A. Raif ÖZTÜRK
  • 01/01/1970 Son günceleme: 20/05/2012 00:11
  • 10.285

Köşe yazarlığının da kendine göre bazı cilveleri var.

 

Bir yandan okurlarımızla birçok güzellikleri paylaşırken, güzel ve hayırlı dualar alırken, diğer yandan da bazı şikâyetler alıyor, onlarla birlikte üzülüyor ve iletilen sorunlara çözümler aramayı, kendimize bir vazife biliyoruz.

Hani, üzücü bir haber sonrası derler ya, “..telefonum acı-acı çaldı!” ..ben de konumuza böyle başlamak istiyorum.

 

On beş günlük bir tatile çıkmıştım.

Huzurlu ve mutlu bir ortamdayken, benim telefonum da sanki böyle acı-acı çaldı. Muhatabım, ağlamaklı, üzüntülü ve de öfkeli bir ses tonu ile önce kendini tanıttı. Çok sevdiğim, saygı duyduğum kültürlü bir dostum ve bir kurumda yıllarca başkanlık yapmış bir ağabeyimdi. (Gerektiğinde ismini verebilirim.) Ben kendi kendime “HAYIRDIR İNŞAALLAH” dedim ve dinlemeye devam ettim.

-“..Hocam, Üsküdar’da bir kutlu doğum programı sonrası öyle üzücü bir manzara ile karşılaştık ki, hâlâ kendimizi teskin edemiyoruz. Bu yanlışlıklara karşı bizler üzüntüyle kahroluyoruz, fakat sesimizi pek duyuramıyoruz. İyi niyetle yapılan bazı işlerin, nice kötü sonuçlar doğurduğunu, herkese anlatamıyoruz. Sizin hem çevrenizin genişliğini, hem de sözlerinizin binlerce kişi ve kuruluşlara ulaştığını da görüyoruz. Bu nedenle sizi rahatsız ediyoruz!...” ..diye başlayınca, ben “acaba ne oldu?” diye endişelenerek hem şaşırdım, hem de üzüldüm.

-“Hayırdır inşallah, buyurun başkanım, devam ediniz.” Diyebildim.

Evet, anlatılanlar lokal bir kusur idi fakat, iyi niyet ve de hizmet adına yapıldığı halde, bazı hassas gönülleri üzüntüye boğarak tahrik ediyordu. GIYBET denilen çok daha büyük yanlışların yapılmasına sebep olabiliyordu. İşte bu nedenle, ben bu hususu da sizlerle paylaşmak istedim.

 

Bu kusuru paylaşmadan önce bu seneki “Kutlu Doğum haftası”nın, bir haftaya değil, birkaç haftaya, hatta birkaç aya bile sığdırılamayacak kadar muhteşem ve bereketli geçtiğini de hatırlatmak istiyorum. Bu nedenledir ki, iki hafta önceki “KUTLU DOĞUM BAYRAMI” başlıklı yazımda, bu güzellikleri sizlerle paylaşmıştım. Kutlu Doğum haftalarındaki etkinliklerin, çağımızın hastalığı olan ‘aşırı meşguliyetlerle boğulan insanlığa’, bir CAN SİMİDİ gibi çok önemli faydaları” olduğunu da bilvesile vurgulamıştım.

Ancak bu güzelliklere gölge düşürecek küçük hataların yapılmaması için, azami dikkat gösterilmesi hususunu eklemek, o gün hiç de aklıma gelmemişti. Küçücük bir ihmalin, hem üzüntülere, hem su-i zanna, hem de insanı mahvedebilecek olan GIYBETE sebep olması nedeniyle, bu konuyu bugün ele aldım.

Şöyle ki:

Üsküdar’da FEM dershanelerinin tertiplediği çok güzel bir Kutlu Doğum Programının da, müthiş güzelliklerle ve ilginç etkinliklerle geçtiğini duymuştum. Hatta orada bulunamadığımı ve tertipleyenleri tebrik edemediğimi de, kendimde bir “eksiklik” olarak kabul etmiştim. Böylesine zengin ve güzel program sonrasında, Yüce Rabbimizin ve sevgili Habibinin SAV isminin, çöp kutularında ve ayaklar altında kalacağı, organizasyon heyeti tarafından belli ki düşünülememiş veya dikkatlerinden kaçmıştı.

·        Bizim kültürümüzde ve halk arasında alışılagelmiş bir âdet olan, ambalaj malzemelerinin çöpe, hatta (maalesef !) yerlere atılmasının pek yadırganmıyor olması da ayrı bir dert.

Bu bir realite olduğu halde, bu güzel etkinlikte de çöpe atılacak olan mevlit şekeri külahlarına ve güzel hediye poşetçiklerine, mukaddes isimler, GÛL’Ü Muhammedi ASV ve Rasülellahı övücü şiirler yazılmış. O küçük poşetçiğin içine seçkin Hadis-i Şeriflerle dolu, bir de kitapçık konulmuş.

Pek tabiidir ki, bu tür etkinliklere gelenlerin hepsi şuurlu olmuyor. Çoluk-çocuk, sokaktan geçerken merak edenler, hatta bali çekenler bile lokum şeker v.s. ikramlardan almaya gelebiliyorlar.

·        Nitekim de öyle olmuş:

Telefondaki dostum, işte bunlardan yakınıyor, adeta haykırıyordu.

-“..Hocam, şu anda yanımda olan Yakup kardeşim, oradan çıkarken ayaklar altından tam yirmi adet bu mukaddes baskılı poşetçiklerden ve Hadis kitapçıklarından toplamış. 4-5 tanesini de çöp kutularından almış. Birçoğunda ayakkabı izleri bile var. Üzerlerine basılmış. İnanınız ki kahroluyoruz…” diye haykırıyordu.

Şu satırları, asla o organizasyonu suçlamak için yazmadım. Bu durumdan ibret alarak, bu tür(mevlüd, sünnet, Kur’ân ziyafeti, sempozyum, konferans, seminer v.s.) etkinliklerde kullanılacak külah ve poşetçiklere, Âyet, Hadis, vecize v.b. gibi mukaddes sözlerin yazılmasının sakıncalarını vurgulamak için yazdım.

Vesselâm…

N O T:

İlgili organizasyonun ismini vermek istemezdim. Ancak, bana bildirilen ismi vermeyince de diğer tüm organizasyonların töhmet altına girmesini, daha sakıncalı gördüm. Hakkınızı helal ediniz…

Yazarın Yazıları