A. Raif ÖZTÜRK
  • 23/07/2017 Son günceleme: 23/07/2017 20:59
  • 6.259

Bu sene Ramazan Bayramı namazını İstanbul’umuzun en büyük camilerinden birinde kıldım, çok şükür.

Sabah namazından sonra vaaza başlayan vaiz efendi, beni âdeta sarsan ciddi bir konuyu işledi. Ben bu konunun bu kadar çok önemli olduğunu bilmiyordum diye, aynı gün fetva eminlerini arayarak, tatmin oluncaya kadar araştırmalar yaptım. Yanlış anlaşılmalara ve hatta tartışmalara bile sebep olan bu konuyu, teferruatıyla paylaşmak istiyorum.

Önce dinlediğim o vaazın bu ilginç bölümünü aynen arz edeyim:

-“.Muhterem Müslümanlar. Nasıl ki, Allah’ın haram kıldığı içkiyi içen de, üreten de, satan da, servis eden de vebal altındadır, günahkârdır ve asidir. Bu yollardan kazanılan para da haramdır…(Buraya kadar amenna, şimdi dikkat.)

Aynen bunun gibi; Allah’ın kesin emri olan orucu alenî yiyenlere de lokantasında, börek salonunda, büfesinde, pasta hanesinde vs. yerlerde hizmet edenler de, vebal altındadır, günahkârdır ve asidirler. Bu şekilde kazandıkları para da haramdır…”

Vaazın sonlarına doğru, on bin küsur kişilik cami tıklım tıklım dolduktan sonra da “yeni gelen cemaat için, o konuyu bir daha arz ediyorum” diyerek, yukarıdaki cümleleri tekrar etti.

Ramazan boyunca birçok semtte açık olan lokantalara, büfelere, börekçilere, kafeteryalara, dönercilere, pasta hanelere aşina olduğumuz için ve de acaba ben mi yanlış anlıyorum düşüncesiyle, ikinci açıklamasını kayda aldım. Araştırmalarımı bu kayıt üzerinden yaptım.

Yaptığım ciddi araştırmalar neticesinde, bu konudaki nihai hükmü özetlemeye çalışacağım:

Evet, vaiz efendinin anlattıkları tamamen doğrudur ve hakikattir. Özellikle ilk bölüme hiç bir itiraz yok. Fakat ikinci bölüme itirazlar var.“Her konuda olduğu gibi, bu Ramazanda açık lokantalar vs. konusunda da Ancak,” denilerek ilave edilecek istisnai kısımlar, yukarıdaki vaazda maalesef eksik bırakılmıştır” deniliyor ve şöyle açıklanıyor.

“Bazı hallerde zaruretler nedeniyle, harama kısmen ve geçici cevaz verildiği gibi, burada da bazı zarurî ve müstesna haller vardır. Meselâ: Yolculuklarda oruç tutmamaya, hastalıklarda dindar doktorun verdiği rapor ile ve diğer meşru zaruretlerde oruç tutmamaya ruhsat ve müsaade vardır. İşte böyle kişilerin çoğunlukta olduğu bölgelerde, (hastane karşılarında, otogarlarda vb.)sadece bu niyetle ve alenî olmamak şartıyla, yani lokantanın pencerelerini perdeleyerek ve ışıkları loş tutarak, lokantasını açık tutmaya CEVÂZ vardır. Bunun dışındakiler vebal altındadır ve kazandıkları para da HELÂL DEĞİDİR.” deniliyor.

Bu açıklamalar ışığında, İstanbul ve bazı büyükşehirlerdeki nüfusun %10’unun seferî, oruç tutamayan hasta ve bazı meşru zaruretliler olduğu hesap edilirse, BİR MİLYON kişiyi geçen toplumahizmet için, elbette çok sayıda yer açık bulundurulmalıdır. Fakat alenî olmamak ve lokantanın ve o tür işyerlerinin pencerelerini perdelemek şartıyla! Deniliyor.

Bir başka açıklama ise şöyleydi:

Ramazan gününde oruç yemenin iki boyutu vardır.

Bunların birincisi, İlâhî olan oruç emrinin çiğnenmesidir, yani bu bir isyandır, fısk’tır ve bu fıskı alenî (açık-açık) işleyene de İslâm literatüründe, fasık-ı mütecahir denir. Böyle açıkça günah işleyen fâsık-ı mütecahirin, şer’î mahkemede şahitliği bile kabul edilmez. Yani İslâm beldelerinde bunlar “güvenilmez kişi” ilân edilir.

İkincisi de Ramazan ayı gündüzlerinin, yüklü olduğu manevi ağırlığın saygısızca çiğnenmesidir. Yani Ramazanın ulviyetini, açık açık oruç yemelerle hafife almak,  itibarsızlaştırmaya çalışmak ve zedelemektir. Ramazan gününde oruç yiyen bir Müslüman, aynı anda bu iki günahı da birlikte işlemiş olur. Bu kişilere, oruç yemeleri için hizmet vermek,yukarıdaki fetvalara göre hiçbir Müslümana yakışmaz.

Bir başka açından bakıldığında:

  • Fıkhımızın en temel ilkelerinden birisi de şudur.

Bir iyiliğe yardımcı olan, o iyiliğin sevabına ortak olur.

Bir günaha yardımcı olan da, o günahtan ortaya çıkan vebale ve o günaha ortak olur.

Yani;sebep olan da işleyen gibidir.

Ramazan gününde açık açık oruç yiyen birinin, oruç yemesine yardımcı olan lokantacı veya büfecinin ya da benzeri bir işletmecinin, oruca isyan edene yardımcı olduğu için, orada yenmiş oruçların tamamında elbette vebali ve günahı olacaktır…

  • Bu konu ile ilgili, ilginç bir anekdot arz edeceğim:

Yıllar önce, çevremizdeki büyük sitelerde hizmet veren Gayrimüslim bir müşterimiz vardı. Sitedeki varlıklı kişilerin spor giyim ve ayakkabı ihtiyaçlarını, bizim mağazalarımızdan karşılıyordu. Bir Ramazan günü bana, elindeki dondurmayı yalaya yalaya geçen bir çifti göstererek sitem etti. “Yazıklar olsun şunlara, saygısız ve düşüncesiz kişiler bunlar. Ben Ermeni’yim ve oruçsuz olduğum halde, şu Ramazan günlerinde bu saygısızlığı asla yapamam. Tamamen gizli yerim. Evde hanıma bile, her Ramazan aylarında gündüz, koku çıkaracak yemek yapmasını bile yasakladım. Şunların saygısızlıklarına şaşıyorum…” demişti.

Sizlerin de bildiği, buna benzer birçok anekdot ve ibretlik olaylar vardır.

Buna benzer örnekleri verdiğim zaman, bazı kişiler bana:

-“.Bunları anlatmakla, Ermenileri Müslümana karşı niçin yüceltiyorsun?” diye sitem ediyorlar. Ben de o sitem edenlere şöyle cevap veriyorum:

-“.Bu Gayrimüslim arkadaşımızın kendisi Ermeni olsa bile, oruçluya saygı göstermesibir Müslim sıfatıdır, ben onun o Müslim sıfatını takdirle karşılıyorum ve övgüyle anlatıyorum. O açık açık oruç yiyenlerin hareketleri ise, TC kimliğinde İslâm yazsa da, asla bir Müslim sıfatı değildir, onun için de onu asla tasvip etmiyorum ve nefretle kınıyorum.”Vesselâm.

SON SÖZ:

“İnsanların ilk Peygamberlikten beri duyageldikleri sözlerden bi­risi şudur:Utanmaz isen, dilediğini yap!”(Kaynaklar: Buhari, Enbiya 54, Edeb 78; Ebu Davud Edeb, 6; İbnMâce, Zühd 17; Muvattâ, Sefer 46; Ahmed b. Hanbel, 4/121-122, 5/273 Fetva.net)

Yazarın Yazıları