Ömer KASAP
  • 08/05/2014 Son günceleme: 05/08/2014 00:11
  • 5.558

Yine bir seçim, yine seçilmiş insanlardan bir vitrin... Türkiye bu haftasonu yeni Cumhurbaşkanı ile birlikte kaderini de seçiyor olacak.

Seçilen  her kim olursa olsun, 11 Ağustos sabahına  farklı bir Türkiye ile uyanıyor olacağız.

Bu seçim sonucu  kritik olmakla birlikte, Türkiye Cumhuriyeti  tarihinin  ‘ilk’leri ile yakın siyaset tarihinin sayfalarında yerini alıyor olacak.

Halk, ilk kez Cumhurbaşkanını seçiyor.

CHP, ilk kez muhafazakar bir adayı destekliyor.

Bozkurt,  ilk kez gövdesine saplanan altı mızrağın sahibi avcısı tarafından ehlileştiriliyor.

Cemaat ilk kez sol, üstelik ‘davalı’ olduğu bir partiyi destekliyor.

Dünyadan elini çekmiş, gözü yaşlı din adamları ilk kez hiddetleniyor.

Polis, ilk kez Polisi tutukluyor.

Hakim, ilk kez başka bir hakime hüküm veriyor.

Gezi olayları, 17 Aralık operasyonu vs... zincirleme yaşadığımız, tanıklık ettiğimiz tüm olaylar neticesinde herkes gibi bireysel olarak benim de kafam ziyadesiyle karıştı. Karıştı ama; Cumhurbaşkanlığı seçimi için öne çıkan adaylar, doku uyuşmazlığına rağmen aynı çatı altında kaynamayı bekleyen hücreler, tek ayak üstünde amin diyenler  sonrasında (ki sağolsunlar) daha net bir fikrim var!

‘Devlet’i kemiren bir ‘paralel yapı’ olduğuna inanmıyorum.  

Aksine;  ülkeyi yöneten ve yönetirken de ‘dünya barışı’nı gözetmek adına diğer ülkelerle birlikte yöneten  ‘Paralel Yapı’nın önünde set olan ‘paralel’ kalmış  bir Devlet var. Paralel olan yapı değil, Devlet!.  Üstelik ‘Paralel’ kalmış bu Devlet (Hükümet),  ‘Paralel Yapı’ dan daha masraflı ve masrafları senden benden çıkıyor.

Yapın  ‘T cetveli’ni hesaplayın; Bir tarafa elektriği, suyu ABD’deki ‘Beyaz Saray’ ve Pensilvanya Belediyesi Sosyal Hizmetler birimine  yazan Yapıyı koyun,  diğer tarafa Paralel Devlete ait olan TBMM’nin giderlerini, Milletvekili harcamalarını...

“Olurmu öyle şey” demeyin, olur...  Oldu bile.

Nedense ‘Türkiye’ konusunda en hassas, en vatansever olanlar ‘Türkiye’yi uzaktan, başka bayrakların dalgalandığı topraklardan seviyor. Yeryüzünün yaşayan en ‘muhterem’ din adamları gayrimüslim topraklarında.

Huzuru  İs(y)anda bulan İs(y)an Alimlerine her gün bir yenisi ekleniyor.

İslam coğrafyasında ‘refah’ ve ‘barış’ için yapılan dualar, yedi kat ‘sema’daki beddua trafiğine takıldığından bekleyenler arasında bilmem kaçıncı sırada(!)

Siyasetimiz de, haysiyetimizi de ‘ithal’ ediyoruz.

Bizim olan hiçbirşey yok! Ne uğraşıyoruz ki yerli savaş uçaklarıyla, yerli uyduyla... ‘Yerli’ olsa ne olacak; biz kendimize ‘yabancı’yken...

Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük manevi değerlerinden biri olan İstiklal Marşı'nın yedinci kıtasını ezbere bilmeyen adaya niye kızıyorsunuz ki; adaylardan biri  allı şanlı ‘bayrağı’ bile tanımazken!  Tüm ülke bayrak ve marşlarına eşit mesafedeler belki? Hangi birini ezberlesin, hangi birini dalgalandırsınlar? Okul sezonu olsaydı ziyaretinde ‘Cin Ali’ kitabını da öpüp başına koyabilecek bir adayın samimiyetinden nasıl şüphe edebilirsiniz(!) TRT’yi TRT’den eleştirebilen diğer adayın ‘dobra’lığına nasıl emin olamazsınız?

Merkel’in Türkiye’nin üçüncü hava alanından rahatsız olmasının yanlış yorumlanmasını da anlamıyorum.  Bizi bizden daha çok düşünen komşularımıza, biricik müttefiklerimize haksızlık yapmayın.

Adayların ve adaylar arkasındaki siyasi parti ve grupların samimiyetini sorgulayın. Filistin ve diğer komşu ülkelerde yaşananlara ‘islami’ değil ‘insani’ gözle bakın. Taraf yada tarafsız olmayı Partileriniz değil, kalbiniz belirlesin.  

Bu seçim önemli dostlar.

Cumhurbaşkanını değil, ‘kader’imizi belirliyoruz.

Elinizi vicdanınıza, OY’unuzu sandığa koyun.

‘Memleket’inizi kullandırmayın, OY kullanın.

Yazarın Yazıları
Dahası