Ömer KASAP
  • 01/01/1970 Son günceleme: 14/12/2013 23:11
  • 9.405

Anlamıyorum. Yere düşürdüğü ekmeği üç kez öpüp başına koyan bir neslin büyümüş ve aile yöneten fertlerine, kamu spotlarıyla ‘ekmek israfına hayır’ mesajı veriliyor olmasını gerçekten anlayamıyorum.

Çocukluğumda haftada bir kez gelirdi çöp araçları. Hane ve nüfus sayısı olarak hala aynı durumdayız.

Geçen zaman içerisinde sayısı dörde katlanmış çöp konteynırlarının olduğu alanda günde iki kez karşılaştığımız oluyor. Cami avlusu yerine çöp tenekelerine bırakılan bebeklerden sonra, ekmek, ramazan pidesi ve kitapları da görüyor olmak acıtmıyor. 

Ekmeği karne ile almış anane/dedeler büyük aile sofralarından çekildikçe birer birer, bir  sonraki seneyi bugünden planlayarak çocuğuna bir numara daha büyük ayakkabı alan iktisatçılar, salça kutularından saksı yapan geri dönüşümcüler, televizyon kumandalarını  streçleyen kıymet bilenler de birer birer siliniyor. Silinsin  de zaten. Eskidikçe yenileyelim, yeniledikçe ‘yemek’lensin sektörler ama bu topluma israfı yakıştıramıyorum.  İnceden bir ‘israf’ modasının başladığını siz de hissediyor musunuz?  Siz de servis edilen tabağın içerisinde tek bir pirinç tanesi bile bırakmadığınızda “yuhhh hepsini yedin mi?” ile karşılaşıyor musunuz? 

Yokluğunu çekmediğimiz, yerine yeniden yenisini beklemeden koyabileceğimiz şeylerin hiç mi hiç kıymeti yok.

Hayal kurmuyoruz artık, sadece hedefliyoruz. Hedeflenen şeyler bir banka şubesi yada bir ekstre dönemi kadar yakın olduğundan arzulamıyor, istiyoruz. Arzulanmayan şeyler heves taşımadığından, ‘yeni’ ile mutlu olamıyoruz.

Hal böyle olunca eşyalar ‘Ruh’ taşımıyor. Bu yüzden antikacıların vitrinindeki eski eşyaların  sepmatisi hiçbir yeni eşyamızda yok. Eskimesini beklemediğimiz eşyalarımızla hiçbir bağımız yok, bu yüzden ‘yaşanmışlık’larımıza eşlik etmiyor.

Makineye bağlı hayatlar gibi alış-verişe endeksli keyiflerimiz olduğundan, alamadığımızda huzursuz oluyoruz. Para’landıkça bağımlı oluyor, en ufak sendelemelerde  ‘Paralanıyoruz’. 

Çok az sayıda insan hayatından memnun, ‘kanaat’kar.

Genelimiz memnuniyetsiz, birçoğumuz hayattan istediğini alamadığından kırgın.

Fakir zenginliğin,  zengin sadece mutluluğun izini sürüyor. Şehirli odun yakacağı şömineli köy evinin, köylü kendini sıkıştıracak  apartmanın hayaliyle yanıyor. İşsiz işsizlikten, işçi işinden bezgin.

En kalabalıkta ki ıssız,  bir başına olanın başı kalabalık. Herkes kendinde olmayanın zoraki sahipliğinin hoşnutsuzluğunda. “Para ile saadet olmaz”ı tam olarak kelime anlamıyla yaşıyoruz.  

Sevgiler...

Yazarın Yazıları
Dahası