A. Raif ÖZTÜRK
  • 01/01/1970 Son günceleme: 11/06/2012 00:11
  • 12.171

O kürtajı savunmanlara hiç dikkat ettiniz mi? Nasıl kimseler? Tüm semavi dinlerde yasak olan, hatta CİNAYET olarak nitelenen kürtajı, hangi zihniyet savunuyor acaba?...

 

Kürtaja karşı çıkan; ötelerden beri bütün mukaddeslere karşı çıkmakla mimlenmiş olan ve her muhafazakâr vatandaşı sevindirici gelişmelere karşı çıkan, o malum zihniyet değil mi?...

Evet dikkat ediniz, bu zihniyet ezana da karşı çıkmadı mı?

Bu zihniyet, Kur’âna da karşı çıkmadı mı?

Bu zihniyet, Allahın c.c. kesin bir emri olan başörtüsüne de karşı çıkmadı mı?

Bu zihniyet, İmam Hatiplere, camilere ve hatta Hac’ca da karşı çıkmadı mı?

Bu zihniyet, halk iradesine, demokrasiye, yani 1950 sonrasındaki meşru seçimlerle iktidara gelen %52 çoğunluğa da karşı çıkmadı mı? Bugün de E.T.Ö.’nün avukatlığı yapıp, çok ciddi bir halk iradesine karşı çıkmıyor mu?

Bu zihniyet, trafikte canavar olan içkinin, her yerde satılmasını kısıtlayan ve uluorta zıkkımlanmasını yasaklayan yasaya da karşı çıkmadı mı?

Bu zihniyet, genelevlerin sınırlandırılmasına da karşı çıkmadı mı?

Bu zihniyet, kumarhanelerin sınırlandırılmasına da karşı çıkmadı mı?

Bu zihniyet, Kutlu doğum haftası etkinliklerine de karşı çıkmadı mı?

Bu zihniyet, belediyelerin öğrencilere BURS vermesine de karşı çıkmadı mı?

Bu zihniyet, Çağımızın en mükemmel Kur’ân tefsiri olan Risale-i Nur’un basılmasına, yayınlanmasına hatta okunmasına da (163. Maddeyle) yarım asırdan fazla karşı çıkmadı mı?

Evet, daha nice mukaddeslerimize hep aynı zihniyet karşı çıktı, değil mi?…

 

-Peki, bu malum zihniyet, bu kez kürtajı yasaklayan kanuna niçin karşı çıkıyor acaba?

-Elbette, rekabet-i siyasi, ticari, maddi, inadî, şeytani vs. birçok sebebi var. İnsanlık tarihince olagelmiş “inananlar ve inanmayanlar” tercihinin, bir farklılığın tezahürüdür.

Biraz dikkat edince de; farkına varmadan Şeytanın bir nevi görevlerini üstlenmeleri ve bu görevlerini de en iyi (!) bir şeklide yerine getirme çabaları olduğu da gözleniyor.

Şeytan, “insanlığa duyduğu düşmanlık sebeplerini”, bu malum zihniyete sevimli gösteriyor ve onları sürekli kullanıyor. Çok net anlaşılıyor ki “laiklik, çağdaşlık ve medeniyet” adı altında dayattıklarının ekseriyeti, Allah c.c. kelamı olan Kur’an’ın yasakladığı, Şeytan’ın ise emrettiği şeylerdir…

 

·         Bir mü’min ve Müslüman, her hareketinin Yüce Rabbisinin rızasına uygun olmasına, mutlaka dikkat etmek zorundadır.

·         Şeytan ise bu prensibin aksine, insanları aldatmayı, Allahın c.c. rızasının aksine davranışları telkin etmeyi, kendisine Cehennemde yoldaş toplamayı ahdetmiştir.

Yukarıdaki tabloya baktığımızda görülüyor ki, İlâhî emirlerin ve yasakların tam aksini şeytan emrediyor, bunlar ise sokaklarda uyguluyor. Şeytan ise sayelerinde, en keyifli dönemini yaşıyor…

 

Kürtajın serbest olması, acaba kimlerin işine geliyor? Lütfen buna da dikkat ediniz.

Çünkü, bu da çok önemli!...

Kürtajın serbest olması, yine bütün semavî dinlerde yasak olan, toplumun ahlâkını bozup huzursuzluklara, boşanmalara ve cinayetlere sebep olan “ZİNA fiilini, gayri meşru uygulamak isteyenlerin” işine geliyor. Bunda hiçbir şüphe yok!...

Bunun halk arasındaki adını zikretmek istemiyorum. Çok ağır gelebilir!...

Bu gerçekler ışığında, kürtaja karşı çıkmanın açık anlamı, acaba şöyle ifade edile bilir mi?

·         “..BİZ BU KÜRTAJ CİNAYETİNİ İŞLEMENİN, SERBEST OLMASINI İSTİYORUZ. Çünkü, GAYRİ MEŞRU …….. YAŞAMAK İSTİYORUZ!...”

Aksini iddia edebilen var mı acaba?

 

Bakınız; diğer yandan İslâm, kadını, kendi yavrusunun katili olmaması için, ısrarla yasak ilişkiden uzak tutmuş. Zinaya yaklaşmayı bile yasaklamış. Erkeği özendirici ve tahrik edici AÇIKLIK-saçıklıktan da men etmiş. (Önceki yazılarımda bu konuyu arz etmiştim, bu olay beni doğruladı.) İslâm,nikâh düşen erkek ile kadının, aynı ortamda yalnız kalmalarına müsamaha bile göstermemiş. Kadını,sonunda ikrah edeceği (af edersiniz “piç” denilecek) bir yavruyu doğurmaktan hep muhafaza etmiştir. Evlenmeyi teşvik ederek, evlenenlere her türlü yardımı ibadet saymış.Yani, aile hekimliği gibi, tedbirleri hep önceden almıştır. Şeytan ise medeniyet adı altında, medya ve çeşitli filmler vasıtalarıyla, hep bu mukaddesleri küçümseterek erozyona uğratmış. Neticede de böyle bir toplum ortaya çıkarılmıştır…

 

·         Bir insan yaratılmasını tıbbi yönden incelediğimizde anlıyoruz ki, kadının rahmi de asla kadının mülkü değildir. Çünkü, kadının orada hiçbir tasarrufu da yoktur.

·         Eğer tasarrufu olsaydı, yeryüzünde her şeyi normal olduğu halde, çocuk sahibi olamayan milyonlarca kadının feryatları, ayyuka çıkmazdı... Mademki gerçekler böyle, rahimdekini öldürmeye de kadının hiçbir hakkı yoktur…

·         Ha, her şeye rağmen ısrar edilirse, zaten hüküm gayet açık: “Zalimleri için yaşasın Cehennem.” “Zarara kendi rızasıyla gidene, merhamet edilmez…”

Günümüzün en güvenilir ve en mühim Fıkıh ve fetva âlimi Prof. Dr. Hayreddin Karaman hocamız, konuyu şöyle özetliyor: “Kürtaj, rahimde sağ olduğu bilinen çocuğun, herhangi bir aşamada öldürülmesi ve rahimin boşaltılmasıdır. Burada öldürülenin çocuk olduğu, kürtajdan önce yaşadığı ve öldürme fiilinin kasten işlendiği konusunda hiçbir şüphe yoktur. Şu halde kürtaj fiili, -yerinde açıklanan- meşrû bir mazerete dayanmadığı takdirde,kasten işlenmiş bir cinayettir ve cezâsı da böyle bir cinayete verilen cezâ olacaktır…”

 

Bedenin, insanın mülkiyeti olmadığının altını çizen Prof. Dr. M.Görmez konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bedenimiz ve hayatımız bize mülkiyet olarak değil, emanet olarak verilmiştir. Onu yaşamak ve yaşatmak, en iyi şekilde muhafaza etmek görevimizdir. Çocuk düşürmek ve aldırmak, gebeliği önleyici tedbirlerden değildir. Çocuk aldırmak cinayet hükmündedir. Sadece Müslüman ilim adamları değil, bütün ilâhi dinler, ahlâki sistemler, bütün tabii hukuk sistemleri, o biyolojik varlığın insan olduğunu, bu savunmasız varlığın tıpkı doğmuş-yetişmiş bir insan gibi yaşama hakkına sahip olduğunu, söylemeye devam edeceklerdir.”  Vesselam…

Yazarın Yazıları