Av. Ferda KAZANCIBAŞI
  • 01/01/1970 Son günceleme: 09/10/2012 00:11
  • 43.145

Avukat Ferda KAZANCIBAŞI’nın Annesinden dinliyoruz.

06 EKİM 1923 GÜNÜ

İSTANBUL’UN KURTULUŞ GÜNÜNDE

GALATA KÖPRÜSÜ VE MEHMETÇİKLERİN KARŞILANIŞI
 
           Yıldırım Orduları Gurubu Komutanlığının lağvedilmesinden sonra İstanbul’a çağrılan Mustafa Kemal Paşa, (13 Kasım 1918) günü Haydarpaşa Garında trenden indikten sonra Dolmabahçe Sarayı önüne demirlemiş İtilaf Devletleri’nin savaş gemileri ile karşılaştığında “Geldikleri gibi giderler “ demişti.
           O tarihlerde İngilizler Kaymakam, Vali, Mebus ve yüksek rütbeli subaylar gibi ülkenin üst düzey insanlarının İstiklal Savaşı’na kalkışacakları endişesi ile bir kara liste (Black List) hazırlayıp tutuklanmaları için Damat Ferit’e teslim ediyorlar. Damat Ferit Paşa ilk iş olarak 09 Mart 1919 günü İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiserliği’ni ziyaret ederek tutuklamalar için taahhütte bulunuyor. Aynı gece ve ertesi günden itibaren Damat Ferit Paşa Hükümeti tarafından İstanbul Halkı polis baskınlarına uğruyor, geniş çapta tutuklamalar başlıyor. Diğer taraftan İngilizler sınır boylarında ve cephelerde Türk Subayları’nı tutukluyorlardı. Ülke çapındaki tutuklamalar korkunç bir İnsan Avı’na dönüşmüş, yaman bir yıldırma hareketibaşlamış ve halk sindirilmiş idi. İngilizler ise Damat Ferit Paşa Kabinesinin başarısından duydukları memnuniyeti dile getiriyorlardı.
           Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıktığı 19 Mayıs 1919 tarihinden itibaren yedi düvele karşı var olma, yok olma savaşı veriliyordu. İstanbul’un yabancı savaş gemileri ile tehdit altına getirildiği
13 Kasım 1918 tarihinden itibaren düşmandan kurtulduğu güne kadar aradan tam 4 yıl 10 ay ve 23 gün geçmişti.
           Son düşman birliği 2 Ekim 1923 günü Dolmabahçe Sarayı önünde düzenlenen bir törenle Türk Alay Sancağı’nı selamlayarak şehri terk ettiklerinde “Geldikleri gibi gitmişlerdi
           05 Ekim 1923’de şehrin Anadolu Yakası’na gelen Türk Ordusu, 06 Ekim 1923 günü coşkun bir bayram havasında sevinç gözyaşları ve çiçek yağmuru altında İstanbul’a girdi. Galata köprüsü üzerindeki Mehmetciğin geçit töreninde bir ulusun onuru, sevinci, coşkusu ve hüznü vardı.  
 
1906 doğumlu Rahmetli annem Rahşende Kazancıbaşı
işgal yıllarında düşman zulmünü ve 17 yaşında iken Galata Köprüsü’nde
halk tarafından Mehmetçiğin karşılanışını anlatıyor
 
        Öğretmen okulundan mezun olup tayin olduğum Çatalca köyüne kağnı arabası ile ulaştığım günlerden ve Anadoluhisarı’nda Kazancıbaşı ailesine gelin gitmeden önceki dönemlerimde evimiz, Koca Mustafa Paşa Hacı Karagöz Mahallesi Ağa Çayırı Sokak, No: 4 adresinde idi. 
          Henüz 12 yaşında idim. Evimizin sokağında silahlı İngiliz Askerleri dolaşmaya başladılar. Bazı evlerin kapıları vuruluyor ve erkekleri tartaklanarak alınıp götürülüyor, götürülenler ya geri dönüyor ya da kendilerinden hiç haber alınamıyordu. Herkes korku ve dehşet içinde idi. Sokağa çıkamaz olduk. Sataşıyorlardı. Can emniyetimiz yoktu.  Bakkala gidecek olduğumuzda görünmemek için arka taraftan bahçelerden bahçeye komşu kapılarından geçerek en yakın noktadan sokağa çıkıp bakkala ulaşabiliyorduk. Çocukluk çağlarım korku ve endişe ile geçerek 17 yaşıma gelmiştim.
           Bir sabah uyandığımızda büyük bir sessizlik vardı. Yavaş yavaş kapı aralıklarından dışarıya bakıldığında sokaklarda kimseler yoktu. Biraz cesaret gelmişti. Pencereler usulcacık sürgülerinden yukarıya kaldırılarak dışarıya bakıp sessizliğin nedenini herkes birbirine soruyordu. Kulaktan kulağa düşmanın gittiği haberi yayılınca herkes sokağa döküldü. Büyük bir kabustan uyanmış gibi idik. Sokak ortasında sevinçten ağlayanlar ve sarılıp kucaklaşanlar gözlerimin önünde.
 
            Birkaç gün geçmeden askerlerimizin İstanbul’a geleceği ve karşılamaya gidileceği haberi duyuldu. Aynı gün ailece Eminönü’ne geldik ve Galata Köprüsü üzerindeki büyük kalabalığın arasında kendimize yer bulduk.
        
          06 EKİM 1923 - GALATA KÖPRÜSÜ VE
MEHMETÇİĞİ COŞKU İLE KARŞILAYAN HALK
(Fotoğraf İnternet’den sağlanmıştır)
 
Anlatılması mümkün olmayan bir gün
 
       Galata Köprüsü’nün üstünde gözyaşları arasında kurtuluşun sevinci ve hasret duyguları ile karışık heyecanlı büyük bir kalabalık vardı. Artık zulüm ve kabus bitmişti.  
         Mehmetçiklerin hepsinin yüzleri güneş yanığından esmerleşmişti. Çehrelerinde zaferin mutluluğu ve gururu vardı. Uygun adımlarla ilerlerken;
Başka bir aşk istemez, aşkınla çarpar kalbimiz,
Ey Vatan gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz
         Sözleri ile Mülkiye Marşı’nı söyleyerek alkışlar ve çiçek yağmurları altında önümüzden geçiyorlardı.
         Herkes de mutluluğun gözyaşları vardı. Geçit halindeki askerlerin arasında tanıdığı abisine sevinç çığlıkları ile sesini duyurmak isteyenler, kalabalığın arasından fırlayıp oğlunun boynuna sarılan anneler, ve önüne gelen her askere ayrı ayrı Oğlumu gördün mü?  Oğlumu gördün mü? diye yalvarırcasına soran ve cevap alamayan anneler, bu gün gibi gözlerimin önünde…
 
Kaynak kişi rahmetli annem Rahşende Kazancıbaşı hakkında özlü bilgiler
 
       1906 yılı İstanbul Doğumlu, babası Sümbül Efendi Şeyhi hafız Mehmet Azmi efendi sayesinde tekke terbiyesi almış, düşman işgalini düşman zulmünü ve İstiklal Savaşı’nı yaşamış, Cumhuriyet’in ilk yıllarında Öğretmen Okulundan mezun olduktan sonra Çatalca köylerine atanarak öğretmenlik mesleğine adım atmış, Mehmet Nida Kazancıbaşı’nın eşi olarak Anadoluhisarı’na Kazancıbaşı ailesine gelin gelmiş, Laik Türkiye Cumhuriyet ve Atatürk İlkeleri’ni benimsemiş beş vakit namazında başı açık Cumhuriyet Türkiye’sinin çağdaş öğretmeni olarak 35 yıllık meslek hayatına ömrünü vermiş, nice öğrenciler yetiştirdikten sonra 1959 yılında emekli olmuş, yakalandığı kanser hastalığı sebebiyle 1971 yılında 65 yaşında iken ebedi âlemine kavuşmuştur.    
 
DERLEYEN
Avukat Ferda KAZANCIBAŞI  
(Doğum: 01 Nisan 1932)
Yazarın Yazıları