Büşra ŞEN ÇOBAN
  • 11/03/2017 Son günceleme: 11/03/2017 14:44
  • 7.885

Medeniyet kelimesi Arapça m-d-n kelime kökünden şehre gelmek anlamını taşır. Latince civitas anlamlı bu kelime ücradan aydınlığa çıkmaktır aslında. Şehre gelmek küçük olandan büyük olana geçmek, dar olandan geniş olana geçmek anlamındadır. 1940 yılında uygarlık kelimesiyle birlikte kullanılmaya başlamıştır. Medeniyet gibi kültürel ve ilmi kavramı   “uygarlık” gibi bir kelimeden ayıran birkaç husus olmalıdır. Uygarlığın kelime anlamı uygar olma durumu, medeniyet, medenilik diye açıklanırken Uygar olma durumunun medenilik kelimesinin tam aksi bir anlam taşıması da söz konusudur.

Medeniyet ve uygarlık arasındaki ayrımı şu şekilde ele alabiliriz. Medeniyet birleştirici bütünleştirici bir deryadır. Bu deryadan bir tas nasiplenen deva bulur.  Uygarlık ise muharebe gibidir her kazanç bir kayıptır aslında... Medeniyetin temeli olumludur. Uygarlığın özünde şiddet vardır. Medeniyet şehre gelip aydınlanma anlamına gelir. Medeniyet; senin olanın üstüne katabilme, dışarıdan aldığını kendinin olanı kaybetmeden geliştirebilmedir. Uygar olma ise ulaştığında sana ait olanların bir kısmından vazgeçeceğin bir çabadır. Medeniyet ile geçmişinle övünürsün, uygarlıkta ise geçmişini örtüp farklı geçmişlerin geleceği olmak ister öyle davranırsın. Bu ayrımlar epeydir süre gelen ayrımlardır. Bu ayrımlar bağlamında medeni olmanın ne olmak olduğunu düşünelim.

Medeni olmak bugün toplumda batılı olmak gibi algılanır aslında. Batılı gibi yemek yemek, batılı gibi giyinmek, batılı gibi eğlenmek. “Medeni olmak” kelimesi kendin olandan vazgeçip batılı gibi olmaya işaret ediyorsa burada dokunmamız gereken ve düzeltmemiz gereken bir nokta vardır aslında. Biz medeni olmak değil, Medeniyet sahibi olmak istiyoruz. Medeni olmak benim kültürümü anlamak, yer sofrasında yemek yemek, şiveyle konuşabilmek, hırslardan arınıp incelik gösterebilmek değilse eğer, o bize ait olmayan soğuk bir batı medeniyetinin yansımasından başka bir şey olmaktan öteye gidemez.

O kadar ince bir çizgi içinde yürümek ki medeniyet hem zayıf olandan geniş olana geçiş yapmak, hem de geçiş yaptığın zeminin senin yapına uygun olması, senin yapını genişletip ferahlatması gerekir.

 Peki ya bizler medeniyet tasavvurumuz nasıl? Nasıl bir medeniyet sahibi olmak istiyoruz?

Anadolu ruhunu damarlarımızda tekrar hissedebileceğimiz bir medeniyet. Alarak değil vererek büyüyen bir medeniyet. Birçok etnik yapının içinde huzurla yaşayabildiği bir medeniyet.

Kapılara kadın için ayrı erkek için ayrı tokmaklar yapan, evde hasta varsa cama karanfil koyup kimseyi kırmadan “sessiz olun bu evde hasta var” mesajını verebilen, âşık olduğuna dokunup onu basitleştirmeden aşkını gözyaşı kutusu denilen ve ağladığın sevda gözyaşlarını o kutuda biriktirebildiğin bu kadar da ince ve duygu yüklü medeniyet, bedeni değil önyargıları soyan atan bir medeniyet. Bizlerin medeniyet tasavvuru; batı etkisiyle can çekişen medeniyetimizi tekrar canlandırmak olmalı. Bu medeniyetin torunları sahip olduğu medeniyeti tekrar canlandıracaktır lakin ihtiyacımız olan tek şey var o da Medeniyet…

Yazarın Yazıları