A. Raif ÖZTÜRK
  • 06/04/2015 Son günceleme: 06/04/2015 11:01
  • 4.677

Önceki “UNUTULMAMASI GEREKLENLER” başlıklı yazımda da arz etmiştim: “Bu millet öyle acılı günler yaşadı ki, bugün bu gerçekler ‘yeni nesil kuşaktan kimlere anlatılsa, ‘..hayır, olamaz, bunlar imkânsız, inanılır gibi değil’ gibi, HAYRET ifadeleriyle karşılaşılıyor” ..diye…

Öyle ya, nasıl inanılsın ki? Ne kadar yumuşatarak anlatsanız da, o gerçekler akıl ve mantıkla asla izah edilemiyor. Sadece ŞAPKA KANUNU yüzünden, binlerce masum kimse ve hatta yüzlerce âlim zâtlar asılarak, 10-15’er guruplar halinde, cami avlularında halka teşhir edildi. ….Hattâ; bu ilke kanunu hâlen yürürlüktedir ve “değiştirilemez” hükmü ile koruma altındadır.

  • Fakat bugün on binlerce hukuk adamının bile hiç takmadığı bu kanun yüzünden, acaba niçin binlerce masum insan asılmıştı?... Bu durum niçin hâlâ sorgulanmıyor?
  • Hatta okul kitaplarında niçin kahraman ilân ediliyorlar. (Çelişkiye bakınız ki, “yavuz hırsız, ev sahibini suçlar” misali, bugünkü yöneticiler diktatör ilan ediliyor.)

Evet, şu şapka kanunu ile katledilenler, o tek parti döneminde yaşanan diğer olayların yanında, devede kulak bile değildir. (Bkz. Önceki yazı) Diğerlerini de, sadece ana başlık olarak bile yazmaya kalksak, bir makaleye asla sığmaz. İlk akla gelen bir kaçını özetleyelim:

·        Ezanın 18 sene yasaklanması. Buna uymayanların da, çok şiddetli cezalandırılması.

·         Harf İnkılâbı. (600 Yıllık Osmanlı Türkçesi olan yazı yasaklanarak, uygulayanların şiddetle cezalandırılmaları.) ..Ki işgal edilen İslâm ülkelerinde bile harf inkılabı yapılmamıştır.

·        Kur’ân okumanın yasaklanması, uymayanların köşe bucak yakalanarak süngülenmeleri, kayıplara veya faili meçhullere katılmaları.

·        Bugün dünyanın dört bir yanında, üniversitelerde ders kitabı olarak okutulan Risale-i Nur eserlerinin yasaklanması ve okuyanların yakalanarak, 30 yıldan fazla hapis ve sürgün hayatı yaşatılması.

·        Binlerce camilerimizin kapatılarak, depo, ahır, içkili gazino, meyhane, müze veya asıl hüviyetine hiç yakışmayan hallere dönüştürülmesi.

·        Allahın kesin emri olan başörtülüye, devlete ait yerler (okul, mahkemeler, askeri alanlar, hastaneler v.s.) zindan edilmesi.

·        İmam hatiplilerin tahsil hayatlarının önleri kesilmesi.

·        “Allah” lafzı bulunan şarkılara bile tahammül edilemediği için, sansürlenmesi. Söyleyenlerin cezalandırılması…

·        ……………& ..Daha neler, neler. Cihan harplerinde ülkemiz işgal edilseydi bile, halk ile bu kadar ters düşen baskılar ve zulümler yapılamazdı, değil mi?…

Yarım asırdan fazla bir zaman öncesine göre, bizler bugün çok şanslıyız.

Bu gün Kur’ân öğrenmek isteyenler, Jandarma dipçikleriyle komaya sokulmuyor. Faili meçhullere karıştırılarak ortadan kaldırılmıyor… Bu gün Kur’ânın asrımıza bakan tefsiri hükmündeki Risale-i Nur kitaplarını okuyanlar, yakalanıp hapsedilmiyor. Türlü türlü işkencelere maruz bırakılmıyor. Hatta devlet eliyle bastırılıp yayınlanıyor.

Bugün dini sohbet için yapılan toplantılar, polisler tarafından eşkıya basar gibi, esrar-eroin gurupları gibi, sahte rakı yapan çeteleri basar gibi basılmıyor. Bugün, takke, tesbih, seccade ve dini kitaplar SUÇ ÂLETİ sayılmıyor. Başörtüsü ile okumak (birkaç lokal zındık olay hariç) yasaklanmıyor. İmam hatiplilerin de okuma hakları ellerinden alınmıyor. Lâiklik, din düşmanlığı olarak uygulanmıyor.

  • Çünkü; çok şükür ki din ve mukaddesat düşmanları halk tarafından çok iyi tanınıyor ve 60 küsur yıldan beri o zihniyete artık oy ve yetki verilmiyor.

Kur’ânını öğrenmek isteyen herkes, en yakınındaki din görevlisine müracaat ederek, 15 gün içinde Kur’ân okumayı öğrenebiliyor. Hatta hızlı-hafıza teknikleriyle yarım günde, (aynı gün içinde ve 10 saatte) bile öğrenilebiliyor. (Bendeniz de bu konunun uzmanıyım ve 10 Saatte Kur’ân öğretebiliyorum. “Bkz. İnternet.”) Yüce Rabbimizin Esma ve sıfatlarını öğrenmek isteyen ve en çok muhtaç olduğu ÎMÂN HAKÎKATLERİNİ tahsil etmek için, her semtteki yüzlerce nur dershanelerinden dilediğine, istediği zaman gidebiliyor.

O kâbuslu yıllar çok-çok gerilerde kaldı. Dîne düşman olanların kudurmaları da bu yüzdendir.

Birçok yabancı ülke üniversitelerinde bile ders kitabı olarak okutulan Risale-i Nur külliyatı, lügatli ve açıklamalı olarak semt kırtasiyelerinde bile satılıyor.

Okulların yaz tatilinde bugün, bütün semt camilerinde, Din, ahlâk ve “Kur’ân dersleri seferberliği” başladı. Tek bir kuruş bile ücret talep edilmiyor…

Fakaaat; gelgelelim bu güzel gelişmeler, aramızdan bazılarını çok rahatsız ediyor ve seçim konuşmalarında “ezanı yasaklayacağız, İHL.’leri kaldıracağız, Müslümanlaşmayı önleyeceğiz, başörtülülere tahammül edemiyoruz, gereğini yapacağız” diye vaadler ediyorlar. Bazı saf Müslümanlar ise maalesef şuursuzcasına bunlara çanak tutuyorlar…

Onların sözcülerinden sadece birini, virgülüne dahi dokunmadan arz edeyim ki, hâlâ fark edemeyen varsa şâyet, bundan sonra daha bilinçli hareket edilsin.

 

Bekir Coşkun 27.04.2012 günkü yazısında bakınız nelerden dert yanıyor: 
Kirli "Sokak ampulünün çevresinde dolanan kara yarasalar" (muhafazakârları ve dinine bağlı olanları veya bazı meşru cemaatleri kast ettiği yazının tamamından çok net anlaşılıyor) her geçen gün biraz daha cüretlenip, azgınlaşıp saldırganlaşıyor. İslâmî fanatizmin ülke üzerine gittikçe yayılan karanlığı, şiddeti, baskıları karşısında eleştirme cesaretini, dürüstlüğünü gösteren aydınların, sanatçıların aforoz edilip cezalandırılması öylesine olağanlaştı ki, birkaç cılız ses dışında kimseden, hele hele kandırılan, uyuşturulan kitlelerden "tık" çıkmıyor. İrticanın, karşı devrimin sivil darbesi, ‘başta ordu, adalet, eğitim ve medya olmak üzere’ devletin, halkın tüm kurumlarını pençesine geçirmiş bulunuyor. …” ..vs.

  • Şu mübarek günlerde, sakın ağzınızı bozmayınız, beddua da etmeyiniz. Onlara sadece acıyınız ve hayırlı dualar ediniz. “Onlar da şu dünyanın FÂNÎ olduğunu ve mutlaka gidilecek olan EBEDÎ âlemlere hazırlanmak için seferber olunması gereğini idrak etsinler” diye dualar ediniz.

Çünkü; ebedî Cennetler herkese yeter. Allah’ın mülkü çok geniştir. O cc. Ganiyyi Mutlaktır ve GafûruRahîmdir. Yeter ki idrak edilsin ve hak edilsin…

Kesin olarak biliniz ki:

  • İnanmamak veya inkâr etmek, o EBEDÎ yolculuğa ve acı âkıbete asla engel değil, EBEDÎ Cennetlere ve ebedî saadetlere engeldir…
Yazarın Yazıları