu gibi, bunu kullanan müptezeler de oldu ilçemizde.

Toplumu galeyana getirerek iktidara karşı kitlesel protesto oluşturmak fırsatçılığı muhalefet tarafından maalesef bu dönemde siyasetin en geçerli taktiği oldu.

Bu taktiğin tutma şansı hiç yok. Hele Beykoz’da mümkün değil!

Zira Beykoz’da herkes birbirini tanır ve bilir.

Ve Beykoz’un en kıymetli yanı da budur.

İşte bunu bilmeyenler ancak damlarda kedi kovalar...

Geçelim...

Beykoz Doğuş Haber’de makaleleri yayımlanan Talat Karasakaloğlu Bey Beykoz’da gazeteci ve gazetecilik olmadığını iddia etmiş.

Dost Beykoz bir düşünce platformu olduğu için üzerimize alınmıyoruz.

Dolayısıyla polemiğe girmeyeceğim.

Ancak bu konudaki düşüncelerimizi de paylaşmak zorundayız.

Sadece şu kadarını söyleyeyim;

Bu ifadeler yerel gazeteciliği imkânları çerçevesinde hakkıyla yerine getirmeye çalışanlara yapılmış büyük bir haksızlıktır.

Karasakaloğlu’na acımasızca eleştirmeye çalıştığı yerel gazetelerin sorunlarına yönelik de bir çalışma yapmasını tavsiye ediyorum. Zira bu iş hiç de kolay bir iş değildir.

Kendine ait köşenden düşüncelerini dilediğin gibi ifade etmek özgürlüğüne sahipken ve bunu binlerce kişiyle paylaşmak ayrıcalığını yaşıyorken bu insanlara “aslında siz yoksunuz”diyebilmek hangi vicdan ve akılla bağdaşabilir?  

Yazarın Yazıları