A. Raif ÖZTÜRK
  • 01/02/2016 Son günceleme: 02/02/2016 14:26
  • 33.909

-“Yatakta sağdan sola dönüyordum, veya ayakkabımı bağlamak için eğilmiştim, perde asıyordum, markette bir rafa uzanmıştım ki…. ..Aniden tüm dünya dönmeye başladı…”

Siz de bu şikâyetlerden en az birini yaşıyorsanız, bu durum iç kulak kristali kaynaklı baş dönmesi sorunu ile karşı karşıya olduğunuz anlamına gelebilir.

İŞİTME olayı. (Konumuz “işitme dersi” olmadığı için, sadece linkini verdim. Geniş bilgi için TIKLAYINIZ.)

Vertigo: (Hayatı mahvedici, denge bozukluğu.)   

İç kulak Kristallerinin yerinden oynayıp, kanallarda serbest halde dolaşmaya başlamasıyla oluşan bir hastalıktır. Tıp dilinde “Benign Pozisyonel Paroksismal Vertigo (BPPV), başın pozisyonuyla aniden başlayan, kısa süren ve tüm dünyayı başınıza yıkma hissi veren bir baş dönmesidir.” A) BPPV adını; bir süre sonunda kendiliğinden düzelebilmesi (benign), B) kısa süreli ataklarla gelmesi (paroksismal), C) başın belirli pozisyonlarıyla ortaya çıkması (pozisyonel) gibi özelliklerinden alır.

İç kulak kristallerinin oynaması tüm baş dönmelerinin % 30’unu oluşturmaktadır ve tüm baş dönmeleri içinde en sık görülenidir. Bütün yaş gruplarını etkileyen ve bu kadar yaygın bir hastalık olmakla birlikte maalesef ülkemizde hala yeterince tanınamamakta ve hastalara gereksiz tedaviler verilmektedir. Ani başlayan ve saniyeler süren şiddetli baş dönmesine; hızlı göz hareketleri, bulantı, kusma, çarpıntı, terleme gibi yakınmalar da eşlik eder. Hiç kuşkusuz bu hastalığı yaşayanlar bu tanımı çok daha fazla renkli ve gürültülü yapmaktadır. Ataklar sadece saniyeler sürer. Dakikaları geçmesi beklenmez. (Benim iki yakınım, bununla sınandı.)

İç kulak; bilindiği gibi denge organımızdır. Burada yer alan kanallarda gözle görülemeyecek çok küçük kum tanesi gibi partiküller vardır. Darbe, uzun süreli yolculuklar,  geçirilmiş üst solunum yolu enfeksiyonları gibi birçok nedenle bu kristaller yerinden oynayarak, denge sistemini uyarırlar.

Teşhis için hastanın başına belli pozisyonlar verdirilerek göz hareketlerine bakılması yeterlidir. Bu manevra bazı cihazlarla kayıt da edilebilir. Tedavisi ise yerinden oynamış olan bu taneciklerin yine belli bazı baş hareketleriyle, uzun zamanda yerine yerleştirilmesidir. Ağır olmayan vakalarda ilaç tedavisine gerek yoktur.

 İç Kulağın, DENGE SAĞLAMA rolü:

Bu linkte, iç kulak kristallerinin (CaCO3=Kalsiyum Karbonat: Kristalleşmiş kireç taşı, diye tanımlanabilir.) işleyişi hakkında bilgi vardır. (TIKLAYINIZ)

Maksadımız Biyoloji, anatomi veya KBB olmadığı ve maalesef tanımayı ihmal ettiğimiz bu hassas yapıdaki TEVHÎD HAYKIRIŞLARINI okumaya çalışmak olduğu için, bu girizgâh ile iktifa ediyorum.

ÖZET OLARAK: Dengenin sağlanması için gözlerdeki reseptörler, kaslardaki özelleşmiş Reseptörler, ayak altındaki basınca duyarlı hücrelerden gelen İMPULSLAR (sinyel ve komutlar), iç kulaktaki AMPULLA ile çok hassas ve senkronize bir uyum içinde iletişim işler durur da haberimiz bile olmaz. Yani, ayakta durmada bile sadece %5 irade sahibiyiz!!!...

Her birimizin orta kulağına yerleştirilmiş olan, bu AMPULLA adı verilen tulumcuk ve kesecik içinde, CaCO3 kristallerinin hassas dizilimiyle İNŞÂ edilmiş olan, OTOLİT denilen o küçücük (akılsız, şuursuz, cansız) taşlar, acaba bu işi nasıl becerebilir?

  • İşte bütün mesele buradadır!...

Bu sistemin veya diğer tüm organ ve sistemlerin işleyişi için, vücudumuza 80-100 000 Km. uzunluğunda SİNİRLER döşenmiştir. Bu sinir hücreleri, tamamen karmaşık işleyen tüm PULSLAR (sinyel ve komutlar), trilyonlarca sinir hücreleri arasındaki SNAPS boşluklarından, her çeşit iletiyi, mûcizevâri bir şekilde iletmektedir. Her puls veya ileti, bir diğer sinir hücresine elektrik sinyali şeklinde geldiği halde, bu snaps boşluklarından geçerken kimyevî bir yapıya dönüştürülmekte ve o hücreye geçtikten sonra da tekrar elektrik akımına dönüştürülmektedir. Bu işlem, saniyenin onda biri kadar bir zamanda, hiç aksamadan milyarlarca kez uygulanmaktadır.

(Detaylı bilgi için (TIKLAYINIZ):

Son yıllarda bilinmeye ve tanınmaya başlayan bu koplike sistemler, insanlık tarihinin başlangıcından beri, daha anne karnındayken tüm canlılarda inşa edilmesi, hiç tesadüf olabilir mi? Veya acaba o akılsız, şuursuz vs atom, melekül, hücre, taş vs’ler tarafından yapılabilir mi? Veya kendisi bizzat ESER olan akılsız, şuursuz vs olan tabiat düşünüp yapabilir mi? Elbette TEK ve EN DOĞRU cevap, “Bu mükemmel ve mûcizevî işi; İlmi, Kudreti, Hikmeti ve Rahmeti sınırsız olan Yüce Allah cc yapabilir”, olmalıdır.

Madem o yüce Kudret, hiç birimizin haberi bile olmadan, vücudumuzun en ücra köşelerinde bile bizimle böylesine yakından ilgileniyor, SEVİLMEYE, TAKDİRE, TEŞEKKÜRE ve her gün en az 40 kez SECDE edilemeye en lâyık olan da O’DUR cc… 

Yazarın Yazıları