A. Raif ÖZTÜRK
  • 01/01/1970 Son günceleme: 17/12/2014 23:11
  • 8.628

Son günlerde bir kısım medya ve emniyet mensuplarının, çeşitli operasyonlarla gözaltına alındıklarını ve tutuklandıklarını TV haberlerinde izliyoruz.

Neredeyse her gözaltına alınan kişi, başlarının dik olduğunu, sadece görevlerini yaptıkları için tutuklandıklarını, tek bir haram lokma yemediklerini veya zulme uğradıklarını söyleyerek mağduriyet edebiyatı yapıyorlar. Bunları izleyen masum vatandaşlar ise siyasi görüş, inanç veya taraftarlıklarına göre yorum yapmaya çalışıyorlar. Çoğunlukla arka plândaki doğruları öğrenemedikleri için, yâ gereksiz yere gıybetlere giriyorlar veya az bir kısmı da olayın gerçek yüzü çok net ortaya çıkıncaya kadar Allaha havale ederek, sabırla bekliyorlar.

İşte şu son 14 Aralık 2014 tarihli, 31 medya ve emniyet mensuplarının alınma operasyonun içyüzünü ve gerçek sebeplerini, 2009 yılından beri çok yakından takip ettiğim için, yakinen biliyorum ve sizlerin de GIYBET felâketine düşmemeniz için, sizlerle paylaşmak istedim.

Bir İlâhiyatçı ve Lise öğretmeni olan öz amcamın oğlu, sadece görevini düşünen, bizler gibi imanını sağlıklı ve sağlam tutabilmek için, fırsat buldukça Nur sohbetlerine giden birisidir. 2010 Yılında; sohbetlerine gittiği dershanelerinde, polis tarafından yapılan aramada BOMBA ve mühimmat bulunduğu gerekçesiyle, polis tarafından evinden alındığını ve tutuklandığını öğrendim ve bu nedenle de bu olayları çok daha yakından incelemeye başladım.  

Öyle dehşetli iftira senaryoları ve öyle sinsi tuzaklar, tevafuk-u İlâhi ile gayet net olarak su yüzüne çıktığını öğrenince, sizler de hayretler içinde kalacaksınız ve vayy bee! diyeceksiniz. 

ŞÖYLE Kİ: Tahşiyeciler gurubuna ait sohbetlerine gittiği amcaoğlumun hocası Mehmet (Muhammed) Doğan, Bediüzzaman hazretlerinin talebesi olan, Albay H. Hulusi Yahyagil’in öğrencisidir ve âlim bir zâttır. Kur’an, hadis, fıkıh çerçevesinde Risale-i nurla ilgili ilmi çalışmalar yapan Mehmet Doğan, Risale-i Nur’daki bazı cümlelere ters mana veren Fethullah Gülen ve ekibi ile ilmi olarak mücadele etmiş ve bu mücadeleyi “Reddül Evham” serisi ile kitaplaştırmıştır. 2005’te yazdığı “Rumûz’ul Kur’ân” adlı kitabın 195. sayfasında ise Gülen Hareketi'nin 2014'te sönmeye başlayacağını, bir âyete dayandırarak ifade etmiştir…
Mehmet Doğan’ın yaptığı ilmi mücadele, elindekileri kaybetme kaygısı yaşayan “FG gurubu”nu telaşlandırmış. Hele hele Zekâtın bir ibadet olduğunu ve dolayısıyla bu ibadetin Allah’ın emri dâhilinde yapılması gerektiğini, bu FG gurubuna verilen zekâtların yanlış yerlerde kullanıldığını beyan eden Mehmet Doğan, zekâtla alakalı ilmi tespitlerini üç cilt halinde kitaplaştırmıştır. Yani bu ilmi tespitler, Fethullah Gülen ve ekibinin işlerini bir nevi sekteye uğratmıştır. Neticede, haksız yere toplanan paraları kısmen toplayamaz hale gelmişlerdir…

Geniş bilgi için şu linke Bkz

Mehmet Doğan gurubu, TAHŞİYECİLER olarak anılmaktadır. Şimdi bu gurup mensuplarının, 2010’da tutuklanmadan önceki sinsi gelişmelere tarafsızca bakalım. O günlerde F. Gülen STV Herkul.org site konuşmasında, bu tahşiyecileri hedef göstermektedir. STV’nin Tek Türkiye dizisinde, dizinin sonundaki karanlık güçlerin, görev talimatları bölümünde de TAHŞİYECİLER hedef gösterilir. Hatta diğer yayın evleri olan RAHLE adı bile, açıkça tarif edilir. Zaman gazetesi ve diğer organlarında da tahşiyeciler hakkında, ciddi bir algı operasyonu uygulanır. İşte bu şifreli talimatlardan sonra, bu tahşiyeci adı ile anılan cemaatin dershaneleri ve evleri basılır. Dershanede “mühimmat ve bomba bulundu”ğu (!) gerekçesiyle, ömürleri boyunca tek bir suça bulaşmamış olan 121 kişi de böylece tutuklanır. Lise öğretmeni olan amcaoğlum da bunların arasındadır ve prosedür gereği silâhlar balistik incelemeye alınır.

İşte İlâhi inayet ve adalet bundan sonra bu sinsi tuzakları bozar. Bombaların üzerindeki parmak izleri, tek bir mazluma veya tutuklanan o 121 zanlılara ait olmadığı anlaşılır. Parmak izlerinin tamamı, (eldivenlerle baskın yaptıkları halde) baskın yapan o POLİSLERE aittir. 22 Ocak 2010 tarihinde tahliyeler başlar ve 21 ay içinde tamamı hürriyetlerine kavuşurlar. Yargının çok daha dikkatli ve titiz araştırmaları neticesinde, korkunç ve SİNSİ TUZAK ortaya çıkmış olur. Bu korkunç ve sinsi iftiraların peşini, bu haksızlığa uğrayan sanıkların bir kısmı bırakmaz. Masum ders arkadaşlarıyla birlikte, tamamen haksız yere 17-21 ay hapis yatmalarına ve özellikle de “anarşist muamelesi görmelerine” sebep olanların ortaya çıkması ve adaletin yerine gelmesi için, İstanbul mahkemelerinde dava açılır.

İstanbul başsavcılığının yıllarca yaptığı araştırmalar neticesinde, elde edilen tüm deliller bu tahşiyeci adıyla anılan gurubun masum oldukları,  bu gruba kumpas kurulduğu ve dershane basarak arama yapan o polislerin ve uzantılarının sahte delil ürettikleri anlaşılmıştır. Bu polislerin ve talimat aldıkları uzantıların (!) suçlu oldukları anlaşılınca, işte bu 14.12.2014 operasyonu yapılmıştır. Şov ve cazgırlıklar yaparak olayı dramatize etme gayreti içinde olanlara ve kasıtlı hedef saptıranlara asla itibar etmeyiniz…

Bu 14 Aralık operasyonunda alınan bu 31 kişinin içinde, elbette ihtiyaten alınmış ve “ifadelerinden istifade için” alınmış olanlar ve ilk sorgulanmada tahliye edilenler de olacaklardır. Bu tür gelişmeler “yanılma” zannedilmesin. Fakat inşallah gerçek suçlular da tek tek ortaya çıkacaktır…

NOT: 1.) Bu yazıyı amcaoğlum Murat Öztürk ve onun Mühendis oğlu Fatih Öztürk ile müştereken yazdık. Tâ ki sizlere karşı bir hata yapmayalım veya binlerce kişiye yanlış bilgi vermeyelim. Öyle yâ, bu dünya sınavının sonunda kesinlikle Mahkeme-i Kübra, Cennet ve Cehennem de var. Yani, bu konuda da doğruyu bilin ve gereksiz yere GIYBET felâketine düşmeyin istedik. Gerçekler ortaya çıktıkça, elbette bize HAK vereceksiniz…

2.) Zaman gazetesi önüne toplanıp, operasyonu protesto eden ve “maksatlı bir şekilde yanlış bilgilendirilmiş olan” kardeşlerimize kızmıyoruz, sadece acıyoruz. Keşke onlar da bilselerdi!...

Yazarın Yazıları