A. Raif ÖZTÜRK
  • 10/04/2017 Son günceleme: 10/04/2017 20:45
  • 3.291

Bu İlâhî emir çeşitli meallerde, “iltifat etme”, “boyun eme”, “yakınlık gösterme”, “aldırış etme”vs. anlamlarda da tercüme edilmiştir. Ancak çok net olarak görülüyor ki, Yüce Allah cc bizlere, bir kısım insanlaraveya kurumlara karşı‘mutlaka mesafe koymamızı’ emrediyor. Burası kesindir, çünkü “SAKIN” diye tehdit de ediyor…

Peki, kimdir bu itibar edilmeyecek ve aramızda mutlaka mesafe konulacak kişiler? “Sakın” diye te’kit ettiğine göre, ciddi olarak tavır koyacağımız kişiler kimlerdir ve hangi karakterdeki kişiler hedeftedir?

Bu karakterdeki kişiler hakkında biz hiç yorum yapmadan, öncelikle bu emri veren âyetlere müracaat edelim ki, konuyu sulandırmış olmayalım.

Kelem Sûresi, 10-14. Âyetler:

“Çok yemîn edene, değersiz ve aşağılık kişiye (kıymetli bir görüşe sâhib olmayana), dâimâ ayıplayana (tenkit etmeye alışmış ve insanların arkasından dudak bükene), dedikoducuya, hep koğuculuk peşinde gezene, her zaman hayra mâni' olana, (mesela; ezan, başörtü vb.  İlâhî emirleri yasaklayana, mescid açmaya engel olana),haddi aşana (hakkı çiğneyene), günahta ısrar edene, zorbaya, bun(lar)dan sonra (bir de) soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine, mallar ve oğullar sâhibi oldu diye sakın itâat etme!

15.Âyet: Kendisine ayetlerimiz okunduğu zaman, “(Bunlar) Eskilerin uydurma masallarıdır” diyene (sakın uyma).16.Âyet: Yakında onun (ve bu gibilerin)hortumunun (burnunun) üzerine damga basacağız (da onu rezîl edeceğiz)!...”

[Parantez içindeki açıklamalar, çeşitli diğer meallerden alınmıştır.)

Yani, bu emirlere mefhumu muhaliften bakacak olsak:“Herhangi bir kişi zengin veya imtiyaz sahibi diye, aile efradı geniş veya makam sahibi diye, eğer o kişi çok yemin ediyorsa, ilmî bir ağırlığı yoksa, yani gereksiz ve lüzumsuz işlerle meşgul ise, gıybet ve dedikoducu biri ise, hayırlı işlere engel olan birisiyse, iknâ yerine iftira ve zorbalık dayatıyorsa, nesebi belli değil ise, böyle bir kişi (veya kurum) ile arana mutlaka mesafe koy” anlamındadır.15. Bunların bir başka özellikleride “Kur’ânâyetlerini hafife alırlar”.16. İşte bunlar Allah’ın cc gazabına uğratılacaklardır.

Şimdi çevremize bir bakalım ve bu İlâhi emirleri uygulamaya çalışalım. Tâ ki “sakın” diye ısrar edilen bir İlâhi emir, bizleri sorumluluk altına sokmasın…

“Biz elçi/peygamber göndermeden kimseye azap edecek değiliz.”(İsra, 17/15) Yani; bize bunları, Elçisi ve Peygamberi vasıtasıyla duyurduğuna göre, bizler sorumluluk altındayız.

Mahkeme-i Kübra’da sorgulandığımız zaman “bilmemek” yani, “Yâ Rabbi ben bunları duymamıştım”demek asla mazeret sayılmayacak. Eğer bir kavme ve topluluğa Kitap ve Peygamber gönderildiyse, ona kulak verilecek…

Aynen trafik kuralları gibi:

Nasıl ki trafikte ters yola girdiğinizde polis size ceza yazarken, “efendim, o işaretin ‘GİRİLMEZ veya YASAK’ anlamına geldiğini ben bilmiyordum” demeniz sizi kurtarmadığı gibi. Veya radara yakalandığınızda, “efendim ben burada hız sınırlaması olduğunu bilmiyordum, o levhaları fark etmedim” gibi mazeretler işe yaramadığı gibi…

Çünkü bu levhaları fark etmek zorunda olduğumuz gibi, Kur’ân ve Hadîs-i Şeriflerdeki emir ve yasakları öğrenmek ve bilmek zorundayız...

Kur’ânî ilimler ve özellikle İlâhî emirler ve yasaklar, hem sosyal hayatımızı, hem de Âhiret hayatımızı huzur ve mutluluğa kavuşturan çok önemli levhalardır. Ancak; bu çok önemli bilgilerin ve sorumlulukların, LÂİK bir zümre tarafından bir ASRA yakın bir süre yasaklanması, vebalimizibelki hafifletebilir, fakat asla mazeret değildir. Çünküo günkülerin de bizlerin de seçme-seçilme gibi bir tercih hakkımız var. Bu tür önemli bilgileri ve Dînîeğitimi YASAKLAMAYANI seçmek ve desteklemek zorundayız. Aksi halde biz masum sayılmayacağız…

Bu gün de maalesef okullarımızdaki DİNÎ eğitimi, DGM’de yasaklatan bir zihniyetle karşı karşıyayız. Bu nedenle de hâlen din ve ahlâk eğitimi, okullarımızda seçmelidir, zorunlu değil.

Önümüze;her ne sebeple olursa olsun bir TERCİH hakkı geldiğinde, işte bu gerçekleri, emir ve yasakları dikkate almazsak eğer, hem her iki cihan saadetinden mahrum kalırız, hem de VEBAL altında kalırız…

16 Nisan HALK OYLAMASI da; hem bu boyuttan değerlendirildiğinde, hem de TÜM iç ve dış ŞER güçlerin HAYIR çıkması seferberlikleri sebebiyle, tüm vatanseverlerin ve Îman sahiplerinin “EVET” tercihi yapma zorunluluğu, çok net ortaya çıkmaktadır.   Vesselâm…

Yazarın Yazıları