Sinan KAVRAKOĞLU
  • 01/01/1970 Son günceleme: 23/07/2012 00:11
  • 13.772

On yıllık arşivimi şöyle bir gözden geçirdiğimde; Beykoz’la ilgili ne çok yazı kaleme almışım...

Salt kendimizin değil; burada doğup büyüyen çocuklarımızın da daha huzurlu, gelişmiş, modern ama olması gerektiği kadar da tarihinden gelen genlerine sıkı sıkıya bağlı bir çevrede yetişmesini istedik hep.
Bunun için olsa gerek zaman zaman acımasızca eleştirdik makam sahiplerini. Gücünü halktan alan bu güruhun işgal ettikleri o makamların halkın omuzları üzerinde yükseldiğini unutmasını ise hiç kabullenemedik. Sanırım bu yüzden on yıldır hep zirvedeyiz. Hiç kimseye göbekten bağlı değiliz ve hiç kimsenin adamı (!) olmadık.
1960 darbesiyle başlayan bedel ödeme geleneğinin bu güne kadar bu ülke halkına 1,5 trilyon dolara mal olduğunu hesaba katarsak,sahip olduğu her şeyini bir gecede yitiren namuslu insanların feryatlarını sanırım daha iyi anlarız.
Emekçilerin, alınterinin oluşturduğu Beykoz da bu kaostan nasibini fazlasıyla almış bir ilçe olarak onlarca yıl bir kenara itildi, unutuldu. Hatta yok sayıldı. Sermaye-siyaset ve bürokratik oligarşinin oluşturduğu med-cezirlere kapılıp en doğal hakkı olan barınma hakkından mahrum bırakıldı. Sağlıksız ve ilkel şartlarda yaşamaya mahkum edildi.  
Yıllarca eğitimde neden hep sonuncu olduğumuzun ezikliğini yaşadık. Köşelerimizde bu mahsunluğu dile getirdik. Yetkililere seslendik, “Beykoz’a sahip çıkın, hakkımızı arayın, çocuklarımızın geleceğini karartmayın” dedik.
Yıllarca kapanan fabrikaların açtığı ekonomik ve sosyal travmaları işledik. Yetkililere adeta yalvardık. Beykoz “Viraneler Diyarı olmasın” dedik. Viraneler diyarı ilan edenlere karşı durduk. Mücadele ettik. Yenilgiyi asla kabul etmedik.
Yeri geldi kelle koltukta inandığımız insanların önünde siper olduk. Tehditlere pabuç bırakmadık. Haber merkezimizi basıp bizi tehdit edenlere karşı boyun eğmedik, geri adım atmadık. Demokrasiden, adaletten, özgürlükten her türlü bedeli ödemeye peşinen razı olarak, asla ödün vermedik!
Beykoz’un yoksunlukları ve trajedileri üzerinden kendi ikbalini besleyenlere kim olursa olsun hep “dur!” dedik. Bu dik duruşumuz sonucunda zaman zaman saldırıya uğradık, inandığımız insanlar tarafından yalnış anlaşıldık, acı çektik, hatta hain bile ilan edildik.
Bu gün şöyle bir geçmişe baktığımda Beykoz’un son on yılına yerel yayıncılık anlamında damga vurduğumuzu görüyorum.
Beykoz’a proje bazında da birbirinden değerli kalemlerimizle katkı sunmaya çalıştık. Karşılıksız yerine getirmeye çalıştığımız bu misyonumuzda, sağolsun yetkilerden hiç bir zaman bir teşekkür de duymadık. Bizi gazeteci olarak algılayanlara karşı da inatla “gazete değil, düşünce platformuyuz. Biz bu işi para için yapmıyoruz!” dedik. Kimine dinlettik, kimine dinletemedik.
Geleceğin Beykoz’unda eminim bizim düşünce kırıntılarımız da yer alacaktır. Bu gün bilhassa eğitim, sağlık ve turizm konusunda hızla yukarılara tırmanan bir Beykoz varsa sanırım Dost Beykoz olarak bizim de bunda katkımız vardır.
Bu gün Karlıtepe’ye seyir terası ve turistik tesisler konuşuluyor ve teleferik hattı projesi üzerinde duruluyorsa bu projeyi on yıl önce bu sütunlardan dile getirmiştik.
Yine on yıl önce bir yazımda dünyanın birçok yerinden ziyaretçi akınına uğrayan Hz. YûşaTepesi’ne Ortaçeşme Meydanı’ndan teleferik hattı kurulmasının ve o hattın Kavaküzerinden Yoros Kalesi’ne bağlanmasının olağanüstü bir turistik yatırım olacağını ifade etmiştik. İnanıyorum ki bir gün bu da olacaktır.
Eğitim, Sağlık, Turizm... Yatırımın her türlüsüne aç olan Beykoz’un önümüzdeki on yılda çok ciddi değişimlere sahne olacağını ve bu süreçte Dost Beykoz’un yayın ve fikir bazında yetkililere ışık tutacağını düşünüyorum.
Beykoz’da yaşanacak kentleşme sürecinde insanlarımıza kentlileşme konusunda da ışık tutacağını düşündüğüm Dost Beykoz’un üstlendiği misyonu algılamakta güçlük çekenlerin, bu gün olduğu gibi gelecek on yılda da olacağını çok iyi biliyorum. Ancak dün olmadığı gibi, bu gün de yarın da Dost Beykoz hiç kimsenin adamı olmayacaktır... Şu unutulmasın ki Dost Beykoz inandığı doğrunun peşinden bedeli ne olursa olsun gitmeye hazırdır. Velevki bir gün ihanete uğrayacak olsa bile!
Zira Dost Beykoz’un kuruluşundan bu gününe kadar içinde yer alan her bir ferdi önce insandır: anadır, babadır, ağabeydir, dosttur, adamdır!
Bu yüzden hiç kimse Dost Beykoz’dan klişe olmayı beklemesin.
Evet;  Dost Beykoz’la birlikte anılan her birey önce insandır. Ve insan yaratılanların en şereflisidir.
Sanırım referans olarak bu yeterlidir.
Vesselam...
Yazarın Yazıları