Bilgehan Murat MİNİÇ
  • 20/10/2016 Son günceleme: 20/10/2016 21:22
  • 7.843

“Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah’a ait olmasın” ( Hud 6)

Bir yılı aşkın zamandır Türkmen Dağı ve Halep bölgesi ile yakından ilgileniyoruz. Bu suretle defalarca Hatay Reyhanlı ve Yayladağı ilçelerine gittik, bölge insanıyla, Türkmen ve Arap birçok ileri gelen Suriyeli ile görüşme fırsatımız oldu. Meselenin siyasi boyutu, gelinen noktada yapılması gerekenler belki başka bir yazının konusu ve karar vericilere ne kadar etki edebileceğimiz düşünüldüğünde şimdilik lüzumsuz.

Ancak küçük çapta da olsa etki edebileceğimiz, karınca kararınca elden geldiğince yapabileceğimiz şeyler de var. Hiç şüphesiz bunlar bölgede bulunan binlerce savaş mağduruna, gıda, giyim, barınma, sağlık gibi konularda yardımcı olmak, eğitim kurumlarına maddi ve fiziki şartlarla alakalı destek olmak gibi birinci dereceden insani yardımlar.

Bölgeye gidiş gelişlerimizde binlerce yetim, binlerce evsiz barksız babasız aile, binlerce mağduriyet gördük. Gerçekten de Hatay beş yıldır süren Suriye savaşı ile ilgili adeta bir laboratuar gibi. Suriye’nin her bölgesinden insanların yüzlerinde gözlerinde bile savaşın acı izlerini görmek mümkün. Bazen hiçbir kelime konuşmadan dahi insanların duruşları çok şeyi anlatmaya yetiyor insana. Özellikle de çocukların.

O küçücük çocukların bakışlarında, yarım kalmış tebessümlerinde ve ürkek dokunuşlarında hissediyorsunuz yaşadıkları acıları, yoklukları. Onlarla konuştukça, sevip başlarını okşadıkça size yaklaşmaları, yakınlaşmalarındaki o çekingenlik çok şey anlatıyor insana. Bunun yanında öyle şeyler de yaşıyorsunuz ki, insanın gözleri doluyor, boğazı düğüm düğüm oluyor çok zaman. Bir seferinde Dünya Şehit Çocukları Vakfı ziyaretimizde, 6 yaşındaki şehit kızı Gazel’in onlarca kız çocuğu arasından koşup yanıma gelmesi ve sonra eğilmemi işaret edip boynuma atlayıp bana bir sarılması vardı ki, bu sahne benim ve orada bulunanların belki ömür boyu unutabilecekleri bir sahne değildi inanın.

Bu işin sonu ne olacak, nereye kadar gider bu iş vs… bir sürü anlamsız ve cevapsız soru sıralamak mümkün. Ama inanın hiçbirinin cevabı bizi şu soru kadar ilgilendirmiyor; “Etrafınızda bunca şey olurken, yüz binlerce insan evsiz barksız muhtaç halde iken siz ne yapıyorsunuz? “ Ya da siz bu işin neresindesiniz?”

Allah şahit, bu kısa sürede yazımızın başında verdiğimiz ayette ifade buyurulan manayı defalarca bizzat müşahede etmek nasip oldu. Binlerce kilometre öteden, o küçücük, kimsesiz yavruların rızkının, türlü vesilelerle ayaklarına kadar geldiğini kaç defa hayretle izledik. Hiç şüphesiz Yüce Allah onların da, bizim de rızkımıza kefil. Ve inanın hiç birinin ne size bize ihtiyaçları yok.  Ama emin olun bizim onlara ihtiyacımız var!

Elimizde bulunan nimetlerin farkına varabilmek için. Allah’ın bize bahşettiklerini idrak edebilmek için. Ve kardeşi ile paylaşmanın hazzını yaşayıp, verilen nimetlerin şükrünü eda etmek, inşallah bu sayede kurtuluşa erenlerden olabilmek için…

Vesselam…

                                                                                                                            

Yazarın Yazıları