Sinan KAVRAKOĞLU
  • 01/01/1970 Son günceleme: 21/07/2010 00:11
  • 15.275

Ülkesini var eden, o ülke için sınır boylarında bir buçuk aylık eğitimin ardından dostumuz (!) İsrail, ABD, Yunanistan ve daha bilmem hangi ülkelerin özel orduları tarafından sadece ve sadece öldürmek için eğitilmiş kan içicilerin karşısına çıkartılan Mehmetlerimizin analarının, bacılarının, eşlerinin başörtülü olanlarının TSK’ya ait sosyal tesislere sokulmamasına alıştık alışmasına da, bir süre önce Ordu Yardımlaşma Kurumu olarak bilinen OYAK’ın başörtülülere karşı uyguladığı insanlık dışı standart kanımı dondurdu.

Zaman Gazetesi’nin haberine göre Bursa'daki Renault fabrikasının yönetimi, çalışanların alışveriş yaptığı kooperatife başörtülülerin girmesini yasakladı. Yasağa gerekçe sunamayan Oyak Renault yönetimi işi pişkinliğe vurup konunun muhatabı olarak “tüzel kişilik” dediği kooperatifi göstermiş.

Oyak 1961 yılında TSK'da çalışan subay, astsubay ve diğer memurların maaşlarından yüzde 10 kesintiler yapılarak kurulmuş bir yardımlaşma sandığı. Geçen zaman içerisinde güçlenen Oyak, 1969 yılında Yapı Kredi Bankası ortaklığı ile Renault fabrikasını kurdu. 1971'de ise ilk otomobil üretildi. Renault'nun Bursa'daki kaporta-montaj ve mekanik şasi fabrikasının yüzde 51'i Oyak'a, yüzde 49'u ise Renault SA'ya ait. Oyak-Renault Otomobil Fabrikası'nın içinde çalışanların alışveriş yaptığı bir tüketim kooperatifi de yer alıyor.

Oyak-Renault'daki başörtüsü yasağı bir çalışanın, eşi, annesi ve babasıyla birlikte kooperatife alışverişe gitmek istemesiyle başlamış. Kapıdaki görevliler çalışan işçi ile başı açık eşini içeri aldı. Ancak başörtülü annesi ile babasının girmesine izin vermedi. Yaşlı çifti yağmur altında bekçi kulübesinin önünde bekleten görevliler, talimatın yönetimden geldiğini bildirdi. Çalışanların, durumu bağlı bulundukları Türk Metal yetkililerine bildirmeleri de çözüm olmadı. Sendika yetkililerinden “Bu yönetimin kararı, yapacak bir şey yok.” cevabını alan işçiler, insan kaynakları biriminden gönderilen elektronik posta ile ikinci şoku yaşadı. Çalışanların eşleri ile yakınlarının hafta sonlarında alışveriş için kooperatife girmesinin yasaklandığının altı çizilen e-posta'da, üstü kapalı işten atma tehdidinde de bulunulmuş.

Renault, Aralık 2008'de “ekonomik kriz” gerekçesiyle 150 çalışanını işten çıkarmıştı. Bu insanların büyük bölümünün namaz kılması ve eşlerinin başörtülü olması dikkat çekmişti. Şirket aleyhine dava açan çalışanlar haklı bulan mahkemeler “işe dönme” yönünde karar verdi ama Renault çalışanları aynı baskının devam ettiğini söylüyor. Fabrikada bir dönem mescidin kapısında nöbetçi bile bulunduğunu söyleyen çalışanlar, namaz kılanların adım adım takip edildiğini ve “ihtar” verildiğini söylüyor. Kooperatife girişlerde uygulanmaya başlanan başörtüsü yasağını “insanlık dışı” olarak nitelendiren çalışanlar durumun düzeltilmesini istiyor.

Eğitim kurumlarında başörtüsü yasağı, kamu kurumlarında başörtüsü yasağı, TSK’da başörtüsü yasağı. Son olarak da nereye bağı olursa olsun sonuç itibariyle bir markette uygulanan başörtüsü yasağı. Dinini özgürce yaşamak isteyen insanlara karşı bir alışveriş marketinde uygulanan bu insanlık ayıbının nedeni sizce sözde elden giden laiklik olabilir mi? Bu İslamofobia değil de nedir? Yoksa laiklik elden mi gidiyor?

Sakın elinizden giden şey alıştığınız o muazzam saltanatınız olmasın?

Hani şu kapılardan kovduğunuz mübarek başları örtülü Şerife Bacıların, Gülsüm Anaların, Satı Bacıların, Fadime Teyzelerin ve onların sınır boylarında, Çanakkalelerde, Sarıkamışlarda on, yüz, bin, yüz bin şehit Mehmetlerinin mübarek başları üzerinde yükselen saltanatınız…

Ne söylenebilir ki! Sözün bittiği, boğazlarda düğümlendiği yer tam da burası değil mi?

“Allah iradesini hâkim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır. Yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hâkim kılmak için Allah’ı kullanırlar.”

Vesselam!

Yazarın Yazıları