A. Raif ÖZTÜRK
  • 22/01/2017 Son günceleme: 22/01/2017 16:09
  • 5.607

Öncekilerini unutturan TERÖR saldırılarının sonuncusunda görülüyor ki, bu kezyıpratılacak hedef değiştirildi.

İstiklal mahkemelerinde önce adamı asıp, sonra gerekçe uydurdukları gibi, bugün de böyle eften püften ve uyduruk bahanelerle Diyanet İşleri Başkanlığımıza saldırmaya başladılar. Yani yılbaşındaki Reina olayından sonra, devlete bir suç isnat edebilmek için bahane ararlarken, buterör saldırısını bu kez Diyanet İşleri Başkanlığına yüklemeye kalktılar.

Biraz açalım: Son 15 seneden beri umulmadık bir hız ve kararlılıkla kalkınan, batıya muhtaç olmadan kendi silahını, Tankını, gemilerini, insansız hava araçlarını, heronlarını vs. ve Marmaraylar, duble yollar, hava alanları, Avrasya ve benzer tüneller yapan bir ülke, tüm ŞER güçlerin gözlerini kamaştırdığı herkesçe malum. Özellikle de 1923’te Lozan adı altında 100 seneliğine peşkeş çekilen değerlerimizi ve kaynaklarımızı 2023’te geri vermemek adına,ülkemizi tekrar “EMİR ALAN bir Türkiye olması için”, binbir türlü sinsi ve hain planlarla üzerimize saldırıldığını, sanırım artık çocuklar bile anladılar.

Şu son Ortaköy Reina terör saldırısının arkasında ABD, BM, AB ve Lozan ittifak ülkeleri ve onların maşaları DEAŞ ve diğerlerioldukları bilindiği halde, bir kısım İÇ ŞER güçler, her zamanki gibi hedef saptırma geyretleri içine girdiler.Âdetâ hırsızı suçlamak yerine, ev sahibini suçlama aymazlığına saplandılar. Bazı muhalif siyaset de yine bunlara çanak tuttular. Evet, 17 gün içinde katil yakalandı ve herşeyi itiraf etti. Bizim iftiracılarda utanma yerine, pişkinlik hâkim.

Bu seferki hedef saptırmanın bir başka muhatabı daha vardı. Dînimize ve mukaddesatımıza geçmişten gelen kin ve kuyruk acısı ile bu muhatap Diyanet İşleri Başkanlığıdır. Üstelik de öyle akılalmaz bir bahaneye sarıldılar ki, kargaları bile güldürecek kadar akıl, vicdan, iz’ân ve mantıktan uzak.

Önce kendi ağızlarından birkaç örnek arz edeyim:

  1. Camilerde “Müslümanlar, Yılbaşı kutlamaz” propagandası yapanlar, bu Raina  katliamının sorumlusudur. Bu ülkede Lâiklik mücadelesi yaşamsal. (O.Ersoy.)

  2. Yarın, Diyanet İşleri Başkanının; “Rainayı tarayan kim ise tebrik ederim. Tam da benim verdiğim fetvaya uygun davranmış” demesini bekliyorum. (A.Hür.)

  3. İşletmeci ve tüm çalışanları alevî olduğu için, noel baba kılığındaki sünni Müslümanlar, İstanbulda silahla insanları taradı. Olayın özeti budur. (T.Y.Barbaros.)

Pes doğrusu, değil mi? Nitekim hepsi de yalan çıktı…

Masum halkın kafasını 17 gün bu tür hayali iftiralarla bulandırmaya çalıştılar. “İftira at, tutmasa bile izi kalır” darb-ı meseline göre başarılı da oldular. Araştırmaktan yoksun saf kişileri bir nebze inandırdılar. Oysa “Müslümanlar, Yılbaşı kutlamaz”ifadesi gerçektir ve yüzlerce seneden beri tüm cami kürsülerinde, her din görevlisi tarafından haykırılıyordu. Bu konudaki Âyetler de ve Hadîs-i Şerifler de bu ifadeyi ye’yid ediyorlar. Bu güne kadar da hiç böyle düşünen olmamıştı.

Bütün bu gerçeklere rağmen, sanki Raina ve Ortaköy katliamının katili yılbaşı vaazını dinlemiş, bu ifadeyi duymuş ve gaza gelerek“vâayy, siz nasıl müslümansınız? Nasıl yılbaşı kutlarsınız!” diyerek saldırıyı gerçekleştirmiş iftirasını yaydılar ve diyanet işleri başkanlığını töhmet altına sokmaya çalıştılar. Peki netice ne oldu? 17 gün içinde gerçekler tüm çıplaklığı ile ortaya çıktı. Raina katliamcısının itirafları,bunların tüm foyalarını ortaya çıkardı ve rezil oldular.

Diyeceksiniz ki; Diyanet İşleri Başkanlığı bu kadar mağdur edildi fakat, hiç mi hataları yoktu?

Kişiler hatasız olmadığı gibi, kişilerden müteşekkil kurumlar da elbette hatasız olamazlar. Fakat bu saldırılar konusunda, Diyanetin hiçbir hatası yok!...

Ancak, bu iftiralarla Diyanet İşleri Başkanlığına saldılıp mağdur edilmesinde, Kaderin Adalet ettiği yönünde bir kanaatim var. Yani, Diyanet İşleri Başkanlığının diğer bazı hataları nedeniyle,bir şefkat tokatı olarak bu mağduriyetleri yaşadığını düşünüyorum.

Meselâ; İslâmı budamakla meşgul ve proje ilâhiyatçı bazı şahsiyetlere, diyanette kadro vermeleri,yıllardan beri cezasız kaldı. Hatta “Hadîssiz, sünnetsiz, Kur’ân Müslümanlığı” dayatmalarıyla, Yüce Dinimizin tahribatına çalıştıkları halde onlara hâlâ Diyanette fırsatlar veriliyor.Bu konudaki tüm uyarılara Diyanetimiz kulak tıkamıştı. Diyanetimiz bir nefis muhasebesi yaparak, bu vebalden mutlaka kurtumalıdır. Yoksa kaderin adaleti gereği, başka tokatlar da gelebilir. Bizim yaptırım gücümüz olmadığı için sadece hatırlatarak, bu sorumluluktan kurtulmak istedim. Vesselâm…

Yazarın Yazıları