A. Raif ÖZTÜRK
  • 01/01/1970 Son günceleme: 11/03/2012 23:11
  • 10.309

Yarım asırlık ömrümün, en bahtiyar ve en mutlu günlerini yaşıyorum bu günlerde.

Evet, on yıllık çocukluk hayatımı ayrı tutarsak, geri kalan yarım asırlık hayatımın en mutlu ve en verimli bir gününü yaşadım 10 Mart 2012, Cumartesi gününün sonunda.

Aslında en yorgun ve en bitkin olduğum bir akşamdı o akşam benim için, ama gerçekten çok mutluydum. Çünkü, sabahın 08:00’inde başlayan yoğun bir çalışma maratonu, akşamın 20:00’sinde büyük bir başarı mutluluğu ile tamamlanmıştı. Konuşma sesim, maçtan dönen amigolarınki gibi kısılmıştı. O yorgunluk ile evime dönerken, arabamı kullanmaya cesaretim ve takatim kalmadığı için, arabamı asistan arkadaşıma kullandırdım. Zorunlu olarak uğradığımız, bir taziye ziyaretinden sonra eve döndüğümde ise yatsı namazımı o bitkin halde (yarım yamalak) kılmamak için, hemen yattım ve saati geceye kurarak, yatsı namazımı gece kıldım. Bu yazıyı da o gece yazmaya başladım…

 

·         Biliyorum, benim bu mutluluk sebebini merak ediyorsunuz, arz edeyim:

Öncelikle bu mutluluk, evlilik, doğum, nişan, düğün gibi güzelliklerle alakalı değil, çok daha ulvî bir mutluluktur. İş adamından-elemana, ilköğretim öğrencisinden-üniversiteliye, esnafından-sanatkârına ve kısacası 12 yaşından-70 yaşına kadar her kesimden kursiyerin katıldığı 24 kişiye, yarım günde Kur’ân okumayı öğrettim...

Evet-evet yanlış duymadınız, yarım gün dedim. Yani başka bir ifadeyle 10 saatte, Kur’ân okumayı hiç bilmeyen 24 gönüllü, o akşam 20:00’de oradan ayrılırken Kur’ân okumayı öğrenmiş olarak ayrıldılar. Kendileri de şaşkınlıkla sağa-sola koşuşarak, beraberinde gelen yakınlarına, ellerindeki Kur’ânı açarak “..bak, bak, gerçekten okuyorum. İnanamıyorum yâ, müthiş bi şey” diye sevinçlerini haykırıyorlardı. Sonra da yine sevinçlerinden benim ellerimi öpmeye çalıyorlar, duygu ve mutluluk yüklü olarak bana sarılıyorlardı.

Eğitimci arkadaşlarım, öğrencilerinin mutluluklarından nasıl haz alındığını çok iyi bilirler. Bu durum, onlarınkinden çok daha öte bir durumdur. Çünkü bir sezon veya sene sonu mezuniyetinin değil, sadece yarım gün sonra ele geçen bir başarının mutluluğudur…

 

Şimdi belki de; “..yahu, yaz tatilinde evlâtlarımızı camilere, Kur’ân öğrenme eğitimine yolluyoruz, hocaları din görevlisi ve ilâhiyatçı olduğu halde, 2 ayda ancak öğreniyorlar. Bu adam ise makine teknisyeni, ticaretle uğraşan küçük bir işadamı ve köşe yazarı olduğu halde ve de mesleği bu olmadığı halde, bunu nasıl başarır?” diye düşünüyorsunuzdur.

Evet, çok haklısınız, fakat şunu bilmelisiniz ki, bu başarı benim değil, “HIZLI KUR’ÂN OKUMA TEKNİĞİ’ni” çok yakın bir zamanda keşfeden mühendis ve ilâhiyatçı olan imam-hatip H.İbrahim TUNÇ hocamızın başarısıdır. İbrahim hocam, “..Vusulsüzlüğümüz,usulsüzlüğümüzdendir” sözüne inanarak, bu çalışmalara önem vermiş ve başarmıştı...

·         Bendeniz de bu hoca kardeşimden, bu konuda, sadece iki gün bilgi ve eğitim aldım. Japonya’da öğrendiğim kalite çemberleri ve beyin fırtınası tekniklerini de bu tekniğe ilâve ederek, bu işe giriştim. Yüce Rabbime binlerle şükür ve hamd-ü senalar olsun ki, neticede 24 kişi ile birlikte ben de çok mutlu oldum…

Bu girişimim öncesinde istişare ettiğim din görevlisi arkadaşlarım da; “..hocam, biz yaz sezonlarında gençlere Kur’ân öğretmek için iki ay uğraşıyoruz, siz ise 10 derste, üstelik de aynı günde 10 derste nasıl olur bu?” diyerek, hayretlerini ifade etmişlerdi. Ayrıca bu teknikleri benden talep etmişlerdi. Ben de kendilerine “..buna gerek kalmayacak inşallah. Bu buluşun sahibi olan imam arkadaşım, Diyanet İşleri Başkanlığı/Ankara’ya çağırılarak, kendisinden brifing alındı. Bu teknikler orada da benimsendi ve bütün cami ve Kur’ân kurslarına da ulaştırma çalışmalarına başlandı”ğını müjdeledim…

·         Netice-i Kelâm:

Bunları sizinle paylaşmamın, birçok önemli sebebi var:

·         Kur’ân okumayı bilmeyenlerin, artık hiçbir mazeretleri yok. Hani yaşlılardan çok duyarsınız. “Evlâdım, bizim zamanımızda Kur’ân okumak yasaktı. Kaçak olarak öğrenmeye çok teşebbüs ettik, her seferinde jandarmaya yakalandık. Hocamızı gözlerimizin önünde dipçiklerle dövdüler. Aldılar, götürdüler. Sonra da haber alınamadı. Biz de korkudan bıraktık” derler. Benim gurubumda, 70 küsur yaşında böyle bir amca vardı. O da sadece yarım günde öğrendi ve şimdi çok mutlu...

·         Kur’ânı öğrenmenin ve öğretmenin önemini ve zaruretini, bir önceki yazımda detaylarıyla ve belgeleriyle anlatmıştım. Bu zaruret ve avantajlar nedeniyle, Kur’ân okumayı öğrenme seferberliği, bu kolay metod ile başlatılmalı ve hızlandırılmalıdır.

·         Görüldüğü gibi Kur’ân öğrenmek için, artık öyle çok uzun zamanlara da ihtiyaç yok. Aslında, yarım güne sıkıştırmaya da gerek yok. Bu on saatlik dersi isterseniz iki günde rahat rahat uygularsınız. İsterseniz 10 güne de yayarsınız…

·         Bu işi bir makine teknisyeni veya bir işadamı bile yarım günde becerebiliyor ise görevliler haydi-haydi becerebilirler. Hem de çok daha rahat bir şekilde…

·         En önemlisi de; Kamer suresi 17., 32. Ve 40. âyetlerde ifade edilen, “And olsun, Biz Kur'ân'ı zikir için (Kur'ân'ı okumak, öğrenmek, ezberlemek, yaşamak ve öğüt almak için) kolaylaştırdık. Fakat hani ibret alacak olan?...” vaadinin doğruluğunun, ap açık sergilenmesidir bu. Harf inkılâbının yapılma gerekçesini bir hatırlayınız. “Kur’ân harfleri çok karışık ve çok zor olduğu için” değil miydi? Hani çok zordu?...

·         Bunun mukayesesini de vicdanlarınıza bırakıyorum.

 

Bu mutluluk ilânıma nice mutluluklar daha katmak için; daha ilk gün, “..hocam, derneğimizde, vakfımızda, semtimizde veya işyerimizde guruplar oluştursak, bu teknikle öğretmeye gelir misiniz?” şeklinde davetler aldım. Kendilerine cevaben:

-“Evet, inşallah, Yüce Rabbim sağlık ve âfiyet ihsan ettiği müddet içinde, fî sebilillâh hizmetinizdeyim” dedim. Ancak dört şartım var:

I.- Guruplarınız 15 kişinden az ve 30-40 kişiden çok olmamalı.

II.- Bendenize, asla maddi bir menfaat teklif edilmemeli.

III.- Tarih belirlemeden önce, mutlaka benimle istişare edilmeli. (14-15 Nisan’a kadar programlıyım. 14-15 Nisan ve sonrası şimdilik müsait.)

IV. – Bundan sonra, 10 Saati bir güne sıkıştırma şeklinde değil, 5+5 usulü ile iki güne yayarak uygulayacağım. Çünkü bir güne sıkıştırmak çok yorucu oluyor.

·         Evet, sloganımız: “Hafta sonu öğren, İki Cihanda YAŞA…” Bilmeyen kalmasın…

NOT:

·         İlk mezunlarımız için 12.03.2012 saat 20:30’da, Ümraniye’de sertifika merasimimiz vardır. Sertifikaları, bu girişimden çok memnun olan saygıdeğer müftümüz takdim edecekler…

·         Bu teknikleri hazırlayan Müh. H.İbrahim TUNÇ hocama, ilk uygulama mekânını bize tahsis eden NUR Mektebi Derneğinin yetkililerine, beni takdirleriyle cesaretlendirerek teşvik eden, genç ve aktif müftümüz H.Hüseyin hocama şükranlarımı arz ediyorum…

Yazarın Yazıları